Hesabım
    Avatar: Suyun Yolu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Avatar: Suyun Yolu

    Su akar güldür güldür, gel Jake Sully yüzümü güldür

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Bundan tam 13 yıl önce gösterime giren ve bir 3D çılgınlığı başlatan Avatar’ın devam filmini bekleyen var mıydı, bilmiyorum ancak o kişilerden biri değildim. Yine de “Cameron bardaktaki suyu çekse gider izlerim” duygusuna sahibim. Avatar: Suyun Yolu filminin basın gösterimine de bu motivasyonla katıldım.

    Tüm zamanların en yüksek gişe hasılatı elde eden filmi olma unvanına sahip Avatar’ın 10 yıl sonrasında geçen yeni filmde, artık iyice çoluk çocuğa karışmış ve klan liderliğini başarıyla yürüten Jake Sully’nin bu kez ailesi üzerinden sınanmasına şahitlik ediyoruz. Tehdit aynı, ilk filmde kıçına tekmeyi yiyen “Hava İnsanları” dayağa doymamış olacak ki yeniden Pandora’ya ve onlara engel olmak isteyen Sully ailesine musallat oluyor. Yeni bir savaşa ve kıyıma engel olmak isteyen Jake, ailesini alıp sürgün hayatı yaşamaya razı oluyor ama belalısı Albay Miles Quaritch de mezardan dönmüş olarak peşine düşüyor. O nasıl oluyor diye sormayın, filmin buna mantıklı bir cevabı var.

    Cameron, yeni Avatar filmi ile bizi aksiyon dolu ve heyecan verici bir macera için Pandora’nın büyülü evrenine tekrar götürüyor ancak kendisinin karşı koyamadığı bir su fetişi var bu sebeple yeni filmin seti denizler ve tanışacağımız yeni canlılar da Pandora’nın deniz sakinleri… Pandora’da pek çok yaşam formu var, deniz canlıları da ormandakiler gibi dünya canlılarının o gezegene göre evrimleşmiş varyasyonları. Balina benzeri zeki canlılar olan Tulkun’lar filmde önemli bir yer tutuyor. Onların olduğu sekansları izlemek de keyif veriyor. Aslına bakarsanız filmde ağzım açık izlediğim onca şey vardı ki ortada bir senaryo olmasa bile olurdu.

    Filmin kadrosunda, Sam Worthington, Zoe Saldaña, Sigourney Weaver, Stephen Lang’in yanında bir daha Cameron ile çalışmamaya ant içmiş Kate Winslet gibi isimler var. Burada bir not düşmek durumundayım; yeni Avatar filmi benim için live action performans ile CGI efektlerin arasındaki bir türlü aşılamayan duvarın kalktığı film oldu. Aradan geçen 13 yılda Avatar’ın yaratıcı ekibi boş durmamış ve yeni tekniklerle CGI karakterlerin gerçeklik algısını mükemmele yakın bir şekilde geliştirmişler.

    Filmi 3D izlemenin de bu duyguya katkısı var ancak ortada müthiş bir emek var. Devam filmi için neden 13 yıl beklendiği de deniz sahnelerini izlerken ortaya çıkıyor. Milyarlarca partikülden oluşan bu efektleri yaratmak çok zor ama Avatar: Suyun Yolu bu zorluğu aşmış. İlk kez bir efekt filminin içine bu kadar girip o alemin gerçekten var olabileceğine inandım.

    Avatar: Suyun yolu eşitlikçi, ekolojik dengelere saygılı ancak Hollywood’da giderek yükselen liberal hassasiyetlere de yüz vermeyen bir aksiyon filmi ve tüm teknolojisine rağmen eski usul bir iş… Filmdeki Na’vi ırkını Amerika kıtasında koloniciler tarafından kıyıma uğratılan yerli halk gibi de düşünebilirsiniz. Bu bakış açısında bana en çok hatırlattığı filmler ise Arthur Penn’in Little Big Man ve Elliot Silverstein’ın A Man Called Horse adlı işleri… James Cameron sinema teknolojisinin sınırlarını zorlayarak bundan 50 yıl öncesinin hikayelerini çekiyor ve seyirciye hikaye eskimez, onu anlatma biçimleri değişebilir diyor.

    Amerikan kutsal ailesini övmelere doyamayan yeni Avatar filminin ABD seyircisi tarafından çok sevileceğini düşünüyorum. Senaryo maskülen erkek karakterlerle testosteron seviyesini yükseltirken en az onlar kadar güçlü ve katılımcı kadın bireylerle eşitlikçi bir yapıya bürünüyor. Filmin pek çok teması var, aşka sahip çıkma o aşkın getirdiklerini kabullenme, koruma, bir davaya adanış ve kaçılamayacak noktada savaşma duygusu seyircinin üzerine kovayla boca ediliyor. Tüm bunların etkileyici olduğunu düşünüyorum ama filmin seyircisine geçirmek istediği en önemli duygu; kabullenme… Bu filmi izlerken yas sürecinde olanların kalbine ferahlık verecek sekanslar var filmde.

    Uzun lafın kısası; ben olmasa da olur dememe rağmen yeni maceraya bayıldım. 3 saat 12 dakikalık çok uzun bir film olmasına rağmen ara verme ihtiyacı hissetmedim ve perdeden gözümü alamadım. James Cameron yine başarmış! Bu önemli çünkü o, Christopher Nolan ve Tom Cruise gibi salonlar için film çeken, evdeki televizyona sığmayacak görsel şölenler üreten biri.

    James Cameron, yeni Avatar filminde hedefine ulaşmış görünüyor, bu film gerçek bir sinemaya gitme bahanesi ancak ülkemiz sinemaları özelinde bu filme bilet alırken projeksiyon kalitesini mutlaka sorgulayın yoksa 3D gözlükler yüzünden iyice kararmış bir film izleyebilirsiniz. Benim tavsiyem IMAX ama Screen-X salonlarda da başka bir görsel şova sahip. Bir de öyle izlemek istiyorum. İyi seyirler…

    Murat Tolga Şenmurattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top