Hesabım
    Ömrümüzden Bir Sene
    Ortalama puan
    3,2
    39 Puanlama
    Ömrümüzden Bir Sene hakkında görüşlerin ?

    9 Kullanıcı yorumları

    5
    2 Eleştiri
    4
    5 Eleştiri
    3
    1 Eleştiri
    2
    0 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    20 Aralık 2014 tarihinde eklendi
    "Kazananlar" ve "kaybedenler" üzerine, çekilebilecek en doğal filmlerden biri. Neredeyse tüm karakterleri tanıyorsunuz, aileniz, arkadaşlarınız arasında, hatta belki siz de onlardan birisiniz ve benzer şeyler yaşadınız, yaşıyorsunuz. Tek kelimeyle "rafine" bir eser ortaya koymuş Mike Leigh. Hayat bazılarına daha mı adil davranır? Yoksa insanın kendi tercihleri midir onu bir "kaybeden" yapan? Bu ikisinin arasındaki çizgi ince midir, kalın mıdır? Nerede başlar, nerede biter, sınırlar nelerdir? Yaşı kemale ermiş, "kazanan" bir ailenin, "kaybeden" arkadaşları ve bazı aile üyeleri ile yaşadıkları. Her bir karakterin kendi dinamiği var ve çok kısa süre yer alsalar dahi, aslında biliyorsunuz ki çok fazla şey yaşamışlar. Bunları tahmin edebiliyorsunuz, yönetmenin tüm detayları vermesine gerek kalmadan. Çünkü dediğim gibi, siz de sanki onların arasında dolaşıyor, onlardan bazılarını bir yerlerden tanıyorsunuz. Özellikle karakterler ile akran olan seyirciler daha bir etkilenecek, kimi yerde daha yoğun duygular yaşayacaktır. Geçip giden hayatlar, mutluluk ve mutsuzluklar, yalnızlık, hayal kırıklıkları, başarı ve başarısızlıklar, insan ilişkileri. Sade, gösterişsiz ancak vurucu bir film. Leigh kesinlikle duygu sömürüsüne kaçmıyor. Yaşananlar abartılmıyor, veya küçültülmüyor, olduğu gibi her şey. Manville'in bazı bölümlerde biraz aşırıya kaçtığını düşündüğüm performansı dışında, filmle ilgili tek bir olumsuzluk hissetmedim. Aile ve arkadaşlık üzerine...
    beck31
    beck31

    Takipçi 1.383 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    25 Mart 2011 tarihinde eklendi
    Mike Leigh tm sradanln zelliklerini bir bir sralayp, scak bir hikaye yaratm. Aslnda olduka krlgan karakterler mevcut filmde. Sizi iine almasnn tm nedeni o samimi izgisinden kaynakl. Lesley Manville, Mary karakterinde dktrrken sizde ona kaplp yer yer hakim olamadnz hislerine glp yer yer burukluu tm gerekliiyle hissediyorsunuz. Belli bir ya yakalam, ne kadar ironik bir durum olsa da olgunlam saylan tm kitleyi kendine hayran brakmak iin yeterli sebepleri var filmin. 8/10
    cemertem
    cemertem

    Takipçi 55 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    13 Eylül 2013 tarihinde eklendi
    Büyük usta ve yönetmen Mike Leigh'in her zamanki gibi yine adını konuşturduğu enfes bir film. Secrets & Lies filminden tanıdığımız ve Mike Leigh filmlerinde adeta tek kişilik şov yapan Lesley Manville bu filmde de deyim yerindeyse döktürmüş. Sanki oynamıyor da rolünü yaşıyormuş gibi. Gerçekten ilham verici bir kadın. Filme gelecek olursak her zamanki gibi Mike Leigh ustanın sosyo-ekonomik açıdan orta sınıf ingiliz insanlarının sıradan hayatlarındaki beklenmedik gelişmeleri oldukça ustaca bir dille anlatıyor. Her zamanki gibi saf ve oldukça da "ingiliz" bir biçimde. Kurgu o kadar sade ve iyiydi ki. Mevsimlere bölüyor filmi. Her mevsimin insanlarda uyandırdığı hisler hemen hemen aynıdır. Filmde karakterler açısından böyle davranıyor. Yönetmenin önceki filmlerine göre bu filmi çok daha marjinal kalıyor. Şöyle ki karakter oluşumları yine başarılı ancak insanların kendisiyle özdeşleştirmesi daha güç olmuş. Mary karakterini canlandıran Lesley Manville fevkalade. Ancak karakter oldukça rahatsız edici. Burada maalesef yorumda bir aşırılık var yani fazla zavallı bir karakter. Belki de ingilizler bunu doğal karşılıyor. Bilemiyorum ki. Toplumsal eleştiriler bakımından da çok kısır kalmış. Bunu da vurgulamak lazım ki bu da festivaller de yarışmış bağımsız bir filmdir ancak sınıfsal eleştiriyi veremediği kanaatindeyim. Ancak yine de hayatın acımasızlığını gözler önüne seriyor. Karakterler açısından yine yaklaşacak olursak Mary karakteri ciddi anlamda rahatsız edici olsa da yalnızlığı o kadar sade ve o kadar güzel anlatıyor ki... Sanatsal açıdan da Mary'nin o son bakışındaki o gözler neydi? O nasıl bir roldü? En son o kalır aklımızda... Yalnızlığı bu kadar iyi hissettiğim başka da film yoktur sanırım. Mary söylediklerinin tam tersini ima ediyor. İyi değil, mutlu değil, dinleyici değil konuşacak birine ihtiyacı var. Ayaklarını yerden kesmesi için kendini özel hissetmek adına ve bunu heyecanla anlatması da o kırmızı araba sayesinde gerçekleşiyor. Ama onun da sürekli arızalanması ve metroyla yolculuğa başlaması da filmde sürekli vurgulanan "hayat bazıları için hiç de adil değil" cümlesini yüzümüze yüzümüze vuruyor. Ahh Mike Leigh sen nasıl bir adamsın yaktın yıktın bizi resmen bu sahnelerle.. Bir yönetmen tek bir sahnede, tek bir karakter tiplemesiyle nasıl olabilir de bunca şeyi olanca sadeliğiyle anlatabilir? Büyük usta. Öte yandan Tom ve Gerri çifti de filmdeki pozitif ve mutlu aile tablosunun temsiliydi. Dengeyi kurdular. Onların evine misafir olan Mary, Ken ve Ronnie ve diğerleri hep sorunlu kişilerken, Tom ve Gerri mükemmel bir mutluluk kaynağıydı. Filmin castı da süper. On numara oyuncular var filmde. Neyse muhakkak izlenmesi gereken filmlerden biridir. Son olarak yönetmene demek gerekir ki; J.D. Salinger'ın dediği ve senin de anlattığın gibi üstadım; sevgi ve sefaletle... 8/10
    prustanca
    prustanca

