Senaryosu, Rick Remender and Greg Tocchini’nin aynı isimli çizgi romanından (2009) uyarlanarak Karl Gajdusek tarafından yazılan “The Last Days of American Crime”, yönetmen koltuğunda Olivier Megaton’un oturduğu, bitip tükenmek bilmeyen sertliği ile “kan”, “ter” ve “gözyaşı” dolu olan sağlam bir aksiyon filmi…
Oldum olası, IMDB puanlarına bakarak film seçmenin ve oradaki puanlar ile “kahvehane sohbetlerinden” çok da öteye gitmeyen yorumları taklit etmenin, “yanlış” ve başkalarını da “yanıltacak” sonuçlara yol açacağını hep söyleyip durmuşuzdur…
Fakat ne yazık ki, artık kangren halini almış olan bu “trajikomik” durum, bünyesinde “Minority Report” (2002), “Purge” serisi ve “The Handmaid's Tale” (2017 – 2020) gibi distopik film ve dizilerden ciddi esinlenmeler de barındıran bu film içinde pek değişmemiş…
Üstelik Netflix’e de, “Vurun kahpeye!” dercesine saydırarak, gruplar halinde resmen çullanılmış da filmin üzerinden…
Yani sonuçta, (her ne kadar hiç istemesek de) bir kez daha haklı çıktık…
“Hâlbuki bir bilselerdi, Covid – 19’un neden olduğu ‘yeni düzen’ yüzünden film izleme alışkanlıkları da bayağı bir değişecek ve Netflix, Hulu, Amazon Prime gibi mecralar, önümüzdeki birkaç yıl içinde sinemada, ‘yükseliş ve egemenlik sağlayış dönemlerini’ yaşayacaklar” diyeceğiz de, kim duyup da anlayabilecek bu mesajı…
Eminiz bir süre sonra, insanların birbirlerinin nefeslerini enselerinde hissettikleri irili ufaklı sinema kompleksleri de, aynen bizim çocukluğumuzdaki, çekirdek çitleyip (yerel marka) lezzetli gazozlar da içtiğimiz yazlık açık hava sinemaları gibi tarihe karışacak…
Bu kısa girişin ardından, şimdi gelelim içinde yer yer “neo – noir” ögeler de taşıyan filmimizin bizzat kendisine…
Ki, gördüğümüz kadarı ile bir tek “yağmur” eksikti noir’dan…
Bütün bunlara karşın…
Neymiş efendim?
(IMDB ahalisine ek olarak) Indiewire’dan profesyonel sinema eleştirmeni David Ehrlich’e (5 Haziran 2020) göre yakın gelecekteki olası bir Amerikan faşizmini eleştiren bu “aptalca hikâye” de, Édgar Ramírez ve Michael Pitt “harcanmışlarmış”…
Kusura bakmayın da:
Ne hikâye aptalcaydı, ne de Ramírez ile Pitt’in harcanmışlar gibi bir halleri vardı filmde…
Tamam, “mantık hatası” ve “klişe” doluydu diyebilirsiniz ama zaten bu tür bir aksiyon filminin senaryosunun yazımı aşamasında da, Harvard, Yale, MIT ya da Stanford üniversitelerinden bilimsel destek alınmasını da bekleyemezsiniz…
Nihayetinde bu, hem de biraz uzunca da sayılabilecek süresine rağmen, “vur patlasın çal oynasın” tarzı ile kolayca akıp gidebilen “hazmı kolay” bir aksiyondu…
Ramírez ve Pitt’in durumlarına gelince…
Özellikle de Pitt, “Reservoir Dogs” daymışçasına (1992) “manyakça” iyi oynamış ve bize göre bu onun, ciddi anlamda ilk çıkışını yaptığı bir Haneke klasiği olan “Funny Games” (2007) sonrasındaki en iyi performanslarından biri de olmuş…
Çekimleri, Güney Afrika’nın Cape Town ve Johannesburg kentlerinde gerçekleştirilen film için lafı daha da fazla uzatmak istemiyoruz…
İlave edeceğimiz son husus; eğer içi her tarafın kandan kırmızıya boyandığı, (porno değil) cinsellik, yakın dövüş, (takla atmalar dâhil) araçlı takip ve silahlı çatışma dolu filmlerden hoşlananlardansanız, “The Last Days of American Crime”ı da izleme listelerinize almalısınız biçiminde…
Belki, yine klasik bir laf olacak ancak diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu son derece özgün satırlar, filme ilişkin aydınlatıcı tespitler toplamımız olsun…
Sinema sanatına yaraşır; “emek ve bilgi verilerek” yazılmış bir başka kapsamlı yorumda yeniden buluşmak üzere, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 26 Haziran 2020 günü saat 14.29’da yazılarak paylaşılmıştır...