Senaryosu Paul Webb tarafından yazılan “Selma”, yönetmen koltuğunda Ava DuVernay’ın oturduğu biyografik bir drama…
Prömiyeri, 11 Kasım 2014’de AFI Fest’de (American Film Institute Festival) yapılan ve 9 Ocak 2015 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 7.5/10 (87.876 oy) ve 4.1/5 (50.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 8.5/10 (312 yorum) ve 80/100 (52 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları son derece etkileyici…
Yine de isterseniz, 20 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen ve 66,8 milyon dolarlık bir hasılat rakamına ulaşmış olan bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle birde biz inceleyerek yorumlayalım, ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce birer Academy ve Golden Globes’un da dâhil olduğu toplam 59 ödülü müzesine götürmüş olan bu filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, üç maymunu oynamak yerine, ne pahasına olursa olsun insanların gerçekleri duymasına aracılık eden özgür ve bağımsız medya ile yargı bağımsızlığının demokrasinin olmazsa olmazları (sine qua non) olduğunu bir kez daha gözler önüne seren bir film olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Evet, Dr. Martin Luther King, Jr.’ın (David Oyelowo) liderlik ettiği “Selma” direnişinin hikâyesi gerçekten de çok iyi aktarılmış sinemaya…
Öyle ki, o günlerde yaşanan hemen her şey, neredeyse hiçbir detayın atlanılmadığı bir belgesel lezzetiyle sunulmuş izleyiciye…
Tabii böyle olunca da, o tarihlerde yaşanmış olan bu olaylar karşısında dönemin ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’dan (Tom Wilkinson) FBI direktörü J. Edgar Hoover’a (Dylan Baker), Alabama Valisi George Wallace’dan (Tim Roth) Malcolm X’e (Nigel Thatch) kadar, adı geçen herkesin görüş ve davranış biçimini de öğrenmiş oluyoruz filmde…
Ama bize göre, olayların akışı içindeki en önemli sınav, olayları polisin uyguladığı orantısız şiddet dâhil eksiksiz olarak bütün dünyaya duyuran medya ve kendisi de Alabamalı bir beyaz olan Yargıç Frank Minis Johnson (Martin Sheen) tarafından verilmiş…
Ki, yine bize göre, Başkan Johnson’ı harekete geçmek zorunda bırakan da aslında medya ve Yargıç Johnson’ın bu tutumları olmuş…
Ve zaten bu nedenle de, özgür ve bağımsız medya ile yargı bağımsızlığının varlığını demokrasinin olmazsa olmazları (sine qua non) olarak tanımlamıştık yukarıda…
Şimdi tam da bu noktada, “Ne yaptı bu medya ve yargıç da, yorumunuzda birden herkesin önüne geçti?” diye bir soru sorabilirsiniz…
Elbette bizim yanıtımız da, “İzleyin de görün” den başka bir şey olamaz…
Şu ana kadar “spoiler” vermeden kısa bir fragman tadında sıralamaya çalıştıklarımızı toparlayarak kısaca bir özetleyecek olursak; “Selma”nın, kadrosunda “Fear the Walking Dead” (2015 - 2021 ) (Colman Domingove) ve “Westworld” (2016 - 2021 ) (Tessa Thompson) gibi dizilerden fırlayarak gelen oyuncuların da bulunduğu, tarih meraklıları için çekilmiş 128 dakikalık görsel bir sunuma dönüşen eli yüzü düzgün bir film olduğunu söyleyebiliriz…
Fakat ne yazık ki bu film, “Birdman or (The Unexpected Virtue of Ignorance”) (2014), “Boyhood” (2014) ve “The Theory of Everything” (2014) gibi filmlerin ve oyuncularının (Eddie Redmayne) birlikte aday oldukları “En İyi Film” ve “En İyi Erkek Oyuncu” kategorilerindeki ödülleri silip süpürmeleri nedeniyle hem Academy hem de Golden Globes’da “En İyi Film Müziği” ödülleri ile yetinmek zorunda kalmış…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda da olduğu gibi yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; Amerikan ırkçılık tarihinin Malcolm X ve Dr. Martin Luther King, Jr. gibi önemli figürlerinin başat aktörler oldukları dönemlere ilişkin filmlerini izlemeyi seven dostlara, “Bu filmi de izleme listenize dahil etmeyi unutmayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, Amerikalı eleştirmenler gibi herhangi bir günah çıkartmak problemimizde olmadığı için kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu filme yönelik önerimiz de, eğer halen izlemediyseniz olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “bir şans da siz verebilirsiniz” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…