En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Fundalina Jolie
Takipçi
178 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
13 Aralık 2013 tarihinde eklendi
’un Sinema Kulübu Tanışma Toplantısı etkinliğinde hep birlikte izlediğimiz film Kaui Hart Hemmings’in “The Descendants” romanından uyarlanmış. “The Descendants” iki saat boyunca kendi dünyanızdan kopacağınız güzel bir film, mutlaka izleyin.
Film kendini izletiyor ama benim açimdan bazi büyük sorunlari da var. Zaten Hawaii ortaminda sadece etrafi ve çiçekli gömlekleri izleseniz bile sikilmiyorsunuz, bu nedenle sadece "kendini izletiyor" demek bana kalirsa önemli bir Oscar adayi için yeterli olmamali. Ilk sorundan baslayayim: Sid! Film bitene kadar sürekli içimden "mutlaka bu karakterin bir islevi vardir, mutlaka bir seyler olacak simdi" falan dedim, ama yok! Ne kadar yavan, gereksiz bir karakter! Neden bu hikayeye sokulmus? Alex'e ne etkisi var? Ortada dolanip saçma sapan hareketler yapmaktan ve en dramatik anlarda dahi konuyu dagitmaktan baska ne islevi var bu çocugun? Bu filmden beklemeyecegim kadar büyük bir yanlislik. Yine bu Sid ile baglantili olarak bir diger sorun, filmin ciddi anlarinda bir anda gereksiz, alakasiz komikliklerin, olaylarin vuku bulmasi. Sid'i bir kenara koyarsak, mesela küçük Scottie hastane odasina bir arkadasini getiriyor bir ara. Ikisi arasinda ufak bir diyalog var. Sonra o küçük arkadasi gidiyor. Eee? Neden böyle bir sahneye ihtiyaç vardi? Bu sahne bize neyi anlatmaya çalisiyor? Yok! Yine gereksiz ve konuyu dagitip siglastirmaktan baska bir görevi olmayan sahnelerden biri. Benim dikkatimi çeken son büyük soruna geçelim: film ne istedigini bilmiyor. Karar verememis. Esinin ardindan, daha önce pek ilgilenemedigi gençlik çagindaki iki kizini tanimaya, onlarla arayi kapatmaya ve bir bütün olusturmaya çalisan bir adamin yasadiklarini mi, esi tarafindan aldatildigini çok kötü bir zamanda ögrenen ve bu aldatildigi adam ile yüzlesme sürecindeki kocanin dramini ve hislerini mi, cennet bir toprak parçasini satip satmamak arasinda gidip gelen bir toprak sahibini mi anlatiyor bu film? Bu kategoriler daha da çogaltilabilir. Iste böyle bir daginiklik hissettim ben. Bana sorarsaniz, ben bir arkadasima "bu film sununla ilgili, sunu anlatiyor, sundan bahsediyor" diyemiyorsam dogru düzgün, benim için o filmle ilgili bir sorun vardir. "The Descendants", ayni anda pek çok önemli konudan bahsetmeye çalisiyor. Tabii ki temelde, "esiyle vedalasan bir adam" var. Bir yandan güzel bir film, ama biraz derine inince ciddi sorunlari oldugunu da kabul etmek lazim. Belki bu çok konuyu ele alma durumunu falan göz ardi edebilirdim, ancak ne yazik ki henüz ilk dakikalarda önümüze çikarilan ve film boyu islevsiz islevsiz, yavan yavan ortalarda anlamsizca dolanan Sid karakteri, beni filmden aninda bir miktar uzaklastirdi ve ondan sonraki dakikalara da hep daha da fazla elestirel bir gözle bakmami sagladi.
Yıllar önce ''Sideways'' filmi ile tanıdığım, fena bulmadığım yönetmen Alexander Payne yine bildiği sularda ilerlemiş ''Senden Bana Kalan'' filminde. Gerçekçi karakterler, alttan alta ilerleyen depresif ama yıkıcı bir üslubu olmayan öyküler. Bu filmde de önceki filmde bulduğum şeyleri buldum sayılır. O filmden daha iyi yönü elbette bir aile öyküsünü anlatması filmin. ''Sideways'' şarap üzerine bir film gibi algılanmıştı seyircinin zihninde yıllar önce (aslında o da bir kendini arayış öyküsüydü) Bu filmle yönetmen daha herkese hitap edecek bir film çekip, daha çok gönül fethetmek istemiş anlaşılan. Bunu da başarmış bence. Ortada mükemmel bir film yok, başyapıt falan değil belki ama gayet samimi bir film ''Senden Bana Kalan''. Karakterlerin çoğu gerçekçi. Öyküde, zaman zaman zorlansa da izleyiciye kendisini inandırıp, sevdiriyor. Payne bu filmle üslubunu iyice oturtuyor. ''Melankolik anlatımlı ama sonunda kendinizi iyi hissettiren filmlerin Amerikan sinemasındaki adresi benim'' diyor dünyaya. Başarılı ve samimi.
