“Repulsion”, senaryosunu da, Gérard Brach ve David Stone ile birlikte yazan Roman Polanski’nin yönetmen koltuğunda oturduğu bir drama…
Prömiyeri, 19 Mayıs 1965’te Cannes Film Festivalinde yapılan ve 11 Haziran 1965 tarihinde İngiltere’de vizyona giren filmin, 7.7/10 (44.555 oy) ve 4.1/5 (19.021 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.9/10 (62 yorum) ve 91/100 (8 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, oldukça iyi bir Polanski filmi ile karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de, son ikisi “Rosemary's Baby” (1968) ve “Le locataire / The Tenant” (1976) olan ünlü “Apartment Trilogy / Apartman Üçlemesi”nin bu ilk filmini de, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak inceleyecek ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun için de; 80 bin dolar gibi oldukça sembolik bir bütçeyle siyah – beyaz olarak çekilen ve 3.1 milyon dolarlık bir gişe hasılatı rakamına da ulaşmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, Polanski’nin film çekildiğinde henüz 22 yaşında olan Catherine Deneuve’un içinden kendi hayaller dünyasına tutsak düşmüş bebek yüzlü masum bir psikopat çıkartarak beyaz perdeye fırlattığı bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Hani gerçi Alfred Hitchcock’un, “Psycho” da (1960) içinden çıkardığı “Sapık” Norman Bates’de (Anthony Perkins), kesinlikle suratından Jason Voorheeslik yahut da Freddy Kruegerlik fışkıran bir karakter değildi…
Hitchcock’un bu karakterini, iki film arasında tarihsel bir dönemdaşlık bulunduğu için örnek olarak verdik… Yoksa başta Stephen King ile Stanley Kubrick’in, “The Shining” (1980) filminde, Overlook Hotel’in bomboş oda ve koridorlarında kafayı sıyırdıktan sonra eli kanlı bir caniye dönüştürdükleri Jack Torrance (Jack Nicholson) olmak üzere benzeri karakter yapılarına sahip psikopatlar barındıran daha pek çok film mevcut sinema tarihinde…
“The Shining” filmini izlemiş olanlar bilirler, Jack Torrance’da cinnet getirene kadar aslında son derece makul bir aile babasıydı…
Ki, bu filmde de cinselliği takıntı haline getirmiş olan Carol (Catherine Deneuve), ağır ağır ilerleyen bir kişilik bozukluğu süreci içinde çevresinden ve gerçeklerden tamamen kopuyor… Öyle ki, güzellik salonunda birlikte çalıştığı manikürcü arkadaşının tavuk gibi yürüdüğünü söylediği (ve Polanski'nin selam gönderdiği) Charles Chaplin taklidine gülerken, sokakta herkesin merakla başına üşüştüğü bir trafik kazası olayının farkına dahi varmadan yanından öylece yürüyerek geçip gidebiliyor…
Yani özetleyecek olursak, birinin tehlikeli bir psikopat olması için sinemada (ve tabii gerçek hayatta), illa da yüzünden kötülük akıyor olması gerekmiyor…
Elbette “Repulsion”, ne Polanski’nin ne de Deneuve’un filmografilerindeki en önemli film değil… Ancak her ikisi için de akılda kalıcı bir kilometre taşı… Zira sinema çevrelerinde ikisinden de söz edildiğinde, laf dönüp dolaşıp mutlaka bu filme gelir…
Aynen, “Dr. Strangelove or: How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb” (1964) de Stanley Kubrick, “The Omen” (1976) de Richard Donner ve (serinin ilk filmi olan) “Star Wars” (1977) da da George Lucas ile çalışmış olan görüntü yönetmeni Gilbert Taylor’ın kariyerinde olduğu gibi…
Umarız bu yorumumuz ile şu ana kadar bu filmi ve üçlemenin diğer filmlerini izlememiş olanlarda da bir merak uyandırmışızdır…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi yaptığımız açıklamalar sonrasında meraka kapılarak filmi izlemeye karar vereceklerin ağzının tadını kaçırmış olmamak adına “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; nitelikli film izlemeyi alışkanlık haline getirmiş olan sinemasever dostlarımıza, “Le locataire / The Tenant” (1976) filmindeki yorumumuzun bir kısmını tekrarlamış olmak pahasına, “Hollywood stüdyolarının Marvel evrenine sıkışıp kaldığı günümüzde Avrupa sinemasının Roman Polanski gibi yaşayan çınarlarının filmlerini de izleme listelerinizden eksik etmeyin” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3,5 verdiğimiz bu film için önerimiz de, eğer halen izlemediyseniz bu arşivlik Polanski filmine “mutlaka bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 8 Ekim 2019 günü saat 03.09’da yazılarak paylaşılmıştır...