En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
kadir503
Takipçi
329 değerlendirmeler
Takip Et!
4,0
19 Mayıs 2009 tarihinde eklendi
- Hayatla Son Tango -Politik eksenli filmleriyle olduğu kadar kadın-erkek ilişkilerine odaklandığı filmleriyle de hatırlanan, İtalya'nın yaşayan en büyük yönetmenlerinden Bernardo Bertolucci'nin, çekildiğinden günümüze en çok tartışılan filminin ?Paris'te Son Tango? olduğu rahatlıkla söylenebilir. Çekildiği dönemde bazı eleştirmenler tarafından yerden yere vurulan film, bazıları tarafındansa aykırı ilişkiler üzerine yapılmış bir başyapıt ilan edilmişti. Paris'ten hoş görünümler eşliğinde paltosu üzerinde sığınacak biriymiş gibi duran orta yaşlı bir Amerikalıyı görürüz. Tren sesine verdiği tepkiyle sorunlu bir tip olduğu hemen anlaşılır Paul (Brando) adında bu Amerikalının. Daha sonra ise evlilik hazırlıkları yapan genç Fransız Jeanne (Schneider)?i kendisine kalacak yer ararken görürüz. Paul ile Jeanne'nin tuhaf tanışması ve tanışmanın ardından yaşadıkları cinsel ilişkiyle ikilinin aykırı ilişkilerinin başlaması bir olur. Depresyondaki Paul'ün isimlerini, geçmişlerini ve şu an yaptıklarını anlatmama gibi koyduğu tuhaf kurallarla örülü tamamı cinsellik üzerine olan ilişkileri Jeanne'nin Paul'e git gide bağlanmasıyla ya da başka bir deyişle aşık olmasıyla tamamen farklı bir noktaya doğru ilerler. İnsan doğasının özellikleriyle kadın-erkek ilişkilerinin derinliğine inen Bertolucci; mükemmel aşk ve gizemli ilişkilerinin çekiciliği gibi kavramlara da değinerek aykırı bir ilişkini gelebileceği en uçuk noktayı çarpıcı bir şekilde finalde noktalamış. Orta yaş sendromu, metropol insanının yalnızlığı, kişilerin hayatlarındaki boşlukları doldurma çabalarını izlediğimiz ?Paris'te Son Tango?; yönetmenin de dediği gibi erotik bir film değil erotizm üzerine bir film görünümünde. Yine de izlerken birçok kişiyi rahatsız edecek derecede sapkınlıkta sahnelerin bulunduğunu söylemek hiç de güç değil.Olağan üstü bir sinematografiye sahip olan filmde Bertolucci; alışılmışın dışında bir anlatım tercih etmiş. Filmin anlaşılmamasının en büyük sebebi de ikilinin yatak muhabbetleriyle başlayan filmin ağırlığını daha sonra ortaya koyması. Hem sapkın sahnelere hem de filmin başta anlamsız gibi gelen kısımlarına sabrettikten sonra filmin ne kadar manidar olduğu ortaya çıkıyor. Karakterlerin yatak muhabbetleri, Paul'ün ölen karısıyla olan tek taraflı diyaloğu ve filmin sonlarında doğru gelen tango sahnesi gibi birçok unutulmaz an filmde mevcuttur, ayrıca.Bu ayrıksı filminden hemen önce ?The Godfather? ile sinema dünyasını sallayarak sinemanın ?baba'sı unvanını alan Marlon Brando'nun en iyi performanslarından birini çıkardığı Paul karakteriyle yine bir Oscar adaylığı aldığını ekleyerek, onun partneri Jeanne rolünde ise Maria Schneider da başarılı bir oyunculuk sergilediğini söylemek gerek. Mükemmel karakter analizleriyle farklı yönden işlediği aşk temasını güzel müzikler eşliğinde ve göz kamaştırıcı görüntülerle anlatan ?Paris'te Son Tango? en azından sinema tarihini bu kadar sallamasının hatırına izlenmeyi hak eden bir kült film görünümünde.- ?Ultimo tango a Parigi? {Paris'te Son Tango, 1972} / Bernardo Bertolucci -
Bertolucci çok farklı bir yönetmen,filmlerinde genelde bir konu yok,bazen aşırıya kaçan bazende duyguları çok net yansıtan diyolog ve cinsellik ağırlıklı bir film.
