En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
creep-che
Takipçi
1 değerlendirme
Takip Et!
2,5
23 Şubat 2009 tarihinde eklendi
Olaganüstü bir film. Begenmeyen arkadaslar daha ziyade aksiyon filmlerini yahut Recep Ivedikvari filmleri tercih eden bir film anlayisina sahip olsa gerektirler. Kesinlikle izlenilmesi hatta birkac defa izlenmesi gereken türk sinema tarihinin kösebaslarindan birisi olmaya aday cok basarili bir film. Emegi gecen herkesin ellerine saglik.
hayatını yudum yudum tüketen bir adamın hayatını sorgularken bizlere son bir defa selam verdiği başyapıtın adı "sonbahar" gerçekten hayatının son baharını buruk bir şekilde yaşayan bir adamın öyküsü özcan alper in ilk sinema filmi hiçde bir "ilk film" gibi değil kendi türünde yani bağımsız ilk filmler tarzında da oldukça farklı bir film "sonbahar" kendini ispat etme alegoriler kurma izleyicisini derin sosyo-psikolojik tahlilere itme yada kendini bunları yapıyormuşcasına ambalajlamak gibi bir kaygısıda yok film salt personalist bir biçimde öyküsünü anlatıyor bizlere yusuf un tükenişinin sebeblerini ve kendine bile itiraf etmekten sakındığı bazı gerçekleri öylesine yalın ve etkileyici işliyor ki film burada hemen onur saylak ın harika ötesi performansının altını çizmekte fayda var gerçi tüm oyuncular çok başarılı filmde ama saylak çok zor ve kendi içerisinde nevrotik bu karakteri başarılı işlemiş yusufu ciğerlerinden önce onu tüketen başka bir sorun vardır acaba bu yaptıklarının yaşadıklarının amacı neydi? gerçekten amaç mı yoksa arkadaşının söylediği kaderine yazılan bir yazımıydı bu eka nın ona acıyan gözlerle bakarak" hayatının en güzel yıllarını sosyalizm için mi hapiste geçirdin" sorusu işte bu soru filmi özetliyor du bence düşlerinin peşinden koşmanın bedelini ağır ödemişti yusuf ama hala o devrimci ruhundan bir şey yitirmemişti bunu azgın dalgalara korkmadan giderken sigara dumanı altında ki varoş meyhanerle ki orada ki uçarılıkları hiç onaylamayan bakışlarıyla karadenizin o eşşiz manzarasını içine sindirirken hep var o devrimci ruh bir umuttur amaç onun için bu film hakında daha yazılacak çok yazı söylenecek çok söz var ama eka nın dediği gibi yusuf adeta bir raskalnikov adeta kirilov adeta prens mişkin filme byük beklentilerle gittim ve beklentilerimden çok çok fazlasını aldım son üç dört yılda çıkan(buna üç maymun da dahil olmak üzere) en etkileyici türk filmi hatta bu film türk sinemasının hep olmasını arzuladığımız hayal ettiğimiz o noktaya çoktan ulaşmış ve karadenizin eşşiz manzarasında yusufun dağları izlemesi gibi şimdi yerlerde sürünen türk sinemasını recep ivediğin tekrar izleyici rekorları kırdığı türk sinemasını izliyor bulunduğu tepeden
filmin amacı doğrultusunda (bir kişi üzerinden) vermek yada tekrar hatırlatmak istediği f tipi hücrelerdir..zaten 19 aralıkda gösterime girmesininde bu bağlamda filmin siyasi duruşuyla ilgili olduğunu düşünüyorum ki öyle..19 aralık 2000de birçok hapishanede "hayata dönüş"operasyonu gerçekleştirilmişti filmdede yansımaları mevcut.çok yerinde ve kuvvetli bir filmdi..gündemden düşmemesi gereken bi konu zaten,filmle halka tekrar hatırlatılması şahane....faşist devletimizin düşünen kesime hasasiyetleri vurgulanmış(!)aslında buna görsel olarak çok fazla yer verilmesede mesaj yerine ulaştırılmış,çok iyi anladık..çok başarılı..duyarlı,seçici,kuvvetli bi film..
Sonbahar ... bu filmi izledikten sonra anlamadığını,mesaj alamadığını söyleyen arkadaşlar bu filmi lütfen izlediğiniz her hangi bir film ile karşılaştırma yapmadan yorumlayın. zira anlamsız. Sonbahar derdini çok iyi anlatmış bir filmdir.
durağan, sade, ama gerçekçi bir film. renkler, çekimler bence çok güzeldi filmde. son sahneyi bağlayış biçimi ayrı güzeldi. başı ve sonu olan filmlerden zevk alanların sevmeyeceği, daha çok kesit anlatan bir film, ama bence izlenesi.
geçte olsa sonunda sonbaharı seyrettim.beklediğim gibi bir film buldum,emeği geçen herkes sağolsun.devrim için daha güzel bir ülke için mücadele eden ve yaşamlarını bu yola adayanları da saygıyla anıyorum.
