TÜRK SİNEMA TARİHİNİN EN BÜYÜK FİLMİ 10 ÜZERİNDEN 10
sinema tarihinin en iyi filmlerden biri. Belki de en iyisidir Eskiya. Gerek müzikleri, gerekse oyunculuklariyla izleyen herkesin hafizalarindan silinmeyecek bir basyapit. Sener sen, Ugur Yücel, Özkan Ugur, Kayhan Yildizoglu hangisini saysak ki ? hepsi birer usta oyuncu hepsi de filmde harika performans sergilemisler.Filmin müziklerine gelince, Erkan Ogur gibi ustanin elinden çikmis bir müzik nasil kötü olabilir? Neden Geldim Istanbula, Firat Agiti gibi bir çok bildigimiz parçalar bu filmdendir.Kisacasi Türk filmi seven herkes, bu filmi izlemeden ölmesin. Puanim 9.5/10 Iyi seyirler..Eskiya, yabanci film dalinda Türkiyenin Oskar aday adayi oldu.fakat aday listesine alinmadi.bana göre daha iyisi yapilana kadar, türkiyenin gelmis geçmis en iyi filmidir.
35 yıllık bir hapis hayatından sonra, kendisini ihbar eden ve sevdiği kadını elinden alan adamı bulmak için İstanbul’a gelen bir eşkiyanın hikâyesi.Türkiye sinemasının komada olduğu yılları sağ atlatmasını sağlayan bir klasik. Yerli filmlerin hemen hiç seyirci bulamadığı bir dönemde topladığı 2.5 milyonu aşkın seyirci ile ülke sinemasına hayat öpücüğü vermişti bu film. Yavuz Turgul’un yazdığı ve yönettiği film, güçlü hikâyesi, “yerli” olmayı başaran karakterleri, dozunda tutulmuş aksiyonu ve iki baş oyuncusunun başarılı oyunları ile bugün de aynı ilgi ile izlenebilecek bir eser. Kusurları var kuşkusuz ama, sinemamızda kilometre taşı olan bir film için göz ardı edilebilecek kusurlar bunlar. Türkiye sinemasının görülmesi kesinlikle gerekli eserlerinden.Eşkiyayı canlandıran Şener Şen, intikam yolculuğunda karşılaştığı ve aralarında bir baba oğul ilişkisine benzer bir ilişki oluşan küçük suçluyu oynayan Uğur Yücel ve bir çete liderini canlandıran Melih Çardak oyunları ile bu kalabalık kadrolu filmde diğer oyuncuların önüne çıkıyor. Şen ve Yücel hikâyedeki karakterleri müsait olmasına rağmen, abartıdan uzak oyunları ve sahicilikleri ile göz dolduruyorlar, Çardak ise bir parça gösterişli bir oyunun yetenekli bir oyuncunun performansını nasıl daha da zengin göstereceğinin kanıtı oluyor. Diğer hemen tüm oyuncular işlerini layıkı ile yerine getirirken, iki oyuncu aksıyor bir parça. Yeşim Salkım rolünün ağırlığını kaldıramamış, Özkan Uğur ise abartının bir oyuncunun başına açabileceği belaların bir somut örneğine dönüşmüş göründüğü her sahnede.Filmin en başarılı olduğu alanlardan biri de kimi göndermeleri. Uğur Yücel’in karakterinin Cumali olan adının Yılmaz Güney’in “İnce Cumali” filminden alınmış olması, kahramanımızın köyünün baraj suları altında kalması ve televizyon haberlerindeki “Kürt sorunu hakkındaki ilk film” üzerinden Güneydoğu göndermeleri ve 90’ların karanlık günlerindeki çeteler… Film bunları hem filmi daha da bizden yapacak şekilde akıllıca kullanıyor hem de hikâyenin bir parçası yapmayı başarıyor çoğunlukla. 90’ların konuşulamayan konularını alçak gönüllü de olsa cesaretle dile getirmiş Turgul takdiri hak edecek bir şekilde. Turgul’un bir diğer başarısı da Tarlabaşı’nı sinemamızda örneğini görmediğimiz kadar ustalıkla getirebilmesi karşımıza. Tüm o karakterler, o diyaloglar, o irili ufaklı insan hikâyeleri bir semti adeta röntgenini çekmiş bir şekilde sergiliyor bize ve oteldeki iki “eski asil” karakter üzerinden İstanbul’un bağrında ne tuhaf insan hikâyeleri olduğunu bir kez daha hatırlatıyor bize.Buram buram bizden bizim hikayemizi anlatan en iyi filmimiz.