Sadık, sıcak ve ümit dolu bir masal...
Yazar: Burçin AygünSinemanın olduğu kadar tiyatro dünyasının da gedikli isimlerinden Kenneth Branagh tarafından yönetilen, masallar diyarının belki de en bilindik hikayesine sahip serüveni Sindirella bir kez daha bizlerle birlikte. Çocuk masalları arasında ilgi çekici teması ile yükselen, dramatik öğelerle bezeli şekliyle gerçeklikten kopmayan ve hepimizin ihtiyacı olan "umut" kavramını ziyadesiyle aşılayan Sindirella.
Disney'in dönemin en çok ses getiren animasyon yapımları arasında yer alan 1950 yapımı Cindirella projesinin ete ve kemiğe bürünmüş hali olan yeni nesil Sindirella her şeyden önce köklerine olabildiğine sadık. Geçtiğimiz dönem izlediğimiz Malefiz uyarlamasında tercih edilen radikal hikaye değişimleri ve ayarlar, bu kez yerini klasik anlatıya bırakmış, hem o dünyanın ruhu korunmuş hem de sürprizi az bir film çıkmış ortaya. Branagh'ın bu bilinçli tercihi sayesinde yeni kuşak bu özel masalı birincil ağızdan, en temiz haliyle dinlemiş olurken, yenilik arayan, taze bir nefes bekleyen sinema seyircisi ise üzülecek.
Malefiz'in meşhur kötülüğünü legalize etmek ve temellendirmek isteyen stüdyo bu kez yönetmenle birlikte farklı bir karar alarak cesur bir tercihte bulunmuş. Bahsini ettiğimiz örneğin haricinde, türü ne olursa olsun, çok sayıdaki klasiğin bambaşka formlar ile karşımıza çıktığı günümüzde, eskiye bu derece yakın, bu derece bağlı bir filmle karşılaşmak açıkçası şaşırtıcı. Demin de dile getirdiğimiz gibi bu kararın hem önemli artıları var, hem de rahatsız edici eksileri.
Yeni nesle, genç kuşağa böylesi bir evreni olabildiğince temiz bir şekilde aktaran Sindirella, eski kuşak için bir parça da olsa sıkıcı bir tecrübeye dönüşebilir. Hikayenin tam da beklendiği gibi ilerlemesi, "neredeyse" sürprizsiz oluşu, geleneklerine bağlı olan izleyici için sevindirici olsa da, sahip olduğu muazzam oyuncu performanslarına rağmen takibi zorlu bir maceraya dönüşmüş. Tam tamına 65 yıldır Disney'in sunumuyla bildiğimiz Sindirella böylece, sadece gerçek dünyaya taşınarak yeni bir soluk getirmiş. Geri kalan her şey aynen beklediğiniz gibi; yalın, büyük heyecanlardan uzak ve ümit dolu.
Filmin bu bağlamda ilerlemesinin yanı sıra yönetmenin akıllıca bir hamlesi sayesinde bu masal diyarı inandırıcılığını "büyüyü bozmadan" korumuş. O çok bilinen krallık şatosu epikliğini korurken, olabildiğine gerçekçi tasarımı ve iç dekoruyla kısa sürede bağ kurabileceğiniz bir ağın bir parçası olmuş. Oldukça şık, dikkat çekici ve ciddi anlamda emek harcandığı belli olan kostümler ise yine bu ağın bir bölümü olarak aşırı-masal-zehirlenmesine maruz kalmamış.
İşin oyunculuk kısmına geri dönecek olursak, tahmin edebileceğiniz gibi prodüksiyonun bu bölümdeki lokomotifi üvey anne Tremaine rolündeki ödüllü aktris Cate Blanchett olmuş. Karakterin kötülüğünün sebebine dair pek çok dikkat çekici doneye sahip olurken, Blanchett'in usta yorumuyla perdeye bağlanıyorsunuz. Sindirella rolündeki Lily James ise kendinden bekleneni ve senaryonun ona sunduğu fırsatları değerlendirerek geçer not almayı başarıyor. Karakterine dair her şeyi büyük bir samimiyetle izleyicisine aksettiren James bir başka deyişle bu rol için biçilmiş kaftan konumunda.
Sindirella son dönem Disney filmleri içerisinde oldukça dikkat çekici bir yapım olarak duruyor. Orijinallerine sadık, abartıdan uzak ancak beklenen neredeyse her şeyin tam tadında servis edildiği, özel efekt içerisinde boğulmadığınız ve A kalite oyuncu kadrosuyla mest eden, en önemlisi küçükler kadar büyükleri de tatmin edecek bir film.
burcinaygun@gmail.com