Hesabım
    Rıhtımlar Üzerinde
    Ortalama puan
    4,3
    131 Puanlama
    Rıhtımlar Üzerinde hakkında görüşlerin ?

    33 Kullanıcı yorumları

    5
    13 Eleştiri
    4
    13 Eleştiri
    3
    4 Eleştiri
    2
    2 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    l-i-l-a-H
    l-i-l-a-H

    Takipçi 2.129 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    14 Ekim 2010 tarihinde eklendi
    Enfes bir Brando klasiği...
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    10 Kasım 2012 tarihinde eklendi
    Kusursuz bir film daha. Bu eserlerin boşuna klasikler listelerinde sayılmadığını, boşuna isimlerini bu kadar sık duymadığımızı onları izledikten sonra daha rahat anlayabiliyoruz. Hikaye, karakterler, senaryo hepsi yerli yerinde. Marlon Brando rol için biçilmiş kaftan. Karl Malden ve Lee J. Cobb da kesinlikle öyleler. İzlemek için fazla geç kalınmaması gereken filmlerden. İnsana bir şeyler hissettirebiliyor. Elia Kazan da filmografisinin en unutulmaz halkalarından birini yaratmış. Terry'nin fermuarını boğazına kadar çektiği montunu, dağınık saçlarını, şiş gözlerini kolay kolay unutamayacaksınız.
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.458 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    26 Ekim 2014 tarihinde eklendi
    Brando'nun fevkalade oyunculuğunu kenara koyarsak vasati ölçülerde bir film 7/10
    jamesbond-2
    jamesbond-2

    Takipçi 1.684 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    8 Mayıs 2015 tarihinde eklendi
    Boşuna klasikler arasında yer almadığını izledikten sonra anlıyorsunuz.Marlon Brando nasıl iyi oyunculuk sergilenirin dersini veriyor konu belki müthiş değil ama o yıllarda bu kadar başarılı bir film çekmek çok da kolay olmasa gerek...
    volkanick
    volkanick

    Takipçi 683 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    2 Aralık 2013 tarihinde eklendi
    -Konuşursam hayatımın bir kuruşluk değeri kalmaz. -Peki konuşmazsan ruhunun ne değeri kalır. Marlon Brando ve Lee Cobb 'un özellikle oyunculukları ile öne çıktıkları Elia Kazan erinin zulmünün ancak ve ancak ezilenlerin buna izin verdikleri sürece devam edebileceğini vurguluyor.
    hookers
    hookers

    Takipçi 274 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    27 Nisan 2008 tarihinde eklendi
    O çok sevdiğim 50li yılların atmosferinde geçen bir gangster hikayesi. Müziği çok hoşuma gidiyor. Özellikle dönemin mafya sömürüsünü, ezilen insanların umutsuzluğunu anlatması açısından anti-kapitalist bir tavrı var filmin...
    throughout
    throughout

    Takipçi 367 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    22 Şubat 2011 tarihinde eklendi
    Yaklaşık 60 yıl önce çekilen bu filmi günümüzde izleyebildiğimiz için şanslıyız bence.. genelde siyah beyaz filmlerden sıkılırım ben ama bu film gayet akıcıydı.. marlon brandoyu genç haliyle izlemek de ayrı bir güzellikti.. fakat filmden etkilendiğimi söyleyemem.. 60 yıl önce böyle güzel ve akıcı bir film çekilmesi tabiki büyük başarı ama etkileyicilik ne yazıkki yok.. sonuç itibariyle rıhtımlar üzerinde keyifli, hoş bir film.. 7/10
    ozzy-badd
    ozzy-badd

    Takipçi 831 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    3 Ocak 2010 tarihinde eklendi
    insan sınıflandırmasını çok iyi yansıtan bir başyapıt.taksi sahnesindeki oyunculuk çok harika.branda gene oynamış ve adam çok karizma :D.sonu ise ayrı bir hadise :D
    erdemmarasli
    erdemmarasli

