Hesabım
    Anonim
    Ortalama puan
    3,7
    18 Puanlama
    Anonim hakkında görüşlerin ?

    4 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    0 Eleştiri
    3
    2 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    0 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.068 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    27 Aralık 2021 tarihinde eklendi
    “Stargate” (1994), “Independence Day” (1996), “The Patriot” (2000), “The Day After Tomorrow” (2004), “10,000 BC” (2008) ve “2012” (2009), “Independence Day: Resurgence” (2016) gibi uçuk kaçık gişe canavarı filmlerin yönetmeni Roland Emmerich, bu kez ayakları yere basan bir Shakespeare öyküsü anlatmış (şimdilik öyle diyelim)…

    Konu Shakespeare, mekân da Elisabeth İngiltere’si olunca, Vanessa Redgrave gibi yaşayan bir efsanenin dâhil edilmeyeceği bir film de düşünülemezdi zaten…

    Aynen bu şekilde düşündüğünü sandığımız Roland Emmerich’de, Vanessa Redgrave’in yanına Rhys Ifans, Sebastian Armesto, Rafe Spall ve David Thewlis gibi isimleri de ekleyerek ilk iş olarak filmin oyuncu kadrosunu oluşturmuş…

    Filmin müziklerini yapan Harald Kloser ile görüntü yönetmeni Anna Foerster ve görsel efekt ustası Volker Engel, Emmerich’in yıllardır birlikte çalıştığı isimler… Academy ödülüne aday olan kostümler, makyaj ve dekorlar, dönemin ruhu ile tam bir uyum içinde… Kurgu içinde söylenilecek bir şey yok…

    Yani diğer Emmerich filmlerinde olduğu gibi kâğıt üzerinde yine her şey dört dörtlük…

    Ama gel gör ki, 30 milyon dolar gibi ciddi bir bütçeyle çekilen bu film, sonuç olarak dramatik bir şekilde gişeye çakılmış… Zaten Rotten Tomatoes’deki olumsuz yorum ve düşük puanlarda bu negatif gişe performansının ilk sinyallerini vermiş…

    Peki, neden böyle olmuş?

    Bizce iki konuda ezber bozmaya çalışıldığı için…

    Nasıl mı?

    Ezber bozan durum (1):
    Her şeyden önce John Orloff’un anlattığı Shakespeare’in yaşam öyküsü ile yüzyıllardır anlatılagelen Shakespeare’in geleneksel yaşam öyküsü birbirleriyle hiç mi hiç örtüşmüyor…

    Ezber bozan durum (2):
    Filmde, tek bir oyunculuk yahut sinema tekniği hatası söz konusu değil… Ancak yönetmen koltuğunda oturan insan Emmerich olunca, herkes yine bilim kurgu, dünya dışı yaratıklar ve bol aksiyon soslu hayal ürünü olayların anlatıldığı masalsı bir film beklemiş…

    Yani bu tarz, Emmerich fanlarına biraz ağır gelmiş…

    Sanıyoruz bunu kendisi de fark etmiş olmalı ki, yeniden “Stargate” ve “Independence Day 3” çekmeye hazırlanıyor…

    Şahsen biz bu filmi büyük bir ilgiyle ve severek izledik… Ancak izlerken, aynı hikayeyi bir de Julie Taymor çekseydi ortaya nasıl bir film çıkardı demekten de kendimizi alamadık…

    Arşivimize de dâhil ettiğimiz bu filmi tüm sinemaseverlere hararetle önerirken, fırsat bulursanız John Madden’ın anlattığı bir başka Shakespeare hikâyesi olan “Shakespeare in Love” (1998) a da bir göz atın diyoruz…

    Keyifli seyirler,

    Son bir not:
    Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 11 Haziran 2018 günü saat 01.17’de yazılarak paylaşılmıştır...
    jamesbond-2
    jamesbond-2

    Takipçi 1.684 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    22 Mart 2013 tarihinde eklendi
    Tarihe tersten bir bakış açısı,bildiğimiz herşeyi unutturup farklı bir tez ortaya koyuyor ve ingiltere nin kirli saray entrikalırını bize anlatıyor,güzeldi özellikle tarih sevenler için ilgi çekici
    bluesoul
    bluesoul

    Takipçi 2 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    18 Şubat 2012 tarihinde eklendi
    Film tek kelimeyle harikaydı... Roland Emmerich'den böyle bir film beklemezdim doğrusu... Film William Shakespeare'in eserlerinin aslında başkasının yazdığı savı ve bunu yazan kişinin hikayesi etrafında dönüyor... İzlediğinize kesinlikle pişman olmayacağınız bir film olmuş...
    Duygu Kocabaylıoğlu
    Duygu Kocabaylıoğlu

    Takipçi 2 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    20 Aralık 2011 tarihinde eklendi
    William Shakespeare gibi tarihe altin harflerle yazilmis bir karakterin gerçek varligini sorgulayan bir soruya ve senaryoya dayanan film, 17.yy.'da geçen siradan bir kostümlü dram olmanin çok ötesinde, karakter derinligine inen bir yapim olarak öne çikiyor.

    Özellikle Rhys Ifans'in Oxford Kontu performansi ve Edward Hogg'in hayat verdigi yalaka "Robert Cecil" karakteri seyreder. Öte yandan filmi sürprizbozan/spoiler vermeden anlatmak zor. Özelikle ilk yarida çok sik karsilastigimiz zaman geçisleri, hikaye kurgusunu dikkatle takip etmeyi gerektiriyor. Kaçirdiginiz en ufak bir ayrinti ya da diyalog Ingiliz Kraliyet hanedaninda dönen entrika ve oyunlari tam olarak anlamanizi güçlestirebilir. Sirf bu açidan bile film ikinci kez seyredilmeyi hak ediyor.

    Sonuç olarak Roland Emmerich'in filminde Shakespeare imzasinin arkasindaki gerçek kisinin varligi sorgulansa da, biz biliyoruz ki yüzlerce duygu yüklü sone, onlarca zeka ve bilgelik örnegi tiyatro eseri eninde sonunda birisi ya da birileri tarafindan yazildi ve 500 seneyi asarak günümüze geldi. Shakespeare mahlasinin arkasinda ha William olmus ha Edward, ya da Anonim, fark etmez. Olmak ya da olmamak, iste bütün mesele bu...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top