Hesabım
    Resident Evil: Son Bölüm
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,0
    Çok Kötü
    Resident Evil: Son Bölüm

    Ne final ama!

    Yazar: Fırat Ataç

    Altıncı filmini izleme şansına (!) nail olduğumuz Resident Evil serisinin aslında bir aşkın meyvesi olduğu fikri, filmin içeriğine bakınca daha da garipleşiyor. Kabul edilebilir tek örnek olan ilk filmi hem yazıp hem yönettikten sonra yönetmenlik koltuğunu başkalarına devredip yalnızca yazma işine odaklanan Paul W.S. Anderson’un Event Horizon dışındaki tek başarısı seri esnasında Milla Jovovich’i kendine aşık etmek belki de…Tamam kabul ediyorum, bu da üzerine methiyeler dizilebilecek bir vurgun sayılabilir. Peki ya filmler?

    Dördüncü film Afterlife’tan üç sene önce ‘bir yastıkta kocamaya’ karar veren ikilinin, tepetaklak giden kariyerlerini Resident Evil üzerinden yeniden kurgulamaya çalışmalarını anlamak mümkün. Sorun şu ki; normal şartlar altında birbirlerinin yüzüne hasret kalabilecekleri mesleklere sahip olmalarının kaçış noktası  olarak seçtikleri serinin sonu gelmiyor. Paul – Milla – Resident Evil üçgeninde evlilik aşkı öldürmüyor, izleyiciye darbe vuruyor.

    ‘3D merkezli B film anlayışının sinema demeye bin şahit isteyen yansımaları’ olarak tanımlayabileceğimiz Afterlife ve Retribution’daki görsel tasvirin tamamen dışına çıkarak yeni macerasına başlayan Paul W.S. Anderson, Final Chapter’ın ‘daha karanlık ve oturaklı’ olmasını istiyor anlaşılan. Alice’i post-apokaliptik bir dünyaya uyandıran film, beşinci bölümün sonunda Beyaz Saray üzerinde poz verilerek dillendirilen ‘büyük savaş başlıyor’ iddiasını yerine getirmeyerek takipçilerini bir güzel kandırmayı ve savaşın sonundan başlamayı seçmiş. Bu durum üzerinden bile yerin dibine sokulması hakkaniyetli olacakken ‘kendisi bir açıklama yapmasa dahi’ kafamızda canlandırdığımız olay örgüsüyle filme devam etmek en mantıklısı.

    ‘Hangi filmde olup olmadıkları, hangi filmde tekrar bir görünüp ortadan kayboldukları, yaşayıp yaşamadıkları, öldülerse neden ve ne zaman öldükleri’ konusunda filmin yaratıcılarının bile açıklama yapabileceğini sanmadığım yardımcı karakterlerden uzak, yalnız bir Alice… Umbrella’nın dünya üzerinde kalan son insan topluluğunu yok etmesine yalnızca 48 saat var. Haydi zamana karşı yarış başlasın. Yalnızlık da çok uzun sürmesin, Kızıl Kraliçe ve yine yok olmalarının Alice’e pek dokunmadığı bir takım insanlar da olaya dahil olsun.

    ‘Tür kırmalığındaki ağırlığın bu sefer korkuya kayacağı ve bu sayede ilk filmin tadının yakalanmasının hedeflendiği’ ana fikirli röportajlarını yalancı çıkarmayan Anderson, Amerikan ağır çekimine dayalı sentetik halden vazgeçiyor öncelikle. İlk etapta olumlu olarak görülebilecek bu değişim, değişimi ‘tam olarak zıttını yapmak’ olarak algılayan yönetmenin ellerinde kısa sürede eziyete dönüşüyor. Aksiyonunu bir saniye bile sürmeyen planlarla kaotikliğe teslim eden yönetmen, çoğu zaman perdede ne olup bittiğini anlamadığımız anlarla baş başa bırakıyor bizleri.

    Video oyunu mantığından kopmadan A noktasından B noktasına ilerleyişi kendine kural edinen film, B noktasında oyunu kaydetmeden C noktasına koşuşturuyor. Alice ve çevresindekilerin muhakeme yapmasına, plan kurmasına, mantıklı bir ilerleyiş sergilemelerine imkan yok. Beklentilerin farkında olup da etrafı zombi köpekler ve mutasyonlu yaratıklarla da doldurmak da fayda etmiyor böylece. Son ana kadar sessiz kalıp bir sonraki sıçratma anını bekleyen, bu bekleyişin sonunda da dakikalarca böğüren yaratıkların ‘korkutucu’ olduğunu söylemek, deveye hendek atlatmaktan daha zor.

    Nostalji yaratma işini ilk filmin ünlü lazerli sahnesini yeniden yaratmaya kadar götüren Anderson, teknolojinin ağa babası Umbrella şirketinin lazer konusunda neden çapraz kombinasyon kullanmadığını bir kez daha aklımıza düşürüyor. Alice’in bir çıkar yol bulup, son bölümünde olan filmin bir sonraki bölümünde ‘bir yerde uyanacağını’ bilsek de aklımıza düşeni oradan çıkartamıyoruz.

    Resident Evil: Final Chapter bu haliyle beşinci filmin sonunda sözünü verdiği ‘büyük finali’ görmezden geliyor. Yine karakterine ve muhtemel gişe getirisine kıyamadan sonuna eklediği açık uçluluk değerini iyice düşürüyor. İyi film olmak bir kenara ‘iyi bir Resident Evil filmi’ bile değil.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top