Recep İvedik 3
Yazar: Murat Tolga ŞenGişe rekortmeni, kaba ve komik kahraman Recep İvedik'in 3. filmi bugün gösterime girdi.
Çok doğru bir zamanlama ile seyirci ile buluşan filmin karşısında yerli ya da yabancı dişli hiç rakip yok. Biraz da buna bağlı olarak, geçen yıllara oranla azalan bilet satışı yüzünden yeni bir rekor kıramasa da, Recep İvedik 3 bu senenin en çok izlenen yerli yapımı olacak şüphesiz.
Bunları filmi çok beğendiğim için yazmıyorum elbette ama salona benimle birlikte giren seyircinin sayısı, akşam gösterimleri için tüm biletlerin tükenmiş olması ve film boyunca yaşları 13 ile 19 arasında değişen seyircinin verdiği tepkilerden yola çıkarak böyle olacağını tahmin etmek çok da zor değil.
Recep İvedik 3 tıpkı daha öncekiler gibi oldukça özensiz bir yapım. Herhangi bir TV dizisinde daha iyi ışık, ses kullanımı, teknik bir ustalık ve emekle oluşturulmuş setler, çok daha iyi çekilmiş planlar görmek mümkün. Şahan Gökbakar'ın işi tek başına götürdüğünün farkında olan yapımcı ve yönetmen, oyuncu seçimine de aynı duyarsızlıkla yaklaşmış. Aslında filmde Recep'den başka bir karakter olmadığı için zaten başka da düzgün oyuncu ile çalışmaya gerek yok. Fenomen olmuş bir karakterin ve onu oynayan kişinin doğaçlamaları üzerinden film yapmak ve gişe rekortmeni olmak, insanı sinema yapmakla ilgili asgari şeyleri sağlamaktan bile alıkoyabiliyormuş demek.
Film, Recep'e zoraki ev arkadaşı olan Zeynep'in eve gelişi ile keyifsiz bir başlangıç yapıp, "Recep Kütüphanede", "Recep Karate Kursunda", "Recep Kuaförde", "Recep Paintball'da" gibi bir sürü "Recep vs. diğerleri" skecini arka arkaya sunduktan sonra yine hiçbir değeri olmayan bir finalle sona eriyor. İlk filmde sinsi otel müdürü, kaypak dalış hocası gibi "kötü" karakterler üzerinden haklılık arayan ama 2. filmde tüm bahaneleri bir kenara bırakıp "Beyaz Türk" avına çıkan Recep, 3. filmde de hız kesmeyerek önüne çıkan her fırsatta bu cemaati pataklamaya devam ediyor. Pek de travmatik bir çocukluk geçirmediklerini bildiğim Gökbakar kardeşlerin sınıfsal bir intikam alma amacı yok elbette. Sadece Recep İvedik'i varoş kahramanı yapmak için kime sataşmaları gerektiğini, 80'lerin Kemal Sunal filmlerinden biliyor olsalar gerek.
Şahan Gökbakar'ın verdiği röportajlarda belirttiği üzere, Recep bir anda spontane olarak yaratılmış/uydurulmuş bir karakter... Belki de bundan kaynaklanan cesaretle, aynı özensizlik ve "yaptım olduculuk" 3. filmin her anına ve en çok da hikâyesine sinmiş. Bu arada filmin Recep'den sonra en önemli karakteri Zeynep'i oynayan Zeynep Çamcı'yı 2. filmden Starbucks kasiyeri olarak hatırlayanlar olacaktır.
Şahan ve Togan Gökbakar kardeşlerin ne yapmak istediklerinin farkındayım. Bilet alan seyirci yaşının giderek küçüldüğünü ve bu seyircinin görmek istediğinin paylaşım sitelerindeki komik videolar olduğunu, TV'ye iş yaptıkları ve Şahan videolarının internette kapışıldığı günden beri biliyorlar. Biliyorlar ki aslında Recep İvedik filmleri bir hikâyeye ya da teknik anlamda bir güce sahip olmak zorunda değil. Sinemasal tüm gereklilikler ilk dakikadan bitişe kadar sadece bir bahane, "Recep skeçleri"ni birbirine bağlamak için zayıf bir köprü.
Hakkında bir şeyler yazmak için tamamını izlemeye gerek olmayacak kadar sürprizsiz ve önermek için çok kuvvetli bahaneler isteyen bir iş Recep İvedik 3. Faruk Aksoy ve Şahan/Togan Gökbakar kardeşleri, seyirci ilgisini paraya dönüştürdükleri için değil ama bu ucuzculuk ve özensizlik yüzünden suçluyorum. Akıllı ve yetenekli olduklarını düşündüğüm bu beyin takımı, üstelik bu kadar da para kazandıktan sonra o biletlerin hakkını ödemek ve Türk sineması ve seyircisi için daha iyi filmler çekmeye ve sunmaya mecburlar.