Alexander Payne bundan önce sadece bir filmini izlemiştim (About Schmidt) o filmdede yaşadığı ani değişimlerle(emekli olması, karısının ölümü ve kızının beğenmediği bir adamla evlenmek istemesi gibi) hayatını sorgulamasını, duygularını açığa vurmasını ve resmen uyanmasını izliyordukki Descendants'ta aynı yolu izleyen bir film farkıysa senaryonun daha komplike olması, payne duyguyu anlatmakta biraz daha ustalaşması ve Shailene Woodley gibi çok yetenekli genç bir oyuncunun varlığı.Bu filmde George Clooney çok iyi bir performans gösteriyor (Jack Nicholson da çok etkileyiciydi) Robert Forster ve Judy Greer oldukça kısa ama etkileyici performanslarla filme renk katıyor, buda payne duygu yaratmaktaki başarısı kadar oyuncu yönetimindede başarılı olduğunu kanıtlıyor.Sonuç olarak kesinlikle sıkmayan ama çok fazlada etkilemeyen duygusal yoğunluğu hissettiğiniz başarılı bir drama. 10/7,5
Keyifli bir film, yönetmenin klasik stili, duygu sömürüsü yapmadan aslinda acikli bir durumu, hem güldürerek hem hüzünlendirerek anlatmasi... Oscar ödülü de aldi, gerçi ne kadar Oscar'lik bir filmdi tartisilir ama izlenmesinde fayda var.
Filmi daha vizyona girmeden bir sekilde bulup izledim . Bana kalirsa sempatik bir film . Çok büyük birsey beklememek lazim ama film sicak ve sefkatli . Mlodram olmadan yasanan bir heyecan var , ama Die Hard hayrani sevgiliniz yerine kiz arkadaslarinizla izlemelisiniz
Bu film beni hayal kirikligina ugratti . Uzun ve gerçekten uzak sahneler filmi yavanlastirmis.Clooney iyi oynamis ama yine de sürükleyici bir film oldugunu düsünmüyorum
Film bana daha çok bir baris serabi gibi geldi . Çok üzücü bir hikayeye ragmen keyifli , müzizkler , manzaralar. Insana iyi gelen bir havasi var. Bir yerden sonra Clooney 'nin gömleklerini bile sevmeye basliyorsunuz
Film hoş vakit geçirmek için iyi bir alternatif olabilir. Biraz durağan ilerliyor fakat renkler, manzaralar ve müzikler durumu kurtarıyor. Oyunculuk açısından George Clooney'in rolunü sıradan buldum, Oscar'ı almamalı. The Descendants'ın En iyi film dalında da The Artist kadar iyi bir film olduğunu düşünmüyorum. 3/5 veriyorum.
Filmi vizyona girmeden izleme sansi bulmus biri olarak sunu söyleyebilirim ki , Yüce Clooney , büyük bir duyarlilikla kimi zaman karanlik kimi zaman aydinlik olan bir insan ruhunu çok güzel bir sekilde yansitmis. Ama yine de Oscar j Dujardin 'in olabilir
Clooney'in oyunculuğu dışında film oldukça durağan bir sanat filmi hüviyetinde.Filmde hemen hemen hiç süpriz yok.Olaylar yavaş yavaş gelişiyor. Filmde verilmek istenen şey sadece bir ailenin dramı ve bu dram içinde bir adamın duyguları. Kesin izleyin diyemem ama fena bir film de değildi.
Ben de filmi izledim ama açikçasi benim için tam bir hayal kirikligi oldu . Dramatik bir hikayenin tatli ve güzel bir dille anlatildigi sarkastik bir öykü beklerken . Havai'nin los ve karanlik genellikle çirkin havasinda çekilmis , ortalama bir oyuncu kadrosunun oldugu bir film ( Clooney'nin en iyi rolü oldugunu söylemek bence ona haksizlik olur ) Oscar adayligini hala anlayabilmis degilim
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.