    Takipçi 17 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    4 Ağustos 2011 tarihinde eklendi
    budur hayat işte...arıza komşular, sorumsuz akrabalar, alkolik ve melankolik arkadaşlar...ve budur hayat işte bazen sadece konuşursun, mangal yapar, bira içersin, nasihat verirsin bazen de acı haberi paylaşırsın...çok sahici, dokunaklı ama kesinlikle abartısız ve yalın anlatılmış bir aile hikayesi...özellikle yönetmenin, eşini kaybeden amcanın bulunduğu donuk, mimiksiz kareleri çok ustaca olmuş...harika bir film gerçekten
    uçarken takla atan güvercin
    uçarken takla atan güvercin

    Takipçi 13 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    13 Nisan 2014 tarihinde eklendi
    Mike Leigh, kendisi ile yapılan bir görüşmede, Marksist bir altyapısı olmadığını, çok genel olarak liberal-solcu sayılabileceğini söylüyor. "Aynı memleketten olduğum Ken Loach'un aksine filmlerimi çekerken belirgin bir politik gündemim yoktur" diyor. Bunu yazıyorum çünkü Leigh'den sınıfsal eleştiri bekleyenler, bunu bulamayınca beğenmeyenler olabiliyor. Leigh'in filmlerinde bazı meseleler toplumsal adaletsizliğe gelip dayanabiliyor gerçekten. Ancak asıl konu o değil. Mike Leigh filmlerinde iki tür insan var. Bir yanda, gerçekten alt sınıftan olan ancak bu talihsizliklere karşın, gerçekçi ölçütler doğrultusunda kendisinin ve aile fertlerinin, komşularının, tanıdıklarının hayatını güzelleştirmeye çalışanlar var. Diğer yanda ise daha iyi toplumsal koşullarda olmalarına karşın, ne kendilerine, ne de çevrelerine bir hayrı dokunmayanlar. Ve, bu insanlar, gerçek hayatta olduğu gibi birbirleriyle etkileşim halindeler. İşte Mike Leigh bu etkileşimlerin filmini yapıyor. Yönetmen, insanlar arasındaki bu farklılığın kaynağını, ekonomik ya da toplumsal bakımdan somut tek bir sebebe bağlamıyor. Filmde bir tür talihten, hayatın daima iyi davranmadığından bahsediliyor. Filmin en ağır topu, "hafifmeşrep" "Mary Teyze". Bir zamanlar çok hoş, çok alımlı bir kadınken, yaşına göre hala öyle olmasına karşın, bu ona yeterli gelmiyor. Geçmişinde pek çok hayal kırıklığı olmasına rağmen, Mary, hala gençken davrandığı gibi davranıp, daha iyi sonuçlar almayı bekliyor. Kimi zaman gerçekler kaçamayacağı kadar ağır gelince alkole sığınıyor. Mary elindekilerin kıymetini bilmiyor. Mesela ne bahçesine, ne giysilerini ayırmaya, ne de bin bir zorlukla aldığı arabaya ilgi gösteriyor. Filmin başında mutsuz bir kadın vardı ya, uykusuzluk çekiyordu. O ne istiyordu mutlu olmak için? “Farklı bir hayat” . İşte Mary de farklı bir hayat istiyor ama nasıl yapacağını bir türlü öğrenememiş. Küçük, kırmızı bir araba alırsa farklı bir hayatı olacağını düşünüyor. Ama olmuyor işte, araba hayattaki her şey gibi bakım istiyor, özen istiyor. Ciddi bir iş. Bunu anlayınca Mary durumu kabullenip başa çıkmak yerine, 650 pounda aldığı arabayı 20 pounda satmayı tercih ediyor. Mary'nin bir sorunu da, toplumsal ilişkilerin doğasını, her şeyin bir biçimde karşılıklı olması gerektiğini anlayamamış olması. Bazı basit kuralları düşünemiyor. Misafirliğe gittiğinde yeni doğmuş bebeğin yanında sigara içmek istersen, masada sohbet edecek kimseyi bulamazsın. En yakın arkadaşının oğluna göz dikip, “gelinine” kötü davranırsan seni bir daha evlerine çağırmaz, bahçede yetiştirdikleri domateslerinden ikram etmezler. Mary bunları anlayamıyor. Yine de onu öylece ne halin varsa gör diye bırakıp gidemiyoruz.Sıkıca bir sarılmak, sıcak bir çorba ikram etmek, başını okşayıp sen anlat biz dinleriz üzülme demek istiyoruz. Film Mary’i umursamamızı sağlıyor. İçimize suluboya resim gibi belli belirsiz, yumuşak ama dokunaklı, anlamlı fırça darbeleriyle çiziliyor. Filmden sonra kendimize, çevremize, ailemize daha farklı gözlerle bakmaya başlıyoruz. Hayatımızı karakalem ya da yağlıboya bir resim gibi yaşamayı bırakıp, daha ince, daha yumuşak hislerin peşine düşmek için ilham alıyoruz. Film, hayatın zevklerini zirvelerde, uçlarda, yalnız başımıza değil de, buluşmalarda, birleşmelerde, kaynaşmalarda bulmaya teşvik ediyor. Bu yüzden bence bir başyapıt.
    sumate
    sumate

