Ortalama puan
3,3
32 Puanlama
Boynuzlar hakkında görüşlerin ?
3,5
29 Kasım 2024 tarihinde eklendi
Senaryosunu, Joe Hill'in aynı isimli romanından (2010) uyarlayarak Keith Bunin'in kaleme aldığı ve yönetmen koltuğunda da Fransız sinemacı Alexandre Aja'nın oturmakta olduğu "Horns"; "kara mizah (dark comedy)" tarzda kurgulanılmış, gizemini uzunca bir süre koruyan, fantastik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, Daniel Radcliffe'in performansının yanı sıra...

Yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarıyla da göz dolduran bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Ignatius "Ig" Perrish (Daniel Radcliffe)...

Kız arkadaşı Merrin Williams (Juno Temple) tecavüze uğrayıp öldürüldüğünde baş şüphelidir...

***

Her ne kadar kendisi...

Bulduğu her fırsatta...

Masum olduğunu ilan etse ve adeta bunu haykırsa da...

Toplum tarafından dışlanmakta...

Ve düzenli olarak evinin önünde...

Mahkum edilmesinin istenildiği...

Protesto gösterileri de düzenlenmektedir...

***

Üstelik de...

Merrin'in cansız bedeninden alınan parça örnekleri ile katilin tüm kan ve DNA örneklerinin de bulunduğu...

Tacoma'daki laboratuvarda bir yangın çıkmış...

Ve Ig'in masumiyetini kanıtlayacak bu delillerin tamamı da yanıp kül olmuşken...

***

İşte bu koşullarda Ig...

Peşini bırakmayan basından gizlenmek gayesiyle...

Annesi Lydia Perrish (Kathleen Quinlan) ve babası Derrick Perrish (James Remar) ile müzisyen ağabeyi Terry Perrish'in (Joe Anderson) ziyaretine giderken...

Şimdilerde avukatı olan çocukluk arkadaşı Lee Tourneau'yu da (Max Minghella) telefonla arayarak...

Buluşmak üzere oraya davet eder...

***

Yeri gelmişken...

Hemen belirtmiş olalım ki...

Kızının katledildiği yerde düzenlenen...

Bir anma gecesinde...

***

Peder Mould (Jay Brazeau) ile sevenlerinin huzurunda bir konuşma yapan...

Babası Dale Williams'da (David Morse) Merrin'i...

O güne kadar kendisine oğlu gibi davrandığı...

Ig'in öldürdüğüne inanmakta...

***

Ve...

O serbest kaldığı sürece...

Kızının ruhunun huzura kavuşamayacağını düşünmekte...

Olduğunu da belirtmiş olalım...

***

Bu konuşmanın ardından...

Bir anı köşesine dönüştürülmüş vaziyetteki olay mahalline...

Elindeki içki şişesiyle intikal eden Ig...

Bulduğu her şeyi kırıp dökerek tahrip ederken...

Üzerlerine işemeyi de ihmal etmez...

***

Neyse...

Geceyi bar çalışanı Glenna Shepherd (Kelli Garner) ile birlikte geçiren Ig...

Sabah uyandığında...

Kafasında boynuzlar çıkmakta olduğunu fark eder...

Ve soluğu...

Dr. Renald'ın (Alex Zahara) muayenehanesinde alır...

***

Alır almaz da bizler...

Ig'in kafasındaki boynuzların...

Oradaki resepsiyonist kadın (Christine Willes)...

Genç anne Mary (Meredith McGeachie) ve yaramaz küçük kızı (Sarah Boey) ile hemşire Delilah (Kendra Anderson) ve Dr. Renald...

Örneklerinde olduğu şekilde insanları...

İçlerinde sakladıkları karanlık sırlar ve arzular ile Ig hakkındaki gerçek duygularını itirafa zorladığını tespit ederken...

***

Doktorun kendisini...

Genel anestezi ile uyutarak...

Boynuzlarını testereyle keseceği ameliyat masasına yatırdığında...

Ig anılarında...

Kendisi (Mitchell Kummen), Merrin (Sabrina Carpenter), Glenna (Laine MacNeil) ve Lee'nin (Dylan Schmid) 13...

Terry (Jared Ager-Foster) ve Eric Hannity'nin de (Erik McNamee) 15 yaşında oldukları günlere uzanır...

***

Detaylarına değinmeyeceğimiz o günlere dair en önemli husus...

"Birer David Bowie hayranı olan Ig ile Merrin o günlerde tanışmış...

Ve birbirlerine...

Delicesine aşık olmuş olduklarıdır..." derken...

***

Artık nasıl ve neden oluyorsa...

Boynundaki Merrin'e ait...

Ucunda haç bulunan zincir sebebiyle...

Ig'in kafasındaki boynuzları görmeyen tek kişinin...

***

Elbette sadece "şimdilik" kaydıyla...

Merrin'e platonik ve saplantılı bir aşkla bağlanan Lee'nin olduğu kısma geliyor...

Ve anlatımımızı da orada noktalıyoruz...

Dakika 40...

***

Cinayetle suçlanan Ig açısından işler gittikçe zorlaşarak...

Resmen sarpa sarmış ve etrafındaki, kıskaca dönüşen çember de iyice daralmışken...

