Hesabım
    Yeniden Doğuş
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    1,0
    Çok Kötü
    Yeniden Doğuş
    Yazar: Fırat Ataç

    Ev sinemasının yükselişinin video için çekilmiş filmlerin kalitesini daha üst seviyeye çıkarması beklenirken bunun tam tersinin tezahür ediyor olması, bizi korkunç deneyimlerle baş başa bırakıyor.

    İşin ilginci 'kötü film' hayranlarının da bundan memnun olmasına imkan yok çünkü bu manasız yaratılar 'kötü film' olmanın kendine has çekiciliğinden ve duruşundan yoksunlar. 'Beterin beteri var' sözünün ne kadar doğru olduğunu kanıtlarcasına yüzümüze çarpan bir diğer popüler sinema tercihi ise döneminde başarılı olmuş ve kült mertebesine ulaşmış korku serilerini, direkt-video sektörünün kokuşmuş çarklarında değersiz hale getirmek. Burada bize düşen görev, içimizdeki nostalji aşkını bastırmayı başarıp, sadece isim haklarını ellerinde bulunduruyorlar diye geçmişimize damgasını vurmuş mitolojilerin canına okuyan bu filmlere prim vermemek. Şunu çok net söyleyebliriz ki bu saatten sonra çekilecek 13. Cuma (Friday the 13th), Elm Sokağı Kabusu (A Nightmare on Elm Street), Cadılar Bayramı (Halloween),Hellraiser, Teksas Katliamı (The Texas Chainsaw Massacre) ve daha geride kalmış diğer korku serilerinin devam filmlerinden kimseye hayır gelmez. Hele bir de yanında (V) ibaresi görüyorsanız oradan koşarak uzaklaşın.

    Yeniden Doğuş (The Howling : Reborn), bu hastalıklı sömürme politikasının en son örneklerinden. 80'ler eğlencelerinin bir numaralı sorumlulularından Joe Dante'nin 1981 yılında çektiği, gelmiş geçmiş en iyi kurt adam filmlerinden biri olarak gösterebileceğimiz The Howling, bundan önce birbirinden beter altı devam filmiyle bir seri haline getirilmişti. Son halkası 1995'te eklenen bu seriyi tam 16 sene sonra yeniden ele almanın mantıksızlığı bir yana, film hakkında ilgiyi çeken ilk şey hikayesinin orijinal filmle hiç bir bağlantısının olmaması.

    Baş karakterimiz -emo- Will, geçmişiyle ilgili karanlık bir sır keşfediyor o da kurt adamlık müessesesine ait olduğu... Annesinin kraliçe kurt olmasından kaynaklı bu durum çok yakın bir zamanda onu bir seçim yapmak zorunda bırakıyor; ya kanını inkar etmeyerek karanlık tarafa geçecek ya da insan olduğunu hatırlayıp sürüye karşı savaşacak. Will'in sonuçta ne yapacağını hepimiz adımız gibi biliyoruz. Burada önemli olan bu yapacaklarının ne tür seçimlerle, ne büyüklükte bir ızdırap haline geleceği...

    Yönetmen ve senarist Joe Nimziki, benzerine az rastlanan bir sinemasal zekayla filmini bir 'Twilight çakması' olarak kurgulamış. Will'in önceleri tam bir femme fatale gibi davranan, ama film boyunca yaşadığı sayısız karakter değişimiyle tam olarak ne kafada olduğunu anlayamadığımız sevgilisiyle arasında geçen romantik anlara sabredebilmek çok güç. Buna bir de sevgiliyi canlandıran aktrisin herhangi bir filmin başrolünde oynayacak en ufak bir fiziksel çekiciliğe sahip olmaması, hatta alenen itici olması eklenince bu romantizm mide kaldırıcı düzeye geliyor. Yakın plan bakışmalar, cilveleşmeler, birbirlerine yaptıkları duygusal ve cinsel içerikli göndermeler perdede fena halde iğreti duruyor.

    4-5 yıllık mazisi olan romantik-korku türünün romantik yanı böyle sekteye uğrayınca işin diğer tarafında bir şeyler görmeyi bekliyorsunuz ama nafile. Şiddet ve korku sahnelerinin hemen hemen hepsi ekran dışında gerçekleşiyor, kurt adamlarımız süpermarketten alınmış kostümleriyle etrafta dolaşıyor. Çözüm de hemen bulunmuş tabi; yaratıklar ortaya çıktığında kamerayı salla, salla daha da çok salla. Sahneler arası geçişlerde bile belli bir standart yok. Bazı anlar korkunç şarkılar eşliğinde bir klip izliyor, bazı anlar daha oturaklı olma çabasında sahneler görüyorsunuz.

    Filmdeki mantık ve devamlılık hatalarına değinmek bu işe gerektiğinden fazla önem vermek olur ancak şunu bilmelisiniz ki bu hatalar katlanılır gibi değil. Hikayenin yarısından fazlasının içinde geçtiği süper güvenlikli kampüs, film için çok önemli bir yer teşkil ediyor mesela. Yönetmenin eline tek bir atış şansı veren ve en azından 'kapalı yerde kalma, klostrofobi' gibi korkularımızla oynayabileceği bir oyun sahası olan bu alan olabilecek en kötü şekilde kullanılmış. Gerçi pencerelerinin, kapılarının, hatta tüm dünyayla iletişiminin otomatik olarak kapatılabildiği bu kampüste bir metal dedektörünün olmaması ve öğrencilerin bellerinde silahlarla okulda fink atmaları bile Joe Nimziki'nin oyun sahasının kapasitesini ortaya koyuyor ya neyse...

    Yeniden Doğuş, bu tip bir filmin en basit gerekliliklerini bile yerine getirmeyen kötü bir deneme. Gerilim yok, kan yok, çıplaklık yok neredeyse kurt adam bile yok. Kendi ülkesinde The Howling hayranlarıyla Twilight'çıların kabul edilemeyecek ortak zevklerinden, ülkemizde ise bunun bir seri olduğundan habersiz, nitelik aramayan korku izleyicisinden nemalanacak olan bu filmin elle tutulacak hiçbir yanı yok. Amacınız yeni Edward ve Bella'lar keşfetmekse buyrun. 'Hayır. Benim amacım iyi bir kurt adam filmi izlemek' diyorsanız gözünüzü raflara çevirin. Kurtadam Londra'da (An American Werewolf in London), Dog Soldiers, Ginger Snaps ve daha niceleri sizi orada bekliyor olacak...

    firat_atac@hotmail.com

    firatatac.tumblr.com

    twitter: firatatac

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top