Şans verilmesi gereken keyifli bir fantezi...
Yazar: Oktay Ege KozakMuhteşem Yaratıklar (Beautiful Creatures), beş Alacakaranlık (Twilight) filminin başaramadığının altından tek filmde kalkıyor. Bir şaheser değil belki, ama en azından konu buluğ çağı doğaüstü romantik eğlenceliklere geldiğinde yaşamdan yoksun ve donuk Twilight'tan çok daha iyi olduğu kesin.
Buna rağmen filmi ön gösteriminde izlediğimde fazla para yapmayacağını tahmin etmiştim ve tahminlerim doğru çıktı. Çünkü Twilight'ın başarısının büyük bir çoğunluğu Amerikan halkı başta olmak üzere dünyanın cumhuriyetçi ve tutucu ebeveynlerinin önüne gelene boyun eğen, karaktersiz, onu koruyacak ve ona bakacak bir erkek olmadığı zaman yararsız ve faydasız bir dişi ana karaktere sahip kitapları buluğ çağındaki kızları için desteklemesinden kaynaklanıyor.
Merak ediyordum acaba hangi tutucu ebeveyn otorite tarafından yasaklanmış kitapları okumaya bayılan, asi, açık düşünceli, diğer erkeklerin konuyu iletmesini beklemeden kendi hikayesini yaratan Lena (Alice Englert) isimli bir cadının filmini destekleyecek?
Senaryo yazarı ve yönetmen Richard LaGravenese; Kami Garcia ve Margaret Stohl'un çok satan kitabını uyarlayarak Amerika'nın derin güneyinde geçen ilgi çekici bir doğaüstü dünya yaratıyor.
LaGravenese'nin önceki yönetmenlik işleri olan Hilary Swank'li yavanlık abideleri Not: Seni Seviyorum (P.S. I Love You) ve Özgürlük Yazarları (Freedom Writers) bu proje hakkında baştan pek güven aşılamıyor seyirciye. Fakat diğer yandan LaGravenese'nin değeri halen anlaşılmayan Balıkçı Kral (The Fisher King)'i de yazdığını hatırlayalım.
Film, en başından Amerikan Güneyi Gotik ile karanlık komediyi karıştıran bir stil ile seyirciyi ağırlıyor. Bence Tim Burton'un Karanlık Gölgeler (Dark Shadows) filmi, bu tür bir bileşimi yakalamaya çalışıp Beautiful Creatures'un aksine başarısız oldu.
Kafası karışık, hazin bir geçmişe sahip olan Alden isimli genç (Alden Ehrenreich), dünyanın en sıkıcı güney kasabalarından birinde mütevazi yaşamını Kurt Vonnegut gibi yasaklanmış yazarların kitaplarına taparak (bu çocuğu baştan sevmemek mümkün mü?) ve bir gün o kasabadan kaçmanın rüyalarını kurarak geçirmektedir.
Alden, Lena ile tanışınca Lena'nın kendi gibi ‘acayip' olduğunu öğrenir. Bilmediği şey, Lena'nın aralarında katı amcası Macon (Jeremy Irons) ve kötü kalpli annesi Saraphine'in de (Emma Thompson) bulunduğu bir cadı ailesinin parçası olduğu. Zaman ilerledikçe Lena ve Alden aşık olur, fakat cadı tanrıları Lena'nın on altı yaşına bastığında iyi veya kötü kalpli olacağına karar vereceklerdir.
Klişe ve bayat bir konu sunumu gibi geliyor, bunun farkındayım. Fakat filmin hikayesi bu teklifin üzerinden ustaca giderek hür irade üzerine tematik bir okuma yaratıyor. Buluğ çağı gençleri için yazılmış düzeyde bir okuma ama en azından filmin ana rekabeti kafası boş Bella olunca hiç te fena değil açıkçası.
Filmin özel efektleri mükemmel olmasa bile eğlenceli bir hava yaratıyor. Diğer yandan hikaye karanlık köşelerden geçse de, espritüelliğini kaybetmiyor. Herkes yemeğini yerken iki kuzenin masayı çevirerek cadı düellosu yaptığı sekans güldürüyor. Irons, Thompson ve Viola Davis gibi saygıdeğer isimler bile rolleri ile eğlenmeyi biliyorlar.
Beautiful Creatures, Amerika'da iş yapmadı ama ikinci şansı hak eden bir fantezi.