Hesabım
    Neşeli Hayat
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Neşeli Hayat

    Neşeli Hayat

    Yazar: Orkan Şancı

    Beklenti, çok tehlikeli bir duygu aslında. Düşünsenize, memleketin yetiştirdiği en zeki kalemlerinden birinin yazdığı senaryo, geçmişinde gayet orjinal filmler çekmişliği olan bir yönetmen, "mizah" ve "hüzün"ün kardeş olduğunu çok iyi bilen bir oyuncu. Hepsi aynı filmde buluşmuş işte, aynı bedende buluştukları gibi: Yılmaz Erdoğan.

    Beklentiye girmemek mümkün mü? Hele, "Müslüman mahallesinde Noel Baba"yı satmasına ne demeli? Nasıl da cesurca; üstelik bunu "küçük bir adam üzerinden büyük hikaye anlatmak" gibi hiç de mütevazı sayılamayacak bir mesele için yapmaca. Yetmezmiş gibi hareket alanını daraltarak. Bu kez daha küçük bir dünya kuruyor kendisine. Esenyurt'ta fukara bir fakirhane. Ne "Vizontele"nin yemyeşil kırları, o köylerin rengarenk insanları, ne de "Organize İşler"in hayatın içinden karakterleri.. Sadece tek bir adama odaklanmış bu kez, Rıza Şenyurt..

    Rıza.. Razı aslında. Hayatın sunduğu sürprizlere. İyi kötü ayrımı sıfır. Geleni yaşıyor. Çabalamadığından değil, elinden geleni yapıyor. Rıza daha çok sonuçlara razı. Bakıyor ki nafile; bırakıyor kendini, razı oluyor, güzel görünümlü meleğin kollarına. O melek ki onu "neşeli bir hayata" götürmüyor. Rıza fakir, ama dünyası öyle olmak zorunda değil. Hayallerinin peşine düşüyor.

    Noel Baba, Batı'da bir promosyon malzemesi. İmajıyla çocuklar için masalsı, tüccarlar için ticari obje. Erdoğan'ın da filmde bu imajın üzerine gitmeye çalıştığı açık. O imajın içinin ne kadar "Rıza" olduğunu anlatmaya çalışıyor. Ama bir sorun var. Aynı imaj, filmi de sattırıyor. "Bu Noel'in ilk yılbaşı filmi" diyorlar onun için. Erdoğan istediği kadar gerçekçi karakterler yaratsın, yapay karları da yağdırınca sete, öyle görünüyor işte... Aksayan nokta da bu zaten. Beklentinin yarattığı tehlikenin bu olduğu gibi.

    Bendeki beklenti neydi peki? Roberto Benigni'nin "La Vita e Bella"sı... "Hayat güzeldir" demişti İtalyan. Hem de o hayatla oynayarak. Oğlunu, ölüme giderken bile, herşeyin bir oyun olduğuna inandırmıştı. "Neşeli Hayat"ta Erdoğan da aynı şeyi mi yapıyor peki? Hayır, filmi o yönde işlemiyor zaten. Rıza'nın yaşam gailesinden başka sıkıntısı yok, yaşamanın dışında. "Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir." cümlesi, Benigni'nin filmine daha uygun gibi.

    Erdoğan, Noel Baba kılığında günboyu insanlara umut verirken kendi dünyasında yokluğun, parasızlığın, türlü derdin muhasebesini yapsa, ortaya daha iyi bir film çıkacakmış gibi geliyor. Zeki kalemin gözü, belli ki çok sevdiği Rıza karakterinden başkasını görmüyor. Noel Baba, Rıza'nın üzerine giydiği ikinci bir karakterden çok para kazanmak için girdiği bir iş olarak kalıyor. Erdoğan, sadece Rıza'yı seviyor. Konuşmalı rollerin sayısını yine aşırı sayıda tutma takıntısını sürdürmesi belki bu yüzden. BKM Mutfak'ın hepsi birbirinden değerli oyuncuları, filmin sunduğu neşesiz hayatın içinde yaşayan birer karakterden çok hocalarının peşinde koşturan bir çete gibi. Rıza'nın eşini oynayan Büşra Pekin'i dışarıda tutmak gerek elbette. O, bırakın mutfağı, koca bir lokantanın ocağını bile tek başına idare edebilecek yetenekte.

    Parantezlerden birini de, hem de kocamanını Cezmi Baskın'a açmak boynumuzun borcu. Hani Hollywood'da birkaç dakika görünüp bütün filmi götüren oyuncular vardır ya, Baskın da öyle. Adı gibi filmde baskın. Garip gözlükleri, daha da garip replikleriyle, Cezmi Baskın'ın oynadığı karakter, tüm gerçekdışılığına rağmen filmin en gerçek insanlarından biri.

    Erdoğan'ın filmini izlerken, mesela minibüse yetişmek için koşturduğu sahnelerde, ölümsüz usta Kemal Sunal'ın bazı filmlerindeki "fakirlik" vurgusunun tadı geldi damağıma. Rıza'nın eşiyle ve başına bela kayınbiraderiyle yaşadığı evin hali de, fakirliği en zengin biçimde yansıtmış. Erdoğan da, fakir Rıza'yı sadece çok sevmemiş, çok da iyi anlamış. Ustaca kullandığı şivesi bir yana gözleriyle sadece uykusuz, yorgun değil fakir de bakmış.

    Teknik aksaklıklar yüzünden bazı sahneleri yeniden çekmek zorunda kalması da, Erdoğan için, bizzat yarattığı "neşeli hayat"ın bir parçası gibi. "Neşeli Hayat" kaderi buymuşcasına mizahtan çok drama yaslıyor sırtını. İyi de ediyor. Filme giderken, benim gibi, bir tür "La Vita e Bella" beklemiyorsanız ne ala. Çünkü farklı beklentiler yüzünden bu filme yazık edilmemeli. Her karesi, sevgiyle yapılmış çünkü.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top