İntikam Yolu 3D
Yazar: Orkan Şancıİsminde 3D ibaresi olan filmler, bende kalitesizliğin bir göstergesi duygusu oluşturmaya başladı. Avatar sonrası esen furyada yer kapmaya çalışan birbiri ardına yapım, "üç boyutlu görsel şov" sloganıyla ortalıkta dolaşıyor. Oysa bu filmlerin, birkaçı dışında, 3D olmalarının ne bir anlamı var, ne de üç boyutlu çekildikleri için daha iyi hale geliyorlar. Senaryo, kötü oyunculuklar, 3D ambalajıyla pazarlanan bu filmlerin ortak özellikleri haline dönüştü.
"İntikam Yolu 3D" tam da bu dönemin filmi. Kötücüllüğü dillere destan "Kıyamet Melekleri"ne benzer bir evrende geçiyor. Kıyamet ya da ona benzer bir günün yaklaştığından söz ediliyor. Öbür dünya ile günümüz yaşantısı arasında gelip giden bir takım karakterler var. "Cehennemden gelen" bu tipler ölmeyi bilmiyorlar. Yönetmen gereksiz aksiyon patlamalarını bir yerde sonlandırmayı bilmiyor. Filmin de bitmeyi bilmemesi gibi. 104 dakikalık bu film, ileri sardığınız halde bitmeyen bir kabusun fragmanına benziyor.
Oscarlı Nicolas Cage'in, mis gibi kariyerine daha ne kadar kötülük yapabileceğini görmek için de izleyebilirsiniz filmi. Sanki ilki çok iyiymiş gibi Hayalet Sürücü'nün devam filmi için ülkemize de gelmişti hatırlayacaksınız. Çizgi romanlarda yaratılan evrene ne kadar düşkün olduğunu, Lisa Marie Presley'i, koca bir koleksiyonu yaktığı için boşadığında anlamıştık zaten. Ama İntikam Yolu nedir allah aşkına? Ne anlatıyor bu film? Neyi amaçlıyor? Hangi akla hizmet ediyor? Kızına tutku seviyesinde bağlı bir adamdan yola çıkarak Babalar Günü filmi mi? Yoksa, güzel bir sarışının arabasına otostop parmağını kaldırmadan binmenin püf noktası üzerine olabilir mi? Ya da düşmanın kafatasından bira içmek?.
Yanlış sette yanlış senaryonun çekildiği bir film İntikam Yolu. Birbiriyle alakasız o kadar çok karakter ve olay iç içe geçmiş ki, ortaya çıkan cümbüş sırasında satanist bir tarikattan söz edildiğini güç bela fark ediyorsunuz. Gösterişli olduğunu bir an bile düşünmediğimiz araba kovalamaca sahneleri ve çatışma sekanslarında o kadar sıkılacaksınız ki, filmin geri kalan ufacık kısmında sizi nelerin beklediğini bir düşünün! Karışıklık demişken, bazı karakterler, örneğin William Fichtner'ın oynadığı "muhasebeci", başka bir filmden buraya sızmış gibi. Filmin sonuna kadar ona kendiniz bir rol biçmeye çalışıyorsunuz. Zaten Fichtner ve bir diğer önemli karakter oyuncusu David Morse'u böyle bir filmde görmek başlı başına üzüntü verici.
Ne tesadüftür ki yönetmen Patrick Lussier'in önceki filmi Sevgililer Günü Katliamı'nın yanında da 3D ibaresi var. Aynı istikrarı kalitesizlik anlamında da sürdürdüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz.
Elbette bir teknoloji mağazasında son model bir LED TV'de bu filmden sahneler görüp "amma iyi filmmiş haa" diyenler olacaktır. Filmleri değerlendirirken, o noktayı çoktan geçmiş olmamızı umuyorum.