“Triple Frontier”; senaryosunu, temel esin kaynağı olan orijinal hikâyeyi de yazmış olan Mark Boal ile birlikte uyarlayarak yazan J. C. Chandor’ın yönetmen koltuğunda oturduğu “dozajında aksiyona sahip” bir macera filmi…
Prömiyeri, 3 Mart 2019’da New York’da yapılan ve 6 Mart 2019’daki sınırlı salon gösteriminin ardından 13 Mart 2019 tarihinde Netflix platformunda yayın akışına dâhil edilerek vizyona sokulan filmin, 6.4/10 (114.183 oy) ve 3.3/5 (1.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.3/10 (136 yorum) ve 61/100 (26 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Yine de isterseniz, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bu filmi bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak, artık neredeyse yorumlarımızda geleneksel bir özellik halini aldığı üzere ayrıntılı incelemeye geçmeden önce filme ilişkin ilk tespitimizi ve ardından da (bu filme özel) naçizane ilk önerimizi paylaşalım:
Daha önce “Serenity” (2019) filminin yorumunda da yazdığımız gibi, “Triple Frontier” da, 125 dakikalık gösterim süresi tamamlandığında, beğenmememiz yahut sıkıcı bulmamız gereken kısmının neresi olduğunu bir türlü anlayamadığım filmlerden biri oldu…
Zira hadi, IMDB’de yazılanların zaten ciddiye alınacak hiçbir tarafı yok da, Rotten Tomatoes ve Metacritic’te de bu filme için yazılmış oldukça fazla olumsuz yorum ve bu yorumlarla birlikte gelen inanılmaz düşük puanlar var…
Bu olumsuz yorum ve puanlara daha sonra tekrar geri dönmek üzere şimdi de filme ilişkin ilk önerimizi paylaşalım:
Kategorisinde “aksiyon” yazan her filmde, bilgisayar oyunları ile üçüncü sınıf uzak doğu filmlerindeki kurgusal hareketliği görmek isteyenler kesinlikle bu filmden uzak durmalılar…
Çünkü maalesef bu filmde, öyle bir fantezi dünyasına yer yok…
Şimdi tekrar olumsuz yorum ve puanlar faslına dönecek olursak…
Bu filme ilişkin temel yanılgının, işin içinde Latin Amerikalı bir uyuşturucu baronuna karşı verilen silahlı mücadelenin de bulunması nedeniyle izleyenlerin büyük çoğunluğunun “Sicario” türü bol çatapatlı bir film beklentisi içine girmesi olduğunu söyleyebiliriz…
Ama nedense kimse buradan, “Ocean” tarzı bir profesyonel hırsızlık / soygun macerası çıkartmayı denememiş…
Hatta bırak denemeyi böyle bir şeyi aklına bile getirmemiş…
Hâlbuki bu filmde, altı profesyonel asker tarafından yapılmaya çalışılan şeyin gerçek adı, kim ne derse desin hırsızlıktır / soygundur…
Eğer filmi birde bu gözle değerlendirseniz, eminiz filme ilişkin çok daha farklı sonuçlara ulaşırsınız…
Bu kısa değerlendirme sonrasında bir çift laf da, içinde Ben Affleck, Oscar Isaac ve Pedro Pascal gibi birinci sınıf oyuncularında yer aldığı filmin castingi için etmemiz gerekirse…
Onların da, el birliği ile bu birinci sınıf oyuncu tanımına yaraşır bir iş çıkarttıklarını söylememiz yeterli olacaktır diye düşünüyoruz…
Sonuç olarak, final sahnesindeki diyaloglardan da anlaşıldığı gibi ikinci devam filminin neredeyse kaçınılmaz olduğu bu orijinal Netflix filmi için puanımız 3 önerimiz ise, olumsuz yorumların hiçbirine aldırmadan ve fındık, fıstık, leblebi, çekirdek, patlamış mısır, çay, meşrubat gibi atıştırmalıkları da yanınızdan eksik etmeden yeterli aksiyon da içeren bu macera filmini, tadını çıkartarak izlemeniz yönünde olacak…
Nihayetinde bütün filmler, arşivlik sanat filmleri olmak zorunda değil ya...
Bazıları da böyle, hoşça vakit geçirip sonra da unutmak içindir...
Hayatlarımızın büyük bir kısmı da, bir süre sonra unutulan bu sıradan macera filmleri gibi değil mi zaten?
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Metallica ile başlayıp Metallica ile biten filmde, yıllar sonra Bob Dylan, Fleetwood Mac ve Creedence Clearwater Revival’ı yeniden dinlemekte son derece keyifliydi…