Ayrılık
Yazar: Ali ErcivanAvusturyalı kadın yönetmen Feo Aladağ'ın Almanya'da yazıp yönettiği film Ayrılık, kocasını terk edip çocuğuyla beraber baba evine dönen Türk kızı Umay'ın öyküsünü anlatıyor. Ancak tutucu ailesi ve çevrenin baskıları, Umay'a özgür bir yaşam hakkı tanımıyor. Aynı koşullardaki bir erkeğe gösterilen tolerans, bir kadına gösterilmiyor. Kendisini döven baskıcı kocasına ikinci bir çocuk daha vermek istemediği için kürtaj yaptıran bu kadına, kendi hayatıyla ilgili kararları kendi özgür iradesiyle alamayacağı söyleniyor. Umay ise başkaldırıyor. Küçük oğlunu da yanına alıp yeni bir yaşam kurmaya çalışıyor.
Bu öykünün, zengin bir sinema malzemesi sunduğu muhakkak. Ancak film, herşeyden önce tüm derdini bağıra çağıra ifade ettiği için o zenginliği etkili bir şekilde değerlendiremiyor kanımca. Ve bir de senaryosundaki akıl almaz mantık ve inandırıcılık problemleri sebebiyle.
Umay'ın kız kardeşi Rana, annesine hamile olduğunu itiraf ettiğinde, Derya Alabora tarafından canlandırılan annenin tepkisi "Yandık desene!" oluyor mesela. Aynı bilgiyi Settar Tanrıöğen'in canlandırdığı babaya taşıdığında ise, adamcağız "Bir bu eksikti!" der gibi ofluyor sadece. Basit bir örnek gibi gözükebilir ama film boyunca, karakterlerin vermelerini beklediğimiz tepkileri vermediklerine çok sık şahit oluyoruz. Türk gibi davranmamaları bir yana, gerçekçi insanlar olamıyorlar.
Ailesinden destek görmeyen Umay, oğlunu kaçırıp kocasına vereceklerini anlayınca, küçük çocuğu da alıp evi terk ediyor. Büyük kavgalar yaşanıyor. Abisi, sığındığı barınma evinin önünde olay çıkarıyor. Umay'ı yakalasa öldürecek gibi. Ama hemen sonra, Umay kalkıp kız kardeşinin düğününe gidiyor. Başına gelecekleri nasıl öngöremez insan? Kovulmasına rağmen yine dönüyor düğün salonuna ve aslında biz seyirciye yönelik, çok kör gözüm parmağına mesajlar içeren, sözde duygusal bir konuşma yapıyor yakınlarına. Hiçbir gerçekliği yok o sahnenin. Herkes durup onu izliyor. Ta ki abisi, elbette doğru olmayan ama doğal olanı yapana kadar. Umay'ı hırpalayarak dışarı çıkartana kadar yani.
Ayrılık, senaryosu mantıksızlıklarla dolu, karakterleri gerçekdışı ve tutarsız eylemlerde bulunan bir film. Bunların üstüne, en dramatik anlarda bile hep bir mizansen duygusundan kurtulamıyorsunuz. Feo Aladağ, teknik olarak çok şık bir film çekmiş. Özellikle görüntü yönetimi çok başarılı filmin. Ancak insanın içini dağlaması gereken finalde bile, şık bir kadrajın içinde kendilerine belirlenmiş alan içinde acı çekiyor sanki karakterler.
Böyle bir karşılaştırma yapmak haksızlık belki ama Duvara Karşı filminin ete kana bürünen sahici duyguları yerine, soğuk bir Kuzey Avrupa sineması estetiğinin altında ezilen film çatışmaları var sadece Ayrılık'ta. Sibel Kekilli, gerçekten kendini role tamamen teslim etmiş, çok etkili ve ekonomik bir performans veriyor. Settar Tanrıöğen de hemen her zaman olduğu gibi iyi. Ama filmin kendisi, büyük harflerle feminist mesajlar vermenin ötesinde, sahici bir insan öyküsü anlatmakta yetersiz kalıyor.