Hesabım
    Aşk ve Gurur + Zombiler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Aşk ve Gurur + Zombiler

    Evlensem mi, kafa mı kessem?

    Yazar: Burçin Aygün

    Edebiyat dünyasının en ünlü isimlerinden biri, Jane Austen ve onun muazzam eseri Aşk ve Gurur. Geçmişin İngiliz soyluları, ümitsiz aşklar, mantık evlilikleri ve peşinde koşulan umutlar. Döneme oldukça sağlam bir bakış atan Aşk ve Gurur romanı, aradan geçen uzun mu uzun yılların ardından, bir başka yazarın, Seth Grahame-Smith’in elinde yeniden doğuyor. Geçtiğimiz dönemlerde satışa sunulan ve beklenenin de üzerinde ilgi gören “Aşk ve Gurur ve Zombiler” eseri, Austen’in romanını bambaşka bir forma sokuyor, günümüz anlayışı ile harmanlıyor.

    1800’ler, İngiltere – Londra. Jane Austen’ın sunduğu dramatik ve karanlık dünya, yeni nesil yazarlardan Grahame-Smith sayesinde çok daha “eğlenceli” hale geliyor. Ülke büyük bir tehlikenin içerisinde, sadece avamlar, fakir halk değil, güçlü ve muktedir soylular da büyük bir kaosa gömülmüş durumda. Artık zengin aileler, kızlarını uygun kısmetler bulsunlar, aşk olsun ya da olmasın, evlenip bir aile kurarak soylarını devam ettirsinler diye yetiştirmiyor. Belki özünde bu “eğitimi” paylaşan ebeveynler, çocuklarını artık daha çok Uzak Doğu’ya gönderiyor. Çin gibi ülkelerde dövüş sanatlarını en ince ayrıntısına kadar öğrenen, silah kullanıp, katana ile kesip biçmeyi hatmeden bu gençler, vatanlarındaki en büyük sorun için hazırlanıyorlar: Zombiler!

    Yeniden kurgulanan ve ana metne farklı anlamlarda sadık kalan Aşk ve Gurur ve Zombiler romanı işte böylesi bir geçmişi sunuyor bize. Artık önemli olan sadece evlenmek, aile kurdurup, servete servet katmak değil, git gide akıllanan hatta icabında dile gelen zombilere karşı ayakta kalabilmek. Eğlen, coş, zombi kes, koş!

    Beş kız kardeş, ortalama mutlu bir aile, cici bir baba, milletin peşinden koşan bir anne. Güzel Bennet kardeşler, Elizabeth (Lily James), Jane (Bella Heathcote), Kitty (Suki Waterhouse), Lydia (Ellie Bamber) ve Mary (Millie Brady) ve üstün zombi öldürme yetenekleri. Babaları göçünce sadece zengin koca bulmak değil, hayatta da kalmak zorunda olan Jane ve Elizabeth.

    Aşk ve Gurur + Zombiler adlı roman uyarlaması film, her şeyden önce hem sıkı bir macera, hem de özünde bir komedi filmi. Akıllıca espiriler, göndermeler, bu sefer şaşırtmayı başaran farklı zombi anlayışı, etrafı duvarlar ile çevrili bir Londra, koca bulayım, kadın bulayım derken mideye de indirmesinler bari anlayışındaki karakterler, güçlü aksiyon sekansları. Açıkçası başlangıçta akıllara “bir garip” gelen bu fikir, Abraham Lincoln: Vampir Avcısı romanını da (ki bu da sinemaya uyarlandı), yazan Seth Grahame-Smith’in farklı bakış açısıyla tam bir eğlence şölenine dönüşüyor. Lakin romanda her ne kadar orijinal eserin mantığı ve ruhu korunmaya çalışılsa da, filmde bu durum sadece “lafta kalıyor”, hikeye bir hayli yüzeysel yola devam ediyor.

    Yönetmen Burr Steers ise, işin yönetim kısmında iyi iş çıkartırken, David O. Russell ile ortaklaşa yazdığı senaryoda hafiften çuvallıyor. Pek tabii bu sadece işin “uyarlanan metne sadakat” kısmı. Yoksa bizlere sunulan anlatı, baştan sona ilgi çekici, eğlenceli ve bol “biçki dikişli”.

    Şiddet ve kan düzeyi de yerinde olan Aşk ve Gurur + Zombiler filmi, son zamanlardaki en orijinal yapımlardan bir tanesi. Türü sevenlerin ise, öyle ya da böyle izlemesi gereken bir film.

    Mutlu evlilikler, hayırlı kesmeler!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top