Hesabım
    Madagaskar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Madagaskar

    Doğaya Firar

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    1980 sonrası doğan çocuklar için bir vazgeçilmezdir çizgi film seyretmek. Büyülenmiş gibi televizyona bakmak, çizgi film kahramanlarının yaptığı ilginç numaraların birer parçası olmak her çocuğun hayalidir belki de. Yaratıcıklarına yaratıcılık katar çizgi filmler genç beyinlerin. Düş dünyalarını sınırsız kılar. İlerleyen teknolojiyle gelişen animasyon teknikleri çizgi filmleri basit dünyalarından çıkardı son yıllarda. Pixar gibi kendilerini bu işe adamış şirketler, animasyonları birer prodüksiyon harikası haline getirmeyi başardı. 80'li yılların çocukları büyüdü, yeni nesil küçüklerle beraber sinemaları doldurur oldu.

    Madagascar (2005), son zamanlarda Shrek ve Köpekbalığı Hikayesi gibi yapımlarla animasyon dünyasında iddialı olduğunu kanıtlayan Dreamworks'ün son çalışması. New York hayvanat bahçesinde yaşayan özgürlük tutkunu zebra Marty'nin, arkadaşları aslan Alex, zürafa Melman ve hipopotam Gloria ile çıktığı zorlu maceranın öyküsü. Dışarıdan bakıldığında neredeyse bir Woody Allen filminden kopup gelmiş hissi veren bir hikaye.

    Asla terk etmeyi düşünmedikler New York'a aşık bir grup elit canlının öyküsü. Sabahları masaja giden, bir elleri yağda bir elleri balda yaşayan ve seyredenlerin bunlar biz insanların dünyasında olsa olsa aktör olurlar diye düşünmeden yapamadığı doğal ortamlarından uzak canlılar. İçlerinden vahşi doğaya dönme arzusu içindeki Marty dışında her biri hallerinden oldukça memnun. Ne oluyorsa kendilerini Afrika'ya giden bir geminin içinde bulmaları ile oluyor. Hayvancıklarımız bir anda kendilerini vahşi doğanın ortasında buluyorlar ve bir türlü duruma uyum sağlayamıyorlar.

    Çizgi filmlerde çocuklara verilmeye başlayan gizli mesajlar fırtınası da işte tam burada başlıyor. Bildiğiniz gibi her birimiz dünyaya belirli hayvani iç güdüler ile geliyoruz. Ve nasıl topluma uyum sağlayacağımızı, yani nasıl uygar olacağımızı dünyadaki ilk beş yılımızda ailemiz tarafından yapılan uyarılar eşliğinde öğreniyoruz. Nasıl yemek yememiz gerektiğini gözlemliyor, tuvalet eğitimi alıyoruz. Cinselliğimizi toplum karşısında ortaya koymamayı öğreniyoruz. Altı yaşımıza geldiğimizde neredeyse sivil toplumda yaşayabilecek bir hal alırken , doğada kendimizi nasıl savunabileceğimizi bilemez oluyoruz. Ve iç güdülerimizi bastırdığımız o yıllar hafızamızdan silinip gidiyor. İleri yaşlarda bu güdüleri geri gelip bizleri nevrotik bir hale sokarken fark ediyoruz sadece.

    İşte Madagascar tam da bu ilk beş seneyi bir çırpıda özetleyen bir film haline geliyor ilerleyen dakikalarında. Aslanımız Alex, New York'ta çok sevilen uysal bir canlıyken, vahşi hayatın içinde kendi doğasının farkına varıyor ve evcilleştirilirken bastırdığı bütün güdüler geri gelmeye başlıyor. Bunların içinde avlanma güdüsü dahil. En yakın arkadaşlarını bile yiyecek olarak görmekten kendini alamıyor. Güdüleri o kadar su yüzüne çıkıyor ki can dostu Marty'e bile bilinçsizce saldırıyor.

    Alex kendisini bir canavar olarak tanımlayarak arkadaşlarından ayrılıyor. Ve biz gizliden gizliye eğer sivil topluma uyum sağlamak için onca uğraş vererek bastırdığımız iç güdülerimizi ortaya çıkarırsak nasıl psikotik bir canavara dönüşebileceğimizi izliyoruz ekranda. Sisteme uymanın yararlarını öğreniyoruz. Vahşi doğada, oranın kuralsızlığında, en yakın dostlarımızı bile düşmana çevirebileceğimizi görüyoruz. Fakat bunu doğal ortamlarından koparılmış ve kafeslere hapsedilmiş canlıların yaşamlarında izlemek çok garip bir duygu veriyor insana.

    Görsellik açısından değerlendirdiğimizde, usta New York çizimleri ile insana bir an için bilgisayarda üretilmiş görüntüler izlediğini unutturan bir film Madagascar. Fakat karakterlerin hareketleri gözlendiğinde Dreamworks'ün, işin içinden Pixar kadar ustaca çıkamadığı da hemen farkına varılıyor. Filmde, doğal ortam seslerinin bilgisayardan çıkma efektler olduğu derhal seziliyor. Ancak karakterler, Ben Stiller, Chris Rock, David Schwimmer, Jada Pinkett Smith gibi usta oyuncular tarafından başarıyla seslendiriyorlar. Ve Madagascar, altında nasıl mesajlar yattığına kafa yorulmadığı takdirde gerek müzikleri, gerek esprileriyle hoşça vakit geçirmek için izlenebilecek iyi bir yapım halini alıyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top