Hesabım
    Sanal Hayatlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Sanal Hayatlar

    Ortalama bir Hollywood dramının üzerinde...

    Yazar: Misafir Koltuğu

    İliklerimize kadar içine battığımız ''ağ'', günümüzde olduğu gibi yıllar sonra da bizleri tanımlayacak sıfat olarak çoktan tarihe geçti. Tanımın havası yerinde olsa da, ''ağ toplumu'' olarak birçoğumuz, muhtelif uzuvlarımızı bu görünmeyen kapana kaptıralı çok oldu. En az telefonlarımız kadar akıllı Hollywood yapımcıları sanal acılarımızı henüz çok fazla ciddiye almıyor olsa da,  Sanal Hayatlar (Disconnect) orijinal adının da referans verdiği çağın vebası “iletişimsizlik” sorununu perdeye taşıyor. Modern dünyanın yeni mecrası internet, derdimize derman olmak bir yana kendi “bug”larını da başımıza sarmaya devam ederken, film her şeyi kendine benzeten insanın nelere müstehak olup olmadığını sorguluyor.

    Murderball adlı belgeseliyle Oscar adaylığı bulunan genç yönetmen Henry Alex Rubin'in imza attığı Sanal Hayatlar (Disconnect), kalabalık kadrosu ve üç farklı hikayesi ile ortalama bir Hollywood dramının üzerinde. Toronto ve Venedik Film Festivallerinde prömiyer yapan film 32. İstanbul Film Festivali kapsamında da izleyici ile buluşmuştu.

    Filmin ilk hikayesi doğmamış bebeklerini kaybeden işkolik avukat Derek ve eşi Cindy'ye odaklanıyor. Yaşadıkları beklenmedik acıyla tek başına mücadele etmeye çalışan Cindy, kafasını dava dosyalarına gömmeyi seçen avukat eşinin durumu görmezden gelmesiyle kendini daha da çıkmazda buluyor ve derdini sanal sohbet sitesinde tanıştığı, kendisi de yakın zaman içinde çocuğunu kaybetmiş bir adamla paylaşıyor. Bu adam bir süre sonra kredi kartı hacklenen Cindy ile kocasının gözünde zanlı duruma düşüyor ve mağdur koca kendi intikamını almaya karar veriyor. Hikaye konu itibariyle çiftler arası iletişim eksikliğinin yarattığı kaos ve finalde kurtarılan evlilik klişelerinin, son dönemin popüler günah keçisi interneti kullanan bir örneği olarak, filmin diğer iki hikayesinin yanında biraz sönük kalıyor. Dertli çifti canlandıran Paula Patton ve Alexander Skarsgård ikilisi ise filmin en zayıf performanslarına imza atıyor.

    Filmin ikinci hikayesi, Hollywood'un ayılıp bayıldığı, canı sıkıldıkça sardığı, unutmaya fırsat vermediği akran şiddeti meselesinin siber zorbalıkla harmanlanmış bir versiyonu. Genç oyuncuların büyüklerine oranla çok daha etkili iş çıkardıkları filmde, liseli Jason ve arkadaşı, kendilerine okulun en sessiz ve yalnız öğrencisi Ben'i seçiyor. Jason'ın emekli bilişim polisi  babası Mike rolünde Frank Grillo yer alıyor. Jason ve arkadaşı, bir genç kız adıyla sahte Facebook profili açıyor ve Ben'le arkadaşlık kuruyor. Gençler hikayenin sonunda kendilerinin de ummadığı bir trajediye sebep oluyorlar. Özellikle dijital delilleri ''yok etme'' konusunda uzman Mike, oğlu ile iletişim kurmayı geç de olsa öğreniyor. Fakat olay sandıkları kadar kolay kapanmıyor. Yıllar önce yaşanmış bir olaydan esinlenilmiş olan bu hikaye, ilk hikayedeki iletişimsiz çiftin hezeyanlarına kıyasla daha derin bir anlatıma sahip.

    Sanal Hayatlar (Disconnect)'ın son hikayesi ise internetin karanlık tarafına inceden bir ışık tutuyor. Hırslı bir haber muhabiri olan Nina, sanal striptizci olarak çalışan 17 yaşındaki Kyle'a ulaşarak onu anonim bir kimlikle röportaj verip yaptığı işin ve benzer işi yapan arkadaşlarının yaşadıklarını ifşa etmeye ikna ediyor. Nina'nın yardımıyla işini ve hayatını değiştirmeye karar veren Kyle için ise patronlarından kurtulmak mümkün olmuyor. Bürokrasinin tek ihsanının gölge etmekten öte geçemediği gerçeğini Nina'yla birlikte seyircinin de gözüne sokan bu hikaye, Kyle'ın sonu gibi aceleye getirilmiş ve bekleneni veremiyor.

    Cadı kazanının içindeki azimli muhabir Nina rolündeki, aynı zamanda bu yıl Oblivion'da da izlediğimiz Andrea Riseborough ile ergen siber zorbaların kurbanı Ben'in öfkeli babası rolündeki Jason Bateman, filmin öne çıkan oyunculuklara imza atıyor. Üç farklı hikayeyi harmanlama konusunda başarılı kurgusuyla seyircinin keyfini kaçırmadan derdini anlatabilen filmde, genç yönetmenin kariyerindeki belgesel tecrübelerinin etkisi de hissediliyor.

    Sinemanın sektör olarak krize girmesine neden olan televizyondan yıllar sonra, bu kez ikinci ve daha da ciddi bir tehdit olarak diş bileyen internetin defolarını perdeye taşıyan Sanal Hayatlar (Disconnect), son dönemde sinema üzerinde her türlü kozunu hiç de adil olmayan üslubuyla oynayan sanal dünyanın karşısında durmak adına bile -sinemada- izlenebilir.

    Nisa Yıldırım

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top