Marvel'ın son marifeti!
Yazar: Misafir KoltuğuMarvel’ın dönemimizde beyazperdenin su götürmez hükümdarı olduğu yadsınamaz bir gerçek. Öfkelenince yeşil bir deve dönüşen bilim adamları, serumla güçlendirilen süper kahramanlar, demir zırhıyla insanüstü bir hal alan zengin iş adamları, hatta dünyadışı gezegenlerin karizmatik tanrıları bile Marvel evreninin birer parçası. Son dönemde vizyonun baş tacı olan “Ant-Man” dahi Marvel süper kahramanları yelpazesinden bir isim. Tıpkı yeni fantastik türü yapım “Fantastik Dörtlü/ Fantastic Four” gibi.
Yönetmenliğini “Doğaüstü / Chronicle” filminden tanıdığımız Josh Trank’in üstlendiği bu yeni yapımda başrollerde ise Miles Teller, Kate Mara, Michael B. Jordan ve Toby Kebbelli izliyoruz. Fantastik ekiple ilk tanıştığımız film olan 2005 yapımı Tim Story imzalı “Fantastik Dörtlü”nün aksine bu yeni yapımda yıldızlı bir kadro yerine genç bir kadro tercih edilmiş. Bunun avantajları ve dezavantajları da bir arada geliyor. 2005 yapımı filmde seyircinin kendi başına çözmek zorunda kaldığı “Bunlar nereden taşıyor, neden aralarında böyle bir gerginlik var, neden Ben ve Johnny birbirlerinden haz etmiyor, Reed ve Sue’nun arasında neler oldu” gibi sorular, bu filmde bir bir cevap buluyor. Özellikle 2005 yapımı filmde bilim adamı olmakla alakası olmayan motor yarışçısı ve playboy Johhny Storm’un neden bir grup bilim adamının arasında uzaya çıkma şansına eriştiği gibi cevaplanması seyirci tarafından imkansız sorulara da açıklık getirilmiş oldu. Yeni yapımda görüyoruz ki, bütün ekibi bir araya getiren aslında birbirlerine olan ihtiyaçları.
Reed ve Ben’in çocukluk yıllarında kurdukları arkadaşlıkla başlayan süreç bir bilim adamıyla tamamen zıt karakterdeki Ben karakterinin dostluğunu derinlemesine açıklıyor. Sue karakterini şaşkın bir sarışın yerine ayakları yere sağlam basan, olgun ve bağımsız bir genç kadın olarak tanıyoruz. Johnny’nin şımarıklığının altında yatan Freudiyen açıklamaları ve henüz ergenlik çağında olan sivilceli delikanlı Reed’in üstün zekası yüzünden çevresinden nasıl soyutlandığını da görebiliyoruz. Fantastik ekibin en büyük düşmanı Victor Van Doom da asi bir genç olarak karşımıza çıkıyor. Sue’ya aşık olan ancak güç hırsı için yaşadığı dünya dahil her şeyi feda etmeye hazır, dahi bir delikanlı olan Victor, başına gelenlerin ardından travmatik bir değişim yaşayarak Doom haline geliyor. Yani Marvel’ın nadiren sunduğu imkanlardan biri olan “kahramanla empati kurabilme” imkanı bu filmde seyirciye sağlanıyor. Kahramanları tanıyor, zayıflıklarını ve arzularını keşfediyoruz.
Yeni yapımda dikkat çekici olan noktalardan biri de, pek çok bilim temelli filmde olduğu gibi seyirciyi şaşkınlığa sürüklememesi. Bir hevesle karşısına geçtiğimiz bilimkurgularda ne olduğunu ya da neye yaradığını bilmediğimiz birçok terim ve alet kullanılıyor; bir de bunların karmaşık sözlerle açıklaması yapılıyor. Seyirci aletin ne işe yaradığını anlasa da bilim adamlarının üstün zekasının bir yansıması olarak sunulan açıklamalar filmin yüksek temposu içerisinde çoğu zaman karmaşık ve anlaşılamaz oluyor. Yeni “Fantastik Dörtlü”de ise, belki de film kahramanların gençlik dönemine ışık tuttuğundan dolay, genç dehaların kullandığı aletler de, tanımlar da seyirci tarafından açıklama olmaksızın anlaşılabilecek düzeyde tutulmuş. Teknik detaylardan çok akıcı bir senaryo sağlanmış. Her kahramanın ayrı güçlere sahip olmasının ve neden her birinin o spesifik gücü aldığının açıklaması da filmde başarılı bir şekilde yapılmış. Teknolojinin de, bilimin de, insan ilişkilerinin de doğru ölçülerde kullanıldığı nadir Marvel yapımlarından biri olan filmin bir seri olarak planlanması da hikayede bırakılan boşluklar için bir açıklama.
Filmin en başarısız iki yönü ise müzik seçimleri ve sonu. Ne yazık ki filmin sonu, filmin karakter altyapıları kadar güzel işlenememiş. Onca maceranın ve dahi gençlerin çabalarının sonunda filmin sonuç bölümünde biraz kolaya kaçılmış. Karakter altyapıları ve senaryosu bu kadar ince işlenen bir yapımın daha gösterişli bir sonu hak ediyordu. Ancak yine de son dönem Marvel yapımları içerisinde farklı bir yere sahip olduğu su götürmez bir süper kahraman filmi olan “Fantastik Dörtlü”, mizahı da, gençliği de, bilimi de, zekayı da, dostluğu da olması gerektiği kadar başarılı bir düzeyde işlemiş. Filmde kullanılan müzikler de seyirciyi harekete geçirmekten çok uzak ve durağan. Neredeyse bir etki uyandırmaması hedeflemiş denebilir. Eğer Marvel yapımı olmasının oluşturduğu aksiyon, heyecan ve görsellik gibi beklentiler olmasaydı daha iyi bir puan alabilecek olan film, ne yazık ki Marvel yapımlarından beklenenin aksine aksiyon azlığı, kimi noktalarında gereksiz ağırlığı ve pek de başarılı olmayan sonu sebebiyle izleyen kimse tarafından pek de beğenilen bir film olamadı.
Su Bahadır