Ejder Kapanı
Yazar: Murat ÖzerSeri katil meselesinin Türkiye için pek bir ehemmiyeti yoktur. Amerikan semalarının suç gelenekleri içinde önemli bir yer tutan seri katiller, bizde ya yoktur ya da yok sayılır. Hâl böyle olunca, bunun sinemasal yansımaları da yok denecek kadar azdır. Mustafa Altıoklar'ın "Beyza'nın Kadınları"nı bu konuda yapılmış 'yarım bir örnek' olarak değerlendirmek mümkün, ama Hollywood'un her türlüsünü anlattığı seri katil hikâyelerinin yanında bizimkiler epeyce zayıf kalır.
Uğur Yücel'in "Yazı Tura" ve "Hayatımın Kadınısın" gibi iki farklı/değerli filmin ardından çektiği "Ejder Kapanı" da, işte böylesi bir eksiyle başlıyor işe. Polisiye'nin bir alt türü olarak kendini gösteren seri katil filmlerinin 'zor' atmosferlerinden birini kendine malzeme yapan Yücel, başrolünü de üstlendiği yapımda iyi başlayıp sonradan tökezler gibi olan bir yapıyla karşımıza geliyor.
Emekliliğin sınırında bir polis ve onun yetiştirdiği (oğlu gibi gördüğü) genç meslektaşının, 'çocuk tacizcileri'ni teker teker ortadan kaldıran bir seri katilin peşinde geçen serüvenlerini izliyoruz filmde. Karakterleri tanıma aşamasında olgun bir yapıda seyreden Kubilay Tat imzalı senaryo, bu tür filmlerin olmazsa olmazı konumundaki 'sürpriz' unsurunu da es geçmiyor ama çok da 'tahmin edilemez' bir sürpriz olmadığını da söylemeliyiz. Buna karşın filmin baştan sona ilgiyle takip edildiği de bir gerçek. Aksiyonu, hikâyenin iç gerilimi, karakterlerin iniş-çıkışları, oyuncuların yeterliliği, atmosferin ufak sapmalar dışında tutarlı olması, 'merak' unsurunu belli bir yere kadar ayakta tutması, yan karakterlerin hikâyeye katkısı, entrikanın işleyişi gibi unsurların bir 'düzen' dahilinde uyumlu bir şekilde filmde yer bulması, "Ejder Kapanı"nı başarının sınırlarına kadar getiriyor.
Adalet sistemine ve bunun politik yansıması olan af kavramına karşı bir duruşu da var filmin. 'Rahşan affı' olarak bilinen genel affın sonuçlarına yöneltiyor oklarını hikâye. Bu afla çıkan suçluları öldürüyor seri katilimiz ve onlara adaletin veremediği cezayı veriyor bir bakıma. İşin bu kısmı biraz sakat tabii. Adalet sistemine güvenmemek başka bir şey, adaleti kendi ellerinle sağlamaya çalışmaksa çok daha başka bir şey. Toplumun bunu onaylıyor gibi gösterilmesiyse 'kendini haklı çıkaracak destekçiler' arayışının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Filmin bu anlamda 'yok edici' bir tavrı olduğunu söyleyebiliriz, ki bunu 'olumlu' bir şey gibi algılamamız da mümkün değil.
Uğur Yücel, hem yönetmenlik hem de aktörlük becerisi olarak her daim sınıfı geçen performanslar sergiliyor. "Ejder Kapanı"nda da onun bu iki alanı doldurduğunu söyleyebiliriz. İyi bir aktör olduğu kimilerince kabul görmeyen, ama bize göre son 10 yılın en değerli oyuncularından biri olan Kenan İmirzalıoğlu ise Yücel'in 'babacan' performansına eşlik ederken dağılmıyor, aksine bazı noktalarda 'toparlayıcı' olmayı da başarıyor, hikâyenin ayakta kalmasının müsebbibi oluyor. Berrak Tüzünataç ise "Kıskanmak"taki kadar değilse de bir kez daha ayaklarını yere sağlam basan bir oyunculuk sergiliyor, sadece bir 'arzu nesnesi' olmadığının altını kalın bir çizgiyle çekiyor.
Uğur Yücel-Kenan İmirzalıoğlu ilişkisinin bir tür Şener Şen-Uğur Yücel ilişkisine dönüşmesi açısından da filmi ilgiyle takip ettiğimizi söyleyebiliriz. İkili arasında özellikle "Eşkıya"daki Şen-Yücel bağlantısına benzer bir durum söz konusu. Damlara çıktıkları sahnenin bir "Eşkıya" göndermesi olmadığı iddia edilebilir mi, hiç sanmıyoruz. Bunu kötü bir eleştiri olarak dile getirmiyoruz, aksine sinema sanatında bu tür gönderme çabalarının her daim ilgi çektiğini, iyi yapıldığı takdirde de övgülerle karşılandığını bilerek söylüyoruz. Ve burada da hem sahne bağlamında hem de 'ruh hali' olarak böylesi bir gönderme çabası seziliyor, ki oldukça da başarılı sonuçlanıyor bu çaba, filme çok şey katıyor.
En nihayetinde "Ejder Kapanı"nı Türkiye sinemasının seri katillerle hesaplaşmasının 'ilginç' bir örneği olarak değerlendirmek mümkün. Neredeyse yok denecek kadar az sayıda örnek arasında şimdilik liderliği almış gibi görünüyor bu film. Yarım başarının başarısızlıktan iyi olduğu gerçeğini de unutmayıp hakkını vermek lazım "Ejder Kapanı"nın, abartmadan tabii...