En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
kalpsiz
Takipçi
252 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
14 Ağustos 2009 tarihinde eklendi
Bazı yorumcuları anlamak zor, film durgun diye hiç yerden yere vurulur mu? Durgun film durgun filmdir, durgun olduğu üzere izlenir ve yorum yapılır. Bir aksiyon filmine yorum yaparken 'çok aksiyondu tempo hiç düşmüyordu' demek ne kadar saçma ise, bir romantik dram filmine de 'çok durgun ilerliyordu' demek o kadar saçmadır. Yapmayın Allah aşkına... Filmi durgunluğuyla değerlendirmeyin, filmi kendi kategorisinde değerlendirin. Tabiki durgun ve biraz sıkıcı gelecektir böyle bir senaryo. Film çok güzeldi bence, replikler oyunculuklar çok keyif vericiydi. Dikkatli her sinemasever bu filmi beğenecektir. O yıllara göre çekimler oldukça kaliteliydi, iyi bir iş çıkarmış filmi yapanlar. -Biraz riske girmek zararlı değildir, bedelini kendin ödeyeceğin sürece...- repliği de unutulmaz.
Kendi tabiri ile evde kalmış bir kız kurusu olan Karen (Meryl Streep) bir baronla evlenip barones olmak için Afrika'ya gider.Daha trendeyken tanıştığı Dennis'e (Robert Redrord) kendisini barones diye tanıtınca 'daha değil' yanıtını alır. Bir otelde evleneceği adamı ararken girdiği bir salondan, buraya kadınlar giremez söylemi ile dışarıya çıkartılır. Baronla evlenir ve bir çiftlik sahibi olur ama daha ilk günden Afrikanın orta yerinde 'yağmurlardan önce dönmüş olurum' sözüyle yalnız bırakılır.Bütün çiftlik işleri ile yalnız başına uğraşırken kendi toprakları üzerinde başkalarının hizmetkarlığını yapan yerli halkın iyiliği için de belli belirsiz bir mücadeleye girişir. Daha sonra eşi döner ama bu kez de savaş çıkar.Savaş sırasında yaptıklarıyla herkesin saygısını kazanır ama savaştan sonra bir şey daha kazandığını farkeder; eşi ona frengi bulaştırmıştır.O yıllarda tedavisi zor olan bir hastalık olduğu için Danimarka'ya döner. İyileştikten sonra tekrar Afrikadadır.Eşi onu aldatmaya devam edince ondan ayrılır ve Dennis ile yakınlaşmaya başlar. Devamında gerçekleşen olayların sonucunda Afrikadan ayrılırken tekrar ilk geldiği oteldedir ve bu kez eskisinden farklı olarak kadınların girmesinin yasak olduğu salona davet edilir ve kendisinden o salondakileri birlikte içki içerek onurlandırması istenir. Kısaca böyle geçen film iki büyük oyuncusu ve büyük yönetmeninin yanı sıra güçlü kadın karakteriyle öne çıkıyor.Afrikanın güzelliklerinden güzel müziklerin eşliğinde iyi yararlanıyor. Ama bütün saydıklarıma rağmen 7 oscarlık bir filmden insan daha fazlasını istiyor.İnsanlardan filmi tek kelime ile tarif etmesi istenseