Happy Birthday Sir Hitch
Yazar: Burak HatipoğluAslında bu hafta bambaşka konulara değinecektik, ama bir de baktık ki 13 Ağustos Sir Alfred Hitchcock'un 100. doğum yılına denk geliyor. Konuya önem vermeden geçmek olmaz, yoksa mezarında ters döner.
Efendim kendileri 1919 yılında Londra'da sessiz filmlerde arada çıkan yazıları yazan adam olarak sinemaya başlar, 1922 yılına kadar yardımcı yönetmenliğe kadar yükselir. Bitirebildiği ilk filmi 1925 yapımı 'The Pleasure Garden'.
1926 yılında 2.filmi 'The Lodger - Kiracı' ile kendi tarzının temel taşlarını yaratır. En sevdiği konu olan olaylarla hiç bir ilgisi olmadığı halde bir karışıklık yanlış anlama veya tuzak sonucu suçlanan yalnız genç adam entrikların içine çekilir ilk defa burada görülür. Teknik açıdan 'sağlamlığını' ilk kez bu filmde gösterir.
Ilk sesli filmi 1929 yılında gerçekleştirdiği ' The Blackmail - Şantaj ' olur. Artık Hitchcock gerilimi daha fazla arttırabileceği yeni bir unsura kavuşmuştur:Diyaloglar!
' The Man Who Knew To Much - Çok şey Bilen Adam ' ( 1934 ) ticari başarı kazandığı ilk filmidir.1956 yılında Gary Grant ve Doris Day ile filmi yeniden çeker.
Peşinden sayısız başarılı film gelir. 'The 39 Steps - 39 Basamak' (1935), 'The Secret Agent - Gizli Ajan' (1936), 'Sabotage - Sabotaj' (1936 ) ve 'The Lady Vanishes' (1938) ( bunun 1979 yapımı bir yeniden çevrimi var )
Ingiltere'de çektiği son film 1939 yapımı 'Jamaica Inn - Jamaica Hanı' ?dir.
İlk Hollywood filmi klasik Hitchcock öğelerini taşımamakla birlikte en bilinen filmlerinden biri olarak tarihe geçer : 'Rebecca' (1940). Sir ilk kez en iyi yönetmen dalında Oscar'a aday olup Amerikan pazarında gövde gösterisi yapar.
Yine başarılı filmler birbirini takip eder : Hitchcock ögelerini taşıyan ilk Hollywood filmi 'Foreign Correspondent - Yabancı Muhabir' (1940), kocasının katil olduğunu düşünen bir kadının hikayesinin anlatıldığı 'Suspicion - Ţüphe (1941) (1987'de televizyon için çekilen bir uyarlaması var ) , amcasının katil olduğunu öğrenen bir kızın hikayesinin anlatıldığı ( kadınlar hep kurban) 'Shadow Of A Doubt (1943)' ( yeniden çevrimi 1991 yılına denk geiyor ), bence en iyilerinden ( ve Hitchcock'un ender aţk öykülerinden) 'Notorius' (1946) ( yeniden çevrimi 1992 yılında ) ve sözü fazla uzatmadan diğerleri 'Spellbound - Öldüren Hatıralar' (1945), 'Rope' (1948) 'Strangers On A Train - Trendeki Yabancı' (1951). Son ikisinde Hitchcock klasik tiyatronun 'tek mekan' ilkesini başarıyla uygular. Benim açımdan 'Rope' en iyi üç Hitchcock filminden biri.
1954 yılında yine en iyi üç filminden biri olduğunu düşündüğüm 'Dial M For Murder' (1954) gelir. Bu sezon bu filmin 'Perfect Murder - Kusursuz Cinayet' ( 1998 - Yön : Andrew Davis ) adı altında yeniden çevrimini izledik. İzlemediğim için karşılaştırma yapamayacağım. Filmin birde 1981 yapımı bir televizyon uyarlaması bulunuyor. 'To Catch A Thief - Kelepçeli Aşık ' ise 1955 yapımı. 1955'de bir Hitchcock komedisi beyazperdede yerini bulur 'The Trouble With Harry' (1955). ( bununda yeniden çevrimi var ( en azından fikir baz alınarak ) : 'Weekend At Bernies' ( 1989 - Yön : Ted Kotcheff )
50'li yıllarda Hitchcock sinema tarihinin en çok hatırlanan filmleri arasında yerini alan üç bomba patlatır : favori oyuncusu James Stewart'ın rol aldığı 'Rear Window - Arka Pencere' (1954) ve 'Vertigo' (1958). Üçüncü film ise Hitchcock'un en iyi filmi olarak nitelendirilen 'North By Northwest' (1959) Filmde tüm Alfred Hitchcock öğeleri var : dahiane kamera görüntüleri, karışık-kısıtlı bir kadın-erkek ilişkisi, filme uyun mükemmel bir müzik ( Sir'ün en önemli filmlerinde müziğe imza atan Bernard Herrmann ) , technicolor, yerinde espriler, sembolizm ve mükemmel ayarlanmıţ heyecan.
'Psycho - Sapık' (1960) duş sahnesiyle bir kurgu başyapıtıdır. Bıçağın saplandığı bir kere bile gösterilmemekle birlikte o gün bugündür artık tek başına banyo yapamayan insanların sayısında inanılmaz bir yükseliş vardır. ( bununda yeniden çevrimini bu sezon izledik - ben izlemedim )
'The Birds - Kuşlar' (1963) ustanın bilinen son başyapıtıdır.
'Torn Curtain' (1966) bilhassa mutfakta geçen dövüş sahnesinin acımasızlığı ve gerçekliği dolayısıyla birçok kişi tarafından Sir'ün gizli başyapıtlarından biri olarak anılır.
Sonraki yıllarda gelen 'Topaz' (1969),'Frenzy'(1972) ve bilhassa son filmi 'Family Plot' (1976) ise insanı adeta isyan ettirecek kadar kötü filmlerdir.
5 defa Oscar'a aday olan Sir Alfred Hitchcock 28 Nisan 1980 günü hayata veda etti.