Hesabım
    Vicdan
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Vicdan

    Vicdan

    Yazar: Ali Ercivan

    Erden Kıral'ın, sinema alanındaki uzun yıllara dayanan deneyimini belki de ilk kez bu kadar soğukkanlı şekilde sadece zanaatkarlığını konuşturmayı amaçladığı bir popüler sinema anlatısına vakfettiğini görüyoruz, yeni filmi Vicdan'da. Hasan Özkılıç'ın Bir Yanı Yaralı ve Güzel Günler İçin adlı iki öyküsünden, televizyon yönetmeni olarak tanıdığımız Raşit Çelikezer'in (Çocuklar Duymasın, Ayrılsak da Beraberiz, Ayda vb.) senaryolaştırdığı film, trajik sonuçları olan bir aşk üçgeni etrafında dönen bir melodram.

    Çocukluk arkadaşı olan Songül ile Aydanur, genç kızlıklarında birbirlerinden habersiz aynı adama aşık olmuştur. Ama her ikisinin de gönül verdiği Mahmut, belki daha evlenilecek bir kız profili çizdiği için, Songül'le dünya evine girmeyi tercih etmiştir. Mahmut ile Aydanur arasında bir ilişki olduğunu ve bunun evlenmelerinden sonra bile devam ettiğini bilmeyen Songül, günün birinde bunu öğrenince beklenmedik bir şekilde isyan eder kaderine. Çocukluk arkadaşıyla daha çok yakınlaşarak, ikisinin arasına girmeye ve kocasını kudurtmaya başlar.

    Vicdan'ın en güçlü özellikleri, başarılı mekanları ve görüntü yönetimi. Filmin tek boş karesi yok diyebiliriz. Her çerçevesi, her ışığı, her mekanı son derece özenli ve zengin. Erden Kıral'ın rafineleşmiş sinema işçiliği, Vicdan'ı görsel olarak son yıllarda izlediğimiz en güçlü yerli filmlerden biri yapıyor. Filmin ilk yarısının geçtiği kent ve özellikle de Mahmut ile Songül'ün çalıştığı kiremit fabrikası, adeta bir karaktere dönüşüyor filmin içinde.

    Ancak tüm bu meziyetleri, filmin zayıf metnini kurtarmıyor. Vicdan'ın sağlam bir öyküsü ama tek kelimeyle eksik olarak tanımlamamız şart olan bir senaryosu var. Film daha en baştan kopuk kopuk, karakterleri ve olayları ilişkilendirmeyi güçleştiren, boşlukları bizim kendi kafamızda doldurmamıza güvenen bir yolda ilerliyor. Filmin geneli, sertliğine rağmen oldukça geleneksel bir anlatı olarak devam ettiğinden, türlü boşluklarla ilerleyen senaryoyu sanatsal bir arayış olarak göremiyorum.

    Sırayla gidelim... Songül'ün, kocasıyla Aydanur'un ilişkisini öğrendikten sonraki eylemlerini anlaşılır bulmuyorum. Filmin giriş kısmında bayağı yer ayrılan ama daha sonra unutulan bir başka genç çiftin yan öyküsünün filmin bütününde neye hizmet ettiğini çözemiyorum. İki genç kadın, bir kasaba düğününde neredeyse aleni bir lezbiyen ilişki içindeymişçesine dans ederlerken, bildiğimiz Anadolu kasaba insanının bunu güle eğlene alkışlamasını mantıklı bulmuyorum. Sırf Mahmut'un sert tepkisini anlaşılır kılmak için, böylesine gerçek dışı bir aşırılığa kaçmakta hata yapıldığını düşünüyorum...

    Vicdan, kritik bir noktasında "3 Yıl Sonra"sına taşıyor bizi. Filmin dönüm noktasının ardından, karakterlerin yaşamlarının nerelere savrulduğunu izliyoruz önce. Ve film bizi, karakterlerin yollarının yeniden kesişeceği noktaya doğru hazırlıyor. Bu hazırlık, film içinde bir köprü. Fakat Vicdan, bizi hazırladığı o karşılaşmayı ve çözüm bölümünü son derece çabuk geçiyor ve film öyle hızıca bitiyor ki, "Hepsi bu mu yani?" diye düşünerek çıkıyorsunuz salondan.

    Senaryodaki bu eksikliği daha açık nasıl tanımlayabilirim diye düşünüyorum... Öykünün son kısmının çok hızlı gelişip bitiyor olmasından kaynaklanıyor belki bu eksiklik hissi... Songül, gerçekten tanımakta zorlandığımız biri. Kocasına isyanını takiben iyice rahatlaması ve fazla büyük kentli genç kız tepkileri vermesinde bir şeyler yanlış sanki. Madem yaşamlarına isyanları var bu kadınların, neden daha önce hiçbir işareti verilmedi bize?

    Mahmut ilk yarı boyunca gayet iyi çizilmiş ve perdeye aktarılmış bir karakter ama filmin ikinci yarısında senaryo bu karakteri hiçbir yere taşımıyor. Mahmut'u dramatik olarak değerlendirmek için çaba bile göstermeden harcıyor.

    Oyunculuklar genel olarak düzgün. Tülin Özen'in karakterini çizmekte biraz eksik kaldığını düşünüyorum. Eleştirmen çevresinde sevilen biri olduğundan dolayı, SİYAD'ın yıl sonunda kendisine bir yardımcı kadın oyuncu ödülü vermesi bile mümkün ama şahsi fikrim, bu filmdeki performansının henüz yeterince olgun bir aktör olmadığını fazlasıyla belli ettiği yönünde. Samimiyetinden kazanıyor en çok.

    Murat Han, kadına en ufak saygısı olmayan ve sadece erkek olduğu için her türlü hakkı kendinde gören bir adamı başarıyla canlandırıyor kanımca. Songül ile Aydanur'un yakınlığını izlerken kudurmasıyla, kimi komik anlar bile yakalıyor. Yazık ki filmin ikinci yarısı ona karakterini geliştireceği, taşıyacağı yeni bir nokta sunmuyor. Nurgül Yeşilçay, kadronun içinde en profesyonel performansı veriyor diyebilirim. Çok derinlikli değil ama karakteriyle ilgili her nüansı seyirciye geçirmeyi de başaran bir performans bu. Küçümsemek hata olur.

    Sonuç olarak, zayıf yanlarına, eksik senaryosuna rağmen, son dönemde izlediğimiz yerli yapımlar arasında en azından "film gibi film" tanımlamasını hak eden bir yapım Vicdan. Bunu da mekan ve görüntü çalışmalarına, bu görsel bileşenleri etkili bir biçimde kullanan yönetmeninin başarılı işçiliğine borçlu. Ve belli ki bir de Hasan Özkılıç'ın etkileyici öykülerine...

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top