7 Kocalı Hürmüz
Yazar: Murat ÖzerEzel Akay'ın 'masalcı dede' formülü, ilk iki filminde öyle ya da böyle işlemiş, özenli çalışmanın sonuçları kendini göstermişti. Üçüncü film "7 Kocalı Hürmüz" de bu çizginin devamı kimliğiyle keyifli bir masal alemine sürüklüyor bizleri. Belli ki yönetmen, bundan sonraki filmlerinde de aynı formül üzerinden hareketle inşa edecek sinemasını.
Sadık Şendil'in efsaneleşmiş tiyatro oyununu filmine malzeme yapan, "7 Kocalı Hürmüz"ün 'gerçek olması beklenmeyecek' hikâyesini masalsı bir yapıya kavuşturan Ezel Akay, müzikal tatların da ağırlık kazandığı eğlenceli bir serüvene davet ediyor bizleri burada. Erkek egemen bir toplumda 'kadının gücü'nü gösteren hikâye, 'buluşma zamanlaması' olarak birbirlerine teğet geçen kocalarıyla gününü gün eden Hürmüz'ün renkli dünyasını yansıtıyor.
Nurgül Yeşilçay'ın, Ayten Gökçer'in adıyla özdeşleşmiş Hürmüz karakterinde etkili göründüğü, aktrisin bu rolün istediği 'fettanlık'ı başarıyla yansıttığı, karakterin 'kullanma' potansiyelini özümsemiş bir beden diline sahip olduğu yapım, 'kadınların yönetim kabiliyeti' hakkında da keskin ipuçları taşıyor. Hürmüz'ün erkeklere boyun eğer gibi görünürken, aslında onları parmağında oynatmasıyla vücut bulan bu özellik, erkek denen yaratığın ne denli 'zavallı' olduğunun da altını çiziyor bir yandan. Bu yönüyle hikâyenin 'feminist' işaretler taşıdığını bile söyleyebiliriz.
Yarattığı Osmanlı mahallesiyle hikâyenin 'gerçeküstü' özelliğine vurgu yapan Ezel Akay, tıpkı Tim Burton filmlerindeki gibi bir sanat yönetimi çabasının peşine takılıyor bu filmde. Mustafa Preşeva'nın masala hizmet eden renkli çalışması, yönetmenin yansıtmaya çalıştığı atmosferin tetikleyici elemanı konumunda. Mahalledeki binaların 'yedi cücelerin evi' gibi görünmesi ya da başroldeki konağın iç tasarımının 'koşup kovalamaya müsait' havası, hep bu çalışmanın marifeti aslında. Öte yandan kostüm ve makyajlarda da benzer bir çaba söz konusu. Oyuncuların dışavurumcu performanslarını da bunlara ekleyince, ortaya keyifle izlenen (dinlenen) bir masal çıkıyor, ki Ezel Akay'ın bundan öte bir şey yapmak istemediği de apaçık ortada.
"7 Kocalı Hürmüz"ün Türkiye tiyatro tarihinde önemli bir yer tutmasının temel nedenlerinden biri olan müzikal yapı da filmde etkin bir rol üstleniyor. Nurgül Yeşilçay'ın bu aşamada bir miktar sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Finalde yorumlanan ve neşeli bir dansla desteklenen ünlü "Tanrım!" şarkısındaki Şevval Sam desteği, Yeşilçay'ın bu açığını kapatmak için tercih edilmiş anlaşılan. Filmin diğer müzikal anlarında yapımın 'geveze' ruhunun az da olsa törpülendiğini söylemek mümkün.
Özellikle tercih edildiği anlaşılan teatralliğin ışığında yoluna devam eden film, bu durumun oyuncular üzerindeki etkisiyle de 'ilginç' bir yöne doğru savruluyor. Yeşilçay'ın arkasında oyun güçlerini hikâyeye yedirme çabasındaki Öner Erkan, Gülse Birsel ve Cengiz Küçükayvaz gibi isimler, kalabalık oyuncu kadrosu içinde öne çıkıyor, diğerlerinden rol çalmayı başarıyorlar. Sadık Şendil'in metninden sızan 'küfürbaz' hava ve cinsellik ağırlıklı espri anlayışı da oyuncuların performaslarına sirayet etmiş durumda. Kimi bölümlerde bunun abartılı noktalara gittiğini, tekrarlarla etkisinin zayıfladığını söyleyebiliriz, ama temelde bir 'seks komedisi' olduğu kabul gören bir hikâyede böylesi bir eğilime rastlamak da şaşırtmamalı sinemaseverleri.
Ayten Gökçer'li tiyatro versiyonunu özlemle andığımız "7 Kocalı Hürmüz" masalını Ezop (Ezel Akay) anlatımıyla dinlemek, sonuç olarak eğlenceli bir deneyim oldu bizler için. Belki sinema tarihine geçecek ya da "Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü?" gibi tartışma yaratacak bir film değil bu, ama sinema sanatında 'özen' kavramının (ki bizde pek yoktur) karşılığını veren bir çalışma olduğu da bir gerçek.