Sinema farkındalık yaratmak için güçlü bir araç, bunu artık yazmak bile gereksiz. Çocuklar için yapılan canlandırma filmleri de onların kişiliğini şekillendirmek için eğer istenirse güçlü birer enstrümana dönüşebiliyor. İzlediğimiz tüm animasyonlarda, içeriği tamamen şiddet dolu olanlarda bile, güçlü bir "iyi insan olma" öğretisi saklıdır ama bunlar genelde asıl şova gizlenmiş mesajlardan ibarettir. Hiç kimse milyon dolarlar harcayarak yaptığı bir şeyin sıkıcı bir şeye dönüşmesini istemez elbette. Belki de bu yüzden, son 10 yılın örnekleri arasında Loraks (Dr. Seuss' The Lorax) kadar mesajına odaklanan bir film görmüş değilim.
Loraks çevreci mesajlarla dolu bir film değil, militan bir çevre filmi... İnsan bu öykünün asıl kahramanı değil. Film, içi iyilikle dolu olsa bile insanoğlunun doğaya yıkım getirebileceğini ama doğanın da enin de sonunda bizim şefkatimize muhtaç olduğunu gösteriyor, "siz yok ettiniz, siz var edeceksiniz" diyor.
Film, tamamen plastiklerle kuşatıldığımız bir şehirde geçiyor. İnsanlar için naylon bir hapishane... Dışarıda herhangi iyi bir şeyin olmadığı, toprağın ve ağaçların pis, kokuşmuş varlıklar olduğuna inandırılmış insanlarla dolu bir şehir. Doğanın gerçekliğinden, insanın kendi eliyle ürettiği sahte gerçekliğe geçiş çoktan yapılmış. Pet damacanalarda temiz hava satın alıyor bu zavallılar, çünkü birileri iyi biliyor ki "pet şişeye ne koyarsanız koyun satılır!"
Bunu sorgulayan ve değiştirmek isteyen bir ergen var filmde, adı Ted ancak film seyrettiğiniz şeyin Amerikan mahsulü olduğunu unutmanıza izin vermiyor ve Ted'in çevresel uyanışını bir kız mevzusuna bağlıyor. Başlangıçta ağaçlar, Ted'in umurunda bile değildir ama bunları umursayan bir kızın, Audrey'in, gözüne girmek için scooter'ına atlayıp yasak diyarlara bir yolculuğa çıkar ve asıl hikayeyi öğrenir. Burada devreye The Onceler giriyor. Amerikaya ilk yerleşen Kolonistlere benzer bir karakter... Kötü niyetli değil, amacı ticaret yapmak ve oradaki yerlilerle (filmde bunlar ayılar, kuşlar ve balıklar olarak betimlenmiş) sorunu yoktur ama para kazanma arzusu her şeyden üstün geldiği için yıkımın müsebbibi olacaktır. Nihayetinde hikaye o ünlü Kızılderili deyişine kadar gelir. Son ağaç kesildiğinde...
Filmin, ağaçlar adına konuşan, doğanın koruyucusu tüylü karakteri Loraks tüm bunlarla mücadele eder ama hep söylediği üzere; "işler bizim bildiğimiz gibi olmuyor" Ağaçlar ölür, doğa mahvolursa insan kendi yarattığı hapishanelerde paranın ve ona hakim olanların kölesi olarak yaşamaya mahkum olacaktır. Her şey değişebilir elbette... Tabii biz istersek!
Babamla, turşu torbalarına benzer poşetlerde satılan ilk paketlenmiş sular piyasadayken konuşmuştuk, "artık suyu bile mi parayla satacaklar?" diyerek şaşırmıştı. Aradan 25 yıl geçtikten sonra görüyoruz ki "yaşamın kaynağı" çoktan güçlü bir ticaret ürününe dönüşmüş durumda... Bir gün aynı şeyi "havamız" için yapmayacaklarının garantisini kim verebilir? Loraks işte bunlara da dokunuyor, farkındalık yaratıyor.
Ben filmi çok sevdim, çok gerekli buldum. Ayrıca, tüm o sevimli haline ve mizahına rağmen Loraks epey militan bir film. Çocukların mutlaka izlemesi gereken bir çaba... Onlara destek ve cesaret verecek ebeveynleri de bu filme koşarak gitmeli. Keşke hep bu kadar cesur ve eğlenceli filmler izleyebilsek. Son söz; Bu dünya bizim, kirletmeyelim, birbirimize zehretmeyelim! (Bilmeyenler için bu sözün de bir zamanların TRT spotu olduğunu hatırlatalım)
murattolga@gmail.com