    Takipçi 130 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    16 Ocak 2009 tarihinde eklendi
    Türk asıllı yönetmenin belki de en bilinen filmi. Elia Kazan bu filmde bir dönem mahkemede yargılanırken kendi arkadaşlarını satmanın ne kadar legal ve doğal bir süreç olduğunu rıhtım işçileri üzerinden anlatmaya çalışmış. Siyasi temelinin yanında bazı replikleriyle güzel bir film olsa da ben fazla abartıldığını düşünüyorum. Final sahnesi gerçekten orjinaldi. Benden 7/10
    nonself
    nonself

    Takipçi 27 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    11 Kasım 2006 tarihinde eklendi
    Terry Malloy (Marlon Brando) Bir limanda dok işçiliği yapmaktadır. Bir süre boks yapmıştır fakat bahisçi gansgster Johnny Friendly’nin (Lee J. Cobb) istekleri doğrultusunda kazanacağı bir unvan maçını bilerek kaybetmiştir. Bu olay aslında Terry�nin dünyaya bakışında bir nirengidir. Harcanmıştır Terry para uğruna. Hayalleri de yitip gitmiştir, Bir serseridir artık. Umursamaz, boş bakışlı bir serseri... Limanda sözde sendikanın ve sözde yöneticilerinin ne işler çevirdiklerinden haberdardır. Bu çete sendika aidatı ve sair adı altında işçileri sömürmekte, onların sırtından büyük parsalar götürmektedirler. Kirli işler John Doyle’un öldürülmesiyle iyice ayyuka çıkar...Terry de ucundan kıyısından bu işlere bulaşmıştır, arkadaşı John Doyle’u tuzağa düşürerek...Elia Kazan (yönetmen) filmi böyle bir liman şehrinde üç sac ayağı üzerine oturtmuştur: Terry�nin vicdan merkezli iç muhasebesi, halkın arasına karışan kilise ve diğer vicdan mahkumu Terry’nin ağabeyi Charley Malloy; canını kardeşine feda eden adam. Bu üç olgu ortak bir iyiliğe doğru öznelerini sosyalleştirmişlerdir. İyiliğin konuşu; ezilen, hakları gasp edilen, sömürülen işçilerin tarafında olmaktır. Terry’nin üstündeki aşk yıkıp döken bir körlük, delişmen bir tutku değil Onu insanı olana, öze itekleyen bir katalizördür. Aşk onu ehlileştirmiş, eğitmiştir. Bir sınavdadır Terry. Bir tarafta para, şan şöhret, unvan ve önemsenme isteği, diğer tarafta mazlumun yanında yer almak gibi daha soyut ve uhrevi bir haslet vardır. Terry’nin tözel bir iç-itiye sahip olduğunu, nihayetinde iyiliğin tarafında yer alacağını, şehirde yığınla bulunan şahinlere? karşı güvercinlerin tarafında yer aldığını biliyoruz filmin başından. Güvercin demişken antiparantez; iletişip duran günümüz insanı, hobilerini bile bir kafa karışıklığı içinde sunuyor bize. İç içe geçmiş eylemler, karman çorman terimler, alet edavat... Hobi dediğin güvercindir işte� Çıkarsın çatıya, yemlersin, su verirsin, güzel güzel ıslıklarınla gösteriler yaptırısın onlara... Budur yani. Anlaşılır, basit. Neyse... Kilise, ceket yakalarındaki Pazar günü rozetlerinden sokağa, gün yüzüne çıkmıştır. Çıplak ve gerçek gündüzle tanışmıştır Kilise. Peder, kardeşleri saydığı halkın içindedir sürekli. Onların dertlerini dert bilmiştir, savaşır onlar adına, yüreklidir de. Sömürülen kardeşlerinin tam ortasında hüzünle bir sigara yakar Peder (Karl Malden’ın ustalığı ne güzeldi!). Çarmıh da çıplak ve gerçekti zaten� Sömürülen işçilerin hıncı birikmektedir. Açık seçik ulu orta olmuyor bu iş tabi. Birkaç iyi insan, işçileri ve onların iyiliğini taşımışlar, yürütmüşler ve onlara neredeyse tamamen kaybedecekleri onurlarını geri kazandırmışlardır: Bir serdengeçti, bir acılı kız yüreği, bir 'evet, vicdanım var!' diyebilen ağabey ve bir de film boyunca deşifre etmediği (ki sinematografik anlatı olarak bunu fazlasıyla önemserim) kendi derinini gözlerinden okuduğumuz; 'onlar sana bir şey yapmadan sen onlara yap' gibi yabanıl ve boksörvari duruşuyla bil’hakkın 'serseri' Terry. Buraya kadar Elia Kazan’ın işi realiteyledir. Gerçek sokakta, bakınız...Görünüz... Bütün bu çabalar, bütün bu gerçeklik anlatısı mutlu son için maalesef tek başına yeterli olamıyor. Bu yüzden Ağabey Charley Malloy ve kardeş Terry Malloy’un sona doğru unutulmaz araba sahnesi gerçek dünyayla düşler arasındaki kırılma noktasıdır. E. Kazan bu noktada dümeni izleyiciye kaptırmıştır. Ölüm korkusu nedir? Vicdani rahatsızlık nasıl bir şeydir? N’olmuş yani sırtından sopanın eksik edilmeyeceği bi avuç işçi karın tokluğuna çalışıyorlarsa!? N’olmuş bunların içinden birkaç ipsiz ortadan kaldırılmışsa!? Ve daha bir çok salt bireysel ve bilinçdışı soru o araba yolculuğu esnasındaki gerçek sorulardır. Ölüm korkusunu kendimizde bir sınayalım bakalım işin içinden çıkabiliyor muyuz... Terry boks yaparken ağabeyi için bir fedakarlık yapmıştı tamam ama feda ettiği şey bir tutkudur sadece. Bu açıdan Terry arabadan inmeseydi n’olurdu? Sorusu baştan yok sayılmalıdır. Çünkü elebaşı John Friendly onlar için bir B planı hazırlamış gibi görünse de yoktur öyle bir şey aslında. Ağabey o tabancayı Terry’nin eline tutuşturacak ve Terry arabadan inecekti. Yani A planı yoktur. Düşler ve mutlu sonu bekleyen biz izleyiciler varızdır... Filmin finali müthiş coşkulu. Yani unutulmayacak sonlardandır diyebilirim. Başlardaki John Doyle’un öldürülüşü ve peşinden gelen cılız ağıt sahnelerini size çabuk unutturacak bir son.
    seheredek
    seheredek

    Takipçi 14 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    1 Ocak 2006 tarihinde eklendi
    öncelikle şunu söyleyeyim.bu filme şu ana oy kullanan 50 civarı arkadaşı tebrik etmek istiyorum.yani uyduruktan bir filme(örneğin matrik 3) yüzlerce kişi oy kullanırken bir sinema şaheserine 50 kişi oy veriyor. işte bu yüzden tebrik etmek istiyorum.ve unutmayın siz kaliteli film izliyorsunuz.ve buda sizi ayrıcalıklı kılar....10/10
    basakbilgi
    basakbilgi

    Takipçi 354 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    28 Eylül 2007 tarihinde eklendi
    Kanımca filmin en muhteşem anı final sahnesidir. Marlon Brando'nun güçlükle yürüyerek limana girdiği sahne çok etkileyiciydi.
    Esteban-2
    Esteban-2

    Takipçi 214 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    15 Temmuz 2007 tarihinde eklendi
    Tam bir şaheser.
    verbalkint92
    verbalkint92

    Takipçi 177 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    23 Kasım 2005 tarihinde eklendi
    aslında elia kazan marlon brando’dan ziyade frank sinatra’yı istemiş.fakat yapımcı marlon brando’yu isteyince elia kazan karsı cıkmamış.iyi ki de karsı cıkmamış.film amerika’nın ekonomik acıdan buhranlı dönemlerini aşırıya ve sömürüye kaçmadan araya güzel bir romantizmi de ekleyerek bize sunuyor.aldığı oscarları sonuna kadar hakeden küçük bütçeli olan filmin sinema tarihinde kaptığı köşe cok büyük.
    gigildak
    gigildak

    Takipçi 11 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    5 Mart 2010 tarihinde eklendi
    bu filmde olanlar zamanında türk toplumunda da olsaydı şimdi çok daha refah ve adaletli bir hayat süreceğimize inanıyorum.10/9 bazen gerçekler bile eğlencelidir:D
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top