Ödüllü Türk fimleri beni sıradan Hollywood filmlerinden daha çok cezbettiği için merak ettim ve final sınavımın bitiminde güzel bir etkinlik olur düşüncesiyle arkadaşlarla filmi görmeye gittim.Açıkçası beklentim biraz daha fazla olacak ki;iyi oyunculuk(özellikle başrol oyuncusu Onur Saylak)ve sahnelerin doğallığı dahi benim tatmin olmama yetmedi.Öncelikle bu önemli iki etkenin başarılmış olmasından dolayı filmde emeği geçen herkesi içten kutluyorum ama bir filmde her zaman bir mesajın olması gerektiğine inanırım.Ve malesef bu filmdeki mesajı ya ben göremedim ya da benim düşündüğüm gibi cidden yok.
Ben dunya sinemalarından, bağımsız filmlere,kısa metrajlı filmlerden hollywood filmlerine birçok film izledim.halada izlemeye devam ediyorum.Sonbahar filmine kotü diyenler filmi bidaha izlesin ; yine kotü gelirse ozaman sinema kültürlerini geliştirip 5 - 6 yıl sonra bidaha izlesinler.Filmde diyalog yok diyenlere bi eleştiri yapıcam, daha doğrusu empati yeteneği olmayan arkadaşlara,izlediğiniz adamın hayatla bi bağlantısı kalmamış ,adam dunyadan soğumuş yıllarca koşmuş bişey elde edememiş dünyadan kopmuş ölümü bekleyen birisi.hiçbişey olmamış gibi davranamaz lak lak mahalle karıları gibi muhabbet edemez,o tarz film isteyenler Jim Carreyi izlesin.Bir sahne hatırlatayım köy ahalisi cocuğa soruyo : Burada turizimi geliştirsek nasıl olur die ? Çocuk boş boş bakıp heralde araba gelmıcek ben yuriyim diyor;yorum bile yapmıyor fazla dıyalog içeren bir film olsa ozman film anlatmak istediğinin dışına çıkardı.Bi hatırlatma daha çocuk , hastalığı hat safhada olmasına rağmen tedavi gormuyor, doktora baŞvurmuyor;dışarda yatıyor, soğukta dolaşıyor ,karlar içinde kalmış yaylasına gidiyor.binevi ölümü bekliyor sanki istiyorda.gürcü kız bi kıvılcım oluyor ama çabuk sönuyor.Sabırsızlık zamanının güzel çocuklarına.film hakkaten güzel.
Ben filme dün gittim ve konusunun güzel olmasına rağmen bana göre iyi kurgulanmamıştı. Nedenlerimi sorarsanız; . Senaryoda boşluklar vardı. Bundan kastım bir olayı sadece bir sahnede anlatıp yaşanmış gibi gösteriyordu. Sadece bir bakışta adam büyük bir aşk acısı çekecek hale geliyordu. Yine sadece bir yaylaya çıkmayla adam gençliğinde yaşayamadığı günleri yaşıyor anlatılmak isteniyordu. Bunu yapmak bu kadar kolaysa sadece cümle yazsın aşk yaşıyor siz derinleştirin, gençliğini yaşıyor siz anlayın vs die. . Annesinin tavırlarını pek gerçekçi bulamadım aslen o yerlerde büyümüş olmama rağmen oğlunun hasretinde anlatığı gibi ne hale gelen bir anne hiç yoktansa 10 yıldır görmediği oğlunu görünce biraz daha cana yakın davranırdı. . Film bir fotoğraf karesi, biraz tik-tak sesi ve seyircinin o fotoğrafa bakış açısı şeklinde ilerlerken bence bir filmin sahip olması gereken en büyük özelliği akışkanlığını kaybetmiş. Her zaman gittiğim sinemalarda biri olmasına rağmen şuana kadar hiç olmayan bir şey oldu ve millet kendi arasında muhabbete başladı. Film her ne kadar sanatsal olursa olsuna veya her ne kadar seçici seyirci isterse istesin bence bu filmi merak edipte gelenlerin üzerinde bu sıkılgan havayı bırakmamalıydı. . Filmin kullanmış olduğu siyasi suçlulara yapılan işkenceler, o zamana ait olayları gösteren sahneler çok yapaydı. Ben en çok burada eleştirirdim filmi. Yani bir film yapıyoruz ana konusunun dayandığı temel noktalardan biriside o yıllarda karşılaşılan cezaevi şartları oluyor ve biz bu noktayı göstermek için her zaman tvde