Asıl katilin kimliğinin belirlenmesine ilaveten sağlam bir dini eleştirinin de yapılacağı filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; bol miktardaki ters köşe sürprizi de bünyesinde barındıran, 80 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,
3,0
1 Aralık 2015 tarihinde eklendi
Şeytanı insanlara sevimli göstermeye çalışan yine subliminal mesaj dolu bir senaryo. Film bilim kurgu ancak içinde dram ve aksiyon da barındırıyor. O yüzden kendini izlettiriyor. Masalsı anlatım var ama artık şeytan meleğin yerini aldı. Amaç belli. O yüzden çok içten gelmiyor artık bu tarz filmler bana.
3,0
25 Ekim 2015 tarihinde eklendi
Joe Hill' in aynı adlı romanından uyarlanan "The Horns", fantastik edebiyat ve romatizm öğelerini aynı anda barındıran farklı bir yapıya sahip.
4,0
22 Nisan 2016 tarihinde eklendi
bence çok iyi bir yapım olmuş özellikle komedi çok iyi olmuş vede değişik bir konu kendisini izlettiriyor 10 üz 7.9
2,5
26 Haziran 2016 tarihinde eklendi
Sevginin insanı nasıl değiştirdiğini ve evrimleştirdiğini anlatan güzel bir hikaye. Sonu bizim dizilere benziyor olsa da filmi buna heba etmememiz lazım. Filmde babanın kolyenin hikayesi anlatırken hikayedeki saçmalığı dikkatli izleyen herkes anlayabilir maalesef bu pek mantıklı bir hareket olmamış. Güzel ve sürükleyici başlamışken o şekilde bitiremedi. Yine de fena değildi.
1,5
2 Eylül 2016 tarihinde eklendi
Horns, sevgilisi öldükten sonra dibe vurmuş, herkesin ondan nefret ettiği Ig Perrish'in öyküsünü anlatıyor. Ve zaman içinde herkes Ig'i "şeytanın vücut bulmuş hali" olarak adlandırmaya başlayınca, Ig de şeytanın kendisi haline gelir ve boynuzları çıkar. Bunun sonucunda Ig, sevgilisine neler olduğunu bulmaya çalışır ve bu esnada da bir sürü olay olur.

Horns için hiç de heyecanlı değildim açıkçası. Klişe korku filmlerinden biri olacağını düşünmüştüm. Yanılmışım (filmin ilk yarısı için)!

Bu film oldukça ilginç bir şekilde ilerliyor ve klişe konseptine rağmen ortaya bir sürü orijinal şey koymayı başarıyor. Bu yüzden hikaye oldukça ilgimi çekti ve ortaya hala yeni bir şeylerin atılabildiğine sevindim. Daniel Radcliffe de oldukça iyi bir performans sergilemiş açıkçası. Çok iyi değil ama Harry Potter filmlerinden sonra ortaya yeni bir şeyler koyması oldukça iyiydi.

Filmin ilk yarısı bu şekilde, hiç de fena ilerlemedi açıkçası. Eğer film böyle ilerlerse ortaya çıkan sonucun çok başarılı olacağını umdum. Yanılmışım! Yani beklentilerim doğru muydu? Bir nebze. Hiç olmazsa filmin ilk yarısı izlenebilir derecedeydi. Filmin ikinci yarısının tamamı ise, Ig'e tersleyen herkesin ölümü üzerineydi. Bir ton gereksiz ölüm, mantıksız ve gereksiz sahneler ikinci yarıda resmen kol geziyor. Bu yüzden ilk yarının yaratıcılığı, ikinci yarının basitliği üzerine hemen söndü. İkinci yarıda yeni bir şey yoktu! Sonu da tahmin edilebilirdi, sadece iyice saçmalamışlar.

Peki sonuç olarak Horns nasıldı? İlk yarısı izlenebilirdi, karakterler ve ortaya atılan yaratıcı fikir çok başarılıydı. Fakat ikinci yarı ile neredeyse hiçbir şey hatırlamıyorum, o kadar klişeydi yani. Keşke sonunu bu kadar saçma bağlamasalarmış. Eğer Horns'u izleyecekseniz ilk yarının tamamını, ikinci yarıyı da sararak izleyebilirsiniz. Çünkü ikinci yarıdaki ölümler tahmin edilebilir ve özel hiçbir şey taşımıyor. Millet ölüyor sadece. Yani Horns'un taşıdığı potansiyel boşa gitmiş. Sonuç çok da kötü değil ama kesinlikle daha iyi olabilirdi. Her haliyle zayıf bir film ortaya çıkmış sonuçta.
4,0
12 Ekim 2014 tarihinde eklendi
Film senaryo olarak kendine ozgun bir film.Daniel Radcliffe filmde oyunculugu ile degil de karakteri ile on plana geliyor.Film genel olarak fantastik ola bilir ama sonuna dogru dramatiklesiyor. 10 ustunden 7.5
0,5
29 Ağustos 2014 tarihinde eklendi
yha bu ne biçim film frangmanından başka asıl fılm yok mu arkadaş nasıl izliyebilicez
Daha Fazlasını Göster