    3 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    10 Haziran 2011 tarihinde eklendi
    beck31 ve akaliny, her ikinizide eğlendirici yazınızdan dolayı kutlamak istedim. Kinayeli değil, gerçekten. Şimdi farkettim, ikinizi de ki de ayrı yazılmalıydı. Çok üzgünüm :)
    Saygılarımla :)

    Bu akşam seyretmeyi planladığım bu filmi uzun zamandır bekliyordum.
    zegku
    zegku

    1 değerlendirme Takip Et!

    3,5
    12 Nisan 2012 tarihinde eklendi
    beck31'in yazdigini anladim. Türkçe karakterler çikmamis. "Belli bir yasi yakalamis, ne kadar ironik bir durum olsa da olgunlamis sayilan tüm kitleyi kendine hayran birakmak için yeterli sebepleri var filmin" Kisacasi yaslilar izler demis galiba.
    istmailanbul
    istmailanbul

    1 değerlendirme Takip Et!

    4,0
    30 Ağustos 2011 tarihinde eklendi
    Film, baştan söylemek gerekirse, kesinlikle yavaş ilerleyen, konuşmalara dayalı, insanların ruh halini irdeleyen, drama türünün klasik bir örneği ve bunları sevmeyenler için gidilmeyecek yapıdadır, sevmeyen gitmesin..Sonra bu ne ya, böyle film mi olur replikleri olması hemen sinemanın çıkışında.. Mike Leigh, filmde, baştan sona bir ailenin akrabaları ve arkadaşları ile olan ilişkilerini 4 mevsim üzerinden güzel bir dille anlatıyor. İnsanı anlatan, ruh hallerinin gel-gitlerini inceleyen,özellikle oyunculukları ile kendisini sevdiren filmde özellikle Mary,gelin ve bir Aki Kaurismaki filminden fırlamış gibi duran Ronnie(Tom’un abisi) güzel oyunculuklar izlettiriyorlar. Bir yılın akışını bahçe hasatları,doktorun çocuğunun doğuşu,Ronnie’nin eşinin ölümü,Joe’nun evlilik kararı,Mary’nin arabasının başına gelenlerle anlatıyor ve zaman akar,insan değişir,hal,ahval aynı kalmaz diyor Leigh güzel,sade,basit,naif bir dille.
    akaliny
    akaliny

    1 değerlendirme Takip Et!

    1,0
    26 Mayıs 2011 tarihinde eklendi
    Sayın beck31, Yazıhanede 4 avukat arkadaş, son cümlenizde ne anlatmaya çalıştığınızı, samimi söyleyeyim anlamadık. O kadar sene bizler de okuyup, yazıyoruz ancak hiç böyle bir cümle kurulduğuna şahit olamadık. Sizden, eğer değerli vaktinizden kısa bir zaman ayırarak, son cümlenizi biraz daha yalın ifadelerle açıklamanızı rica ediyorum.
    Ayrıca, anlatımınızı çok çarpıcı, lakin dil bilgisinde sıkıntınız var, yaptığınız yorumdaki "siz de"ki "de" ayrı yazılır, dikkatinizi çekmek istedim.
    Saygılarımla...
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top