Super 8
Yazar: Ali ErcivanVe o yaz yaşadıklarını ömürleri boyunca unutmadılar.
J.J. Abrams'ın Super 8 ile yaptığı, en iyi örneklerini seksenlerde izlediğimiz çocuk maceralarını günümüz sinemasına uyarlamak. En başarılı örneği Steven Spielberg'ün E.T.'si olan, başlıbaşına bir alt tür bu. Küçük bir Amerikan kentinde, hayatı hala oyun olarak algılayan, ergenliğin eşiğindeki bir grup çocuğun kendilerini ortasında bulduğu bir macera.
Bu maceralarda her zaman duygusal bir tetikleyici vardır. The Goonies'deki çocukların, evlerini kaybetme riskine karşı çözüm arayışları gibi. Super 8, bu noktada daha çok 1986 tarihli Stand By Me ile paralellik taşıyor. O filmdeki arkadaş grubunda lider olarak öne çıkan Gordie, birkaç ay önce abisini bir trafik kazasında kaybetmişti. Buradaki Joe ise yine birkaç ay önce annesini bir iş kazasında kaybetmiş. Yaşadıkları macera ile kayıplarını kabullenmeyi öğreniyor, ölümün anlamını idrak ediyor, kısacası olgunlaşıyorlar. İngilizce'de "coming-of-age story" tabir edilen büyüme, çocukluktan yetişkinliğe adım atma öykülerinin macera formülleriyle işlenmiş hali yani bu filmler. Formülün ustasının Spielberg olduğunu söylemek de yanlış olmaz herhalde.
İşte The Goonies'den tam yirmi altı sene sonra yine Spielberg'ün yapımcılığını üstlendiği Super 8, bu filmlerin nostaljisini yapıyor. Öykü her ne kadar yetmişlerin sonunda geçiyor olsa da günümüz sinemasının geldiği nokta itibarıyla işin içine bir de uzaylı canavar ekliyor. E.T.'ye kıyasla oldukça vahşi ve korkutucu bir uzaylı bu. Ancak tanıtımlarda yaratığı özellikle seyirciden sakladıkları için, galiba filmi merakla bekleyenler hep seksenlerdeki o filmlerin hayranları ile sinefiller oldu. Ve belki çocukluğunda Enid Blyton imzalı Gizli Yediler, Afacan Beşler benzeri kitap serilerini okumuş olanlar. Bu, karşılığı sadece sinemada olan bir alt tür değil sonuçta.
Bizler için Super 8'i kıymetli kılan bir diğer unsur, film içinde film öğesi. J.J. Abrams'ın kendisinden izler taşıdığına hiç şüphe duymadığım Charles karakteri, sinemacı olmak isteyen ve arkadaşlarının yardımıyla kendi zombi filmini çekmeye çalışan hayalperest bir velet. Son derece organize çalışan bu beş kişilik arkadaş grubu, makyaj efektlerinden arka plandaki figürasyona kadar her şeyi düşünüyorlar. Son jenerikte bitmiş halini de izleyebildiğimiz zombi filmi Dava (The Case) ve yapım süreci, Super 8'in en keyifli kısımlarını oluşturuyor.
J.J. Abrams'ın öncelikli derdi bir canavar filmi yapmak değil neyse ki. Ancak işin nostaljik kısmından ne kadar zevk alsak da bu filmin tam bir başarı olmasını engelleyen detaylar var. Super 8, Joe'nun annesinin cenazesiyle açılıyor ve o güne kadar birlikte pek vakit geçirmediği babasıyla ilişkisine vurgu yapıyor. Bu baba-oğul öyküsü filmin ana dramatik damarlarından biri olarak kodlanıyor, bize onların yakınlaşmasını izleyeceğimiz vaadi veriliyor. Fakat Friday Night Lights dizisiyle tanınan Kyle Chandler'a yazılan baba rolü öylesine sığ ve bu yan öykü öylesine zayıf işleniyor ki, bizi ağlatması beklenen finalde hislenmek bile zor.
Çocuklar arasındaki ilişkiler de sadece eğlenceli boyutuyla ele alınmış. Getirilen en fazla derinlik, Joe ile Charles'ın aynı kıza aşık olmaları üzerinden. Sanırım bunun sebebi de Spielberg etkisi. Seksenlerden yukarda bahsettiğim iki örneğe bakacak olursak, Stand By Me çocuklar arasındaki sosyal ve ekonomik sınıf farkını da önemli bir dramatik etken olarak değerlendiriyordu ama Spielberg yapımı The Goonies yine salt maceraya odaklanmıştı. Yapımcısının izinden giden J.J. Abrams da bu çocuk filminin sadece "eğlenceli bir çocuk filmi" olmasını tercih etmiş belli ki.
Yazık ki J.J. Abrams, Spielberg kadar mizansen ustası sayılmaz. Tıpkı müzikleri yapan Michael Giacchino'nun henüz bir John Williams olmadığı gibi. Dolayısıyla Super 8, etkilendiği yapımların düzeyinde bir iş değil. Ancak büyük beklentiler içinde olmadan, keyifle izlenebilecek ve her halükarda o nostaljiyi yaşatabilen bir film. Bu da az şey değil.
Yalnız çocuk oyunculara değinmeden bu yazıyı bitirmek olmaz. Benzeri tüm örneklerdeki gibi, Super 8 de son derece yetenekli çocuk oyuncularıyla göz dolduruyor. Başroldeki Joel Courtney nice yetişkin aktöre taş çıkartır ama özellikle Elle Fanning'e dikkat çekmek gerek. Büyüdükçe güzelleşen ve oyunculukta ablası Dakota'yı bastırır hale gelen genç kız, filmin yıldızı. Kendisine yazılan komedi malzemesini de dramatik sahneleri de büyük doğallık ve zerafetle canlandıran Elle Fanning, bu dünyada biraz adalet varsa yıl sonunda Oscar adaylığı bile almalı. Fakat Super 8, Akademi'nin ana kategorilerde pek yüz vereceği bir film değil muhtemelen.
Twitter: aliercivan