Sahte Gelin - Beyazperde.com eleştirisi : Hegg Adasını ve insanlarını seveceksiniz...

Hollywood'un en çok takip edilen kadınıysanız, doğal olarak mahremiyetinizi de bir hayli zor elde edersiniz. Hele evlilik gibi hayatınızın en özel anlarından birinin paparazzilerin taciziyle bozulmasını istemiyorsanız, ortadan kaybolmak iyi bir seçenek olacaktır.Oscar adayı güzeller güzeli Lara Tyler (Alice Eve) 15 yaşından beri göz önünde yaşamaktan sıkılmış olsa gerek, tam mihraba yürürken kilisede bir paparazziye yakalanınca, evlenirken hiç kimsenin hangi kıtada olacaklarını bile bilmeyeceğine yemin eder ve bunun üzerine İskoçya'daki 75 nüfuslu Hegg Adası'na giderler. Müstakbel yazar eşi James Arber (David Tennant) en son kitabında mekan olarak bu adayı seçmiştir ve Lara da kitaptaki romantizmi yaşamaya heveslidir- James'in aslında Google'dan öğrendiği bilgilerle yarattığı ruhsuz romantizmi...Edinburgh'da ilişkisi bitince adaya geri dönen Katie NicAoidh (Kelly MacDonald) ile James'in karşılaşmasıyla her şey değişecektir. Katie, çiftin paparazzileri atlatma çalışmaları için gelinin yerine ‘sahte gelin' olarak geçer ve asıl hikaye başlar.Romantik komedi türündeki Sahte Gelin (The Decoy Bride) esprileri zaman zaman anlamlı diyaloglarıyla çekici bir hal alırken, filmin en önemli gücü Kelly Macdonald olarak karşımıza çıkıyor. İskoçyalı aktristi ilk olarak 1996 yapımı Trainspotting filmindeki asi genç kız performansıyla izleyip hayran olmuştuk - ki ardından gelen bir çok başarılı performansın yanı sıra The Girl in the Café ve İhtiyarlara Yer Yok (No Country For Old Men) gibi filmlerdeki gözalıcı performansıyla başarısını devam ettirdi. Yaş ortalamasının 75 olduğu Hegg Adası'na aşktan ümidini kesmiş olarak dönen genç bir kadını canlandırdığı bu filmde zaman zaman inatçı, yanlış kelimeleri seçerek kendini utandıran bir karakter çizse de oldukça doğal, eğlenceli de bir karakter ortaya koyuyor ve filmin nabzını artırıyor.

Bilindik ‘cadaloz' Hollywood yıldızı yerine iyi kalpli, naif Lara Tyler karakterinin filme büyük etkisi olmasa da, hikayede ezberi bozmasıyla daha ilgi çekici bir hal alıyor. 10.000 kişiden 9.800'ünün evlenmek istediği bir kadın olarak James'in, istemeden de olsa, yaratıcı tarafını tıkayan, aşkı hissetmesine sebep olmamasıyla gerçek aşkın formlardan öte bir olgu olduğu da vurgulanıyor. Sonuçta kitabın bir bölümünden bir romanlık hikaye çıkabilir.

Senaryonun gidişatında aksaklıklar olsa da, filme ara ara girip çıkan küçük rollerdeki karakterler, tiplemeyi aşarak eğlendirirken kimi zaman duygulandırıyor. Yaşlı bir çift ve James'in gayda çaldığı bir sahne var ki, o sahnede sinemanın en sevdiğim ‘aşık çift karakterleri' Vol.i (WALL·E)ve Eve'in masum aşkını hatırlamamak elde değil.

Sonuç olarak, çok parlak bir film olmamakla birlikte bu sıcak havalarda klimalı sinemalarda güzel zaman geçirip kafa boşaltmak için ideal. İskoçya gibi toprakların doğal güzellikleri filmde vurgulanmasa da bu adayı ve insanlarını seveceksiniz.

Twitter: fundasuo