10 ÜZERİNDEN 10 OSCARLIK PERFORMANSLARLA OYUNCULUK GÖSTERİSİ Last Tango In Paris (1972).. Adını bilmek istemiyorum.. Yönetmenliğini ve senaryosunu Bernardo Bertolucci üstlendiği filmin müzikleri Gato Barbieri aittir. Film Dram-Erotik-Romantik türlerini barındırıyor.. Oyuncu kadrosunda Marlon Brando, Maria Schneider, Catherine Breillat ve Catherine Sola gibi isimleri izleyeceksiniz.. Yönetmenin 2003 yapımı Düşler, Tutkular ve Suçlar filmini izlemiştim.. Kariyerindeki en dikkat çekici yapım olan filmini de nihayet izledim.. İtalyan yönetmen Bernardo Bertolucci kariyerine bakıldığında daha çok erotik türünde yaptığı filmlerle ön plana çıkmıştır.. Erotik türünü gerçekten çok ustaca seyirciye aktarıyor.. Daha çok filmlerinde erotik unsurun altında yatan psikolojik travma seyirciyi etkisi altına almayı başarıyor.. Kısaca cinselliği filmlerinde çok iyi kullanıyor.. Konusuna gelecek olursak Fransa da geçen hikayemizde yaşını bir hayli almış Amerikalı bir adam ve genç bir kadın arasındaki hiçbir kural ve sınır kavramı olmayan ilişki sizi film boyunca cinsellik bakımından ve gizem türünün de devreye girmesiyle fazlasıyla rahatsız edecek.. Yaş sınırlaması getirilmesi gereken bir film olduğunu söylemekte fayda var.. Doğrusunu söylemek gerekirse filmi sadece efsane oyuncu Marlon Brando başrolde oynadığı için izledim.. Nedenine gelecek olursak aynı yıl bir filmde daha rol aldı The Godfather (1972) bu filmde oscarı kazanıp red etti.. Brando ayrıca rol aldığı bu film ile de oscarda adaylığı bulunuyor.. Ne kadar usta bir oyuncu olduğunun kanıtı diyebilirim aynı yıl En İyi Erkek Oyuncu dalında akademi adaylığı.. Baba filminden hemen sonra çekilen filmde sıra dışı bir Brando performansı izledim.. Baba gibi ağır bir rolden sonra erotik türünde karşıma çıkması oldukça şaşırmama neden olmadı değil hani.. İçine kapanık karamsar hayattan pek bir şey beklemeyen gizemlerle dolu orta yaşlı Paul karakteri görülmeye değer.. Marlon Brando hayran olunacak bir oyuncu olduğun bir kez daha kanıtladı.. Hiçbir erkek oyuncu o rolün altından kalkamazdı hele bir sahnesinde.. Genç kızımız Jeanne rolünde Maria Schneider izlediğim ilk filmi çok cesur sahnelerde oldukça iyi iş çıkarmış.. Brando gibi bir ustanın karşısında oynama şansı bulan oyuncu kendini göstermeyi başarmış zaten bu film ile hatırlanacağı kesin filmden sonra bana hak vereceksiniz.. Kullanılan soundtrack değinmeden geçemiycem film ile bütünleşmeyi başarmış oldukça etkileyici buldum.. Erkek-Kadın ilişkilerini çok farklı bir şekilde ele alan filmi benim gibi yapmacık romantik filmlerden nefret edenlere şiddetle tavsiye ederim.. 9.4 Yok böyle bir AŞK filmi..
Marlon Brando öyle bir performans sergilemiş ki hayran olmamak elde değil...Filmde çok cesur birçok sahne var özellikle Marlon Brandonun kendini ellettiği sahne varki her erkek ve böyle büyük oyuncu cürret edemez bu role...
İki büyük sanatçıdan geriye ne kalır'Biri çağdaş İtalyan sinemasının en büyük yaratıcılarından.60’lar ortasında başladığı sinema serüvenini günümüze kadar taşıyan büyük bir ’estet’.Bernardo Bertolucci...İlk filmlerinde beliren tematik öğeler Mussolini İtalyasının şekillediği toplumsal panorama içerisinde keskinleşen sınıf çatışmaları,baskılanan cinselliğe ve cinsel kimliğe karşı oluşan tepki,gelenekselin şekillediği ’’kutsal aile’’angajmanına karşı bohem yaşamlara sanatsal bakış denemeleri...Onun sineması bir ölçüde arayışın sineması olarak da nitelenebilir.’’Oidipus kompleksi’’nin şekillediği baba-oğul ilişkileri üzerinden yaratılan gerilim bir tür iç hesaplaşmanın ürünü sayılabilir.Ama onun sanatını herşeyden önce resmi olana yüz çevirmemiş gerçek bir sanatsal duyarlılığın prizmasında görmeliyiz... ’’Paris’te Son Tango’’yönetmenin en çok yankı uyandıran filmi olmuş,yönetmenimiz bu filmle ’’lanetli yönetmenler’’kervanına dahil edilmiş,filmi yüzeysel