Genç sinemacı Leon Ford'un ilk yönetmenlik denemesi olan bağımsız Avustralya yapımı Ultra Mega Süper Kahraman (Griff the Invisible)'ın başrol oyuncusu Ryan Kwanten'ı birçoğumuz True Blood dizisinde canlandırdığı Jason Stackhouse karakteriyle tanıyoruz. Geçtiğimiz Şubat ayında 10. !f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nde gösterilen "Ultra Mega Süper Kahraman"ın Amerika Birleşik Devletleri'nde "True Blood"ın 4. sezonunun yayınlandığı şu günlerde vizyona girmesi de bu nedenle manidar. İtiraf etmek gerekirse "True Blood" hayranlarının filmle ilgili kafalarında oluşan en can alıcı soru da Kwanten'ın Jason Stackhouse'a referans vermeksizin, bambaşka bir karaktere bürünüp bürünemediği.
Kwanten, "Ultra Mega Süper Kahraman"da gündüzleri sıradan bir ofis çalışanı, geceleri ise cesur bir süper kahraman olan Griff'e hayat veriyor. Griff'in gerçeklik anlayışı Jason Stackhouse'un "True Blood"ın 3. sezonunda sürüklendiği fantastik ruh haline oldukça benzer. Ancak Griff'in gündelik ofis hayatında sergilediği asosyalliğe varan çekingenlik Jason'ın girişken yapısına ters düşüyor. Kwanten, Griff'in gündüzleri ortaya koyduğu yalnız, çekingen ve içine kapanık ofis çalışanı ile geceleri dönüştüğü bilim kurdu süper kahramanı, alışıldık Jason Stackhouse mimiklerine başvurmadan, başarıyla canlandırıyor. Böylelikle Kwanten, zamanla hayat verdikleri popüler dizi karakterlerinin karbon kopyalarına dönüşen oyunculardan olmadığını ve gelecekte Jason Stackhouse karakterinin gölgesinde kalmadan kariyerine devam edebileceğini kanıtlıyor.
Filmin içeriğine gelirsek; "Ultra Mega Süper Kahraman", çoğunluğu çizgi romandan devşirme, popüler ‘süper kahraman filmlerine' atıfta bulunan bir yapım. Filmin afişinden de anlaşıldığı üzere bu atıfların ucu Chester Gould'un ünlü dedektifi Dick Tracy'e kadar uzanıyor. Griff'in kamuflaj olarak kullandığı gündelik ofis hayatı, evinde gizlediği elektronik aygıtları, arkadaş edinmesini imkansızlaştıran süper kahraman kimliği ve tüm bunlar yaşanırken hayatına giren güzel Melody, filmin alışıldık süper kahraman formülünü takip etmesini sağlıyor. Ancak "Ultra Mega Süper Kahraman"ın nihai amacı klasik anlamda bir süper kahraman hikayesi anlatmanın tersine Hollywood'un süper kahraman filmi formülünü yeniden yorumlamak ve türün kendisi hakkında bir takım eleştirilerde bulunmak. Filmin esas amacını gerçekleştirebilmek için Griff'i süper güçleri olan karizmatik bir süper kahramandan çok bir bilimkurgu ve çizgi roman fanatiği olarak ele aldığını söyleyebiliriz. Griff büyük balığın küçük balığı yuttuğu gündelik ofis hayatının sıkıcı gerçekliğinde yaşamak yerine iyilerin kötüleri alt ettiği fantastik alemlerde var olmayı tercih eden ve hayatını bu şekilde yaşayan bir karakter. Bu tercihin Griff'e sağladığı bir diğer avantajsa etrafındaki hiç kimseyle etkileşime girmeden, kapalı ve bir o kadar da güvenli bir balonun içinde yaşayabilmesi. Yetişkin hayatına katılmaktan ölesiye korkan Griff'in kendine yarattığı süper kahramanlık gerçekliği sadece adaletin her daim yerini bulduğu bir yer değil, aynı zamanda herkesin çocuk kaldığı bir Peter Pan dünyası.
Bu haliyle "Ultra Mega Süper Kahraman"ın Joshua Michael Stern yönetmenliğindeki 2005 yapımı Hiç Olmadı (Neverwas)'ya benzer bir yanı olduğunu iddia edebiliriz. Öte yandan, senaryosu da yönetmen Leon Ford tarafından yazılan filmin ilerleyen dakikalarında başkarakterine karşı takındığı tavrın iki film arasındaki yakınlığı ortadan kaldırdığı da açıkça görülmekte. "Hiç Olmadı," Griff'le benzer özelliklere sahip olan Gabriel (Ian McKellen) karakterine karşı ne kadar şefkatli ve anlayışlı bir yaklaşım sergiliyorsa "Ultra Mega Süper Kahraman"ın Griff'e olan tavrı bir o kadar acımasız. Gidişatın ilk bölümünde kendine has tavırları ile sempati toplayan Griff, Melody'e aşık olduğunda izleyenlerle tam anlamıyla bir gönül bağı kuruyor. Leon Ford, filmin ilerleyen dakikalarında Griff'in süper kahraman kimliğinin aslında topluma dahil olmamak ve hep çocuk kalmak için yaratılan bir savunma kalkanı olduğunu vurguladığında ise Griff'in durumu klinik bir hal alıyor. Seyredenlerin sempati duydukları gerçekliğin aniden yıkılması ve Griff'in zavallı bir halde sudan çıkmış balık gibi oradan oraya savrulması filme karşı hissedilen yakınlığın yerini öfkeye bırakıyor. Benim kişisel olarak acemice bir senaryo hatası olarak gördüğüm bu ani dil ve ton değişimi "Ultra Mega Süper Kahraman"ın sonunun ikna edici olmasını ve net bir argüman oluşturmasını da engelliyor.
Anlayacağınız "Ultra Mega Süper Kahraman," çizgi romanvari sanat ve görüntü yönetimi, İngiliz bilimkurgularını hatırlatan naif teknoloji kullanımı ve Ryan Kwanten'ın başarılı performansı için izlenebilecek bir çalışma. Fakat sinema salonuna büyük beklentilerle adım atmamakta fayda var.