gördüğümüz, ve genelde dışarıdan bakan bir kameraman gözüyle çekilmiş sahneleri gösteriyoruz. Kişi bu işkenceleri çeken birisi değil mi, kişi açlık grevine kalan kişi değil mi neden kişi hayal kurarken bunları görmüyorda dışarıda ki kameramanın çektiği görüntüleri görüyor buna anlam veremedim aynı hayali ben tvde ki olayları izledikten sonrada kurabilirdim. Sonuç olarak ilk baştada söylediğim gibi konusu çok güzel, o eşsiz manzaralar ve elbette yakalamış olduğu fotoğraflar(kareler) ama heralde sinema ve fotoğraf sanatı arasındaki farkdan bahsetmeme gerek yok. Çok derin olaylar bir sahnede yaşanıp bitiriliyor, hiç gerçekçi olmayan (son sahne hariç) bir anne modeli sürekli karşımıza çıkıyor, fotoğraflara dalıp filmin akışı gidiyor, ve başrol oyuncumuz yaşadığı şartları hatırlarken hep TRT kayıtlarını görüyor. Biliyorum belki biraz fazla yazdım ancak bunun bir nedenide burada bu denli yüksek puan alan bir filmin hiç eleştrilmemiş olmasıdır. Ancak şunu belirteyim filmin son sahnesi ölüm sahnesi bence muhteşemdi. Sadece bu sahne için bile görmenizi tavsiye edeceğim bir film.
film tek kelime ile harika..herkesin yüreğine ,emeğine sağlık...kanayan bir yaradır f tipleri ve yönetmen bunu çok çok yakalamış..bunca verilen bedeller sonucu bedenlerin düştüğü hal ve geride kalanlar..yakın geçmişimize çok güzel ışık tutuyor.unutma dercesine yapılmış ..yeri geliyor politik,bazen kişisel ama herşeyden önce insan kokan bir film..karadenizi görmeyenlere de bir rehber oldu..tekrar teşekkür ediyorum..ayrıca müzikleri harikaydı.son ağıt içimizi eritiyor
Sinemayı sadece bir eğlence aracı olarak görüyorsanız, dram filminden anladığınız salya sümük ağlamaksa, filmlerde verilen mesajları anlamlandırmak için mesajların altlarının kalın kalın çizilmesinin gerekli olduğuna inanıyorsanız ... zaten bu tür filmleri hiç izlemeyin derim, sizin için gerçekten zaman kaybı olur. Böylece film çok sıkıcıydı, çok durgunda, coğrafya dersinden başka bir yoktu gibi yorumlar yazılmaz; sinema anlayışı farklı olanlar ve bir filme ne alacağını bilerek gidenler, bu yorumları okumak zorunda kalmazlar... onlar için de zaman kaybı tehlikesi ortadan kalkmış olur...
Film, görselliği mükkemmel arkadaşlarda bahsetmiş zaten ama beni en etkiliyen sahne iskele de dalgalara karşı yürüşüydü. Bu kadar durgun sahnede hiç heycanlanmamıştım.
Yahu bu filmde acı şeyler anlatılıyor.Bu şeyler sıkıcı, tatsız şeyler...Eğlendirme amacı gütmüyor diye bir filme sıkıcı,kötü falan demek,gerçek bir sinemasever tavrı değil bence.Böyle bir konu ve romantik komedi kıvamında ve davul zurna eşliğinde anlatılacak değildi ya..Bir de bu filme ilişkin yorumlarda "karadeniz bölgesi hakkında coğrafya dersi veriyor" diyenler,karadenizin güzel manzaralarına takılanlar var,ki pes doğrusu diyorum.Bunlar filmin kendisini değil fonunu oluşturan şeyler.Bir tiyatro oyununu dekorlarından ötürü çok beğendiğini söylemekten farksız bu tür yorumlar.Filmin kahramanı o kadar trajik olayların içinden geçmiş ki,onun filme bulaşmış kasvetinden rahatsız olduysanız,suya sabuna dokunmayan Hollywood filmleri izleyin,onlar suya sabuna dokunsun,sizler de mayışın kendinizden geçin...
Karadenizin yemyeşili nasılda rahatlatıyor.İnsanı bu gürültülü ve ruhsuz şehri(Ankara)bırak da oralara yerleş diye kışkırtıyor bu film. Kimbilir ne güzel olurdu yaylada güzel bir kadınla rakı içip vakit geçirmek...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.