Çok güçlü oyuncu kadrosu, kabarık bütçesi ve oldukça ilginç bir hikayesi olan iyi bir yönetmenin elinde(Luc Besson, Paul Greengrass gibi) şahesere dönüşebilecek bir filmdi Hanna ama Joe Wright gibi kötü bir yönetmenin elinde en olumlu yaklaşımla olmamış bir film.
Merak uyandırıcı oldukça iyi bir girişte yaptı yönetmen ama ayrıntılara göstermediği özen(şeytan ayrıntıda gizlidir) kötü sahne tasarımı dövüşlerin bilgisayar oyunları yada animasyon gibi durması, kötü oyuncu yönetimi hem Blanchetin hemde Bananın daha zayıf performanslarını hiç görmedim. Filmin kendiyle devamlı çelişmesi televizyonun ne olduğunu bilmeyen, elektirikli aletler karşısında dağılan kız bilgisayar hakkında hertürlü bilgiye sahip(ondan geçmişini araştırabileceğini biliyor) nette sörf bile yapıyo.Filmin başında eğitimli ve aksiyona hazır askerleri silahsız haklıyo sonlara doğru üç beş çakalı haklıyamıyor.Hele son 20 dakikası saçmalığın daniskası filmin sonunu başına bağlamak 70lerde kaldı hala aynı numara kullanılmasıda baydı.
Son olarakta yönetmenin övgülere boğulan iilk iki filmide(kitap uyarlamaları) aynı saçmalıklardan müstaripti Pride & Prejudicete ne doğru düzgün anlatılan bir aşk vardı nede gurur vardı insanı sıkıntıya boğan bir filmdi.Atonementte sözde herşey vardı aşk, ayrılık, hapisane zorlukları, savaş ama biz hiçbirini ne gördük ne yaşadık hepsi karakterlerin aralarında yaptığı iki üç cümleli konuşmalardan ibaretti yani ortak payda karşımızda anlatma özürlü, herşeyi oldu bittiye getiren ayrıntılara iç özen göstermeyen kötü bir yönetmen var.