ve mesnetsiz bir yaklaşımla iğrenç bir ’’seks melodramı’’olarak damgalanmıştı.Film orta yaşlardaki Amerikalı bir erkekle(Marlon Brando)20 yaşındaki genç bir Fransız kızın (Maria Schneider)boş bir apartman dairesindeki marjinal ilişkilerine odaklanıyor,hiçbir ortak noktaları yokmuş gibi gözüken bu iki insanın ilişkisini ’’yoğunlaştırılmış bir erotizm’’prizmasında izleyicisine sunuyordu.Sanki erotizm bu filmde bir tür sembolik isyanın billurlaşmasını sağlayan bir öğe gibiydi.Bu iki karakter sanki dibe vurmuş yaşamlarını kadife bir cinselliğin tutkusuyla çoğaltmaya çalışıyordu.Bu iki insanın bütün o farklılıklarının gerisinde beliren ortak noktaları sanırım yalnızlıklarıydı.Karşı konulmaz iç sıkıntıları ve depresif havayı en iyi Marlon Brando’nun üzerinde görmek mümkündü.Canlandırdığı karakter aslında Marlon Brando’nun ta kendisiydi.O da bohem bir yaşamın çarklarından geçmiş,kendisiyle iç hesaplaşması çok uzun sürmüş,Shakespearevari trajedilerle yüklü yaşamı içerisinde ’’aydınlık’’olanla ’’karanlık’’olanı birbirine koşut olarak bir arada taşımak zorunda kalmıştı.Bu O’nun kanımca son yüzyılın en büyük aktörü olmasını engelleyememiş,ilkesel duruşu,sanatsal duyarlılığı(her ne kadar kendisi aktörlüğü sanatçılık olarak görmese ve aktörlüğü kişiliği öldüren bir unsur olarak açıklasa da)ve Hollywood’un üzerinde tahakküm kurmasına asla izin vermeyen tutarlı çıkşlarıyla kendisini adeta bir ’’ikona’’dönüştürmüştü. Bu filmde o denli çarpıcı bir kompozisyon çiziyordu ki,Ece Temelkuran’nın deyimiyle sessizliğiyle bile kasıp kavurabilen bir ’’jaguar adam’’görüntüsündeydi.Bu sessizliğin gerisinde keskin bir duyarlılığı,kabalığının gerisinde ise ışıl ışıl parlayan bir cazibeyi yakalamak hiç de zor değildi ve belki de bizler Marlon Brando’yu en çok bu şaşırtıcı cazibesinden ötürü sevdik.Marlon Brando karşıtlıkları üzerinde taşıyan bir ’’jaguar adam’’olarak 2004 yılında aramızdan ayrılmış ve ardında sinema tarihine mal olmuş ’’Rıhtımlar Üzerinde’’,Baba,İhtiras Tramvayı,Viva Zappata gibi çok büyük sinema yapıtlarının unutulmaz karakterlerini bırakmıştı.Don Carleone’ler,Terry Malloylar,Emiliano Zapatalar onunla ete kemiğe bürünmüştü.2 kez kucakladığı oscar heykelciğinin birini almaya bizzat gitmemiş,törene bir Kızılderili kadını göndermiş ve ’’Hoolywood Kızılderili katliamını meşrulaştırıyor’’düşüncesiyle sadece birkaç ’’baba’’sanatçının sergileyebileceği onurlu bir tavrı sergilemişti... Bir filmden yola çıkarak 2 büyük sanat insanına eğilmeya çalıştık.Son olarak Pariste Son Tango filmiyle ilgili şunu söylemek istiyorum.Erotizmi sapıklık olarak algılayan kısır beyinler bu filmi izlemesinler.Bu film başıbozuk bir cinsellik tüketimiyle değerlendirilemeyecek ölçüde sanatsal...’’X filmi’’kategorisini aşan bir hüznü ve duyarlılığı bizlere taşıyor...
cesur,açık ve bir nebze erotik bir film olabilir ama açıkçası beni pek etkilemedi.başyapıt ve kült diye nitelendirilmesine rağmen ben buna katılmıyorum ve sıradan bir film diye düşünüyorum.marlon brando ya rağmen.ve bertolucci ye.
Çekildiği zamana göre (1972) fazlasıyla cesur ve etkileyici bir film. Bence sinema tarihin gelmiş geçmiş en iyi aşk filmlerinden biridir. Külttür, izlenmelidir. Filmin kendisi kadar güzel müziğinin Gotan Project yorumu da dinlenmelidir.
bertolucci hayranı olmama rağmen biraz sinemaseverler tarafından abartıldığını düşündüğüö film...açıkçası filmden tek akılda kalan o kahverendi paltosuyla sokakta yürüyen sinema devi olur...kızın genç sevgilisdinin ne çektiğini ve montajdan sonra o çektiği açılardan ne çıkacağını görmek isterdim doğrusu.ama marlon brandoyu yerden yere vuran ve bu filmde ne işi var diyenlere adam hangi filmde oynasın ki daha demekten başka şey söyleyemem.adam zaten baba filminde oynadı daha iyi bir tane film söyleyin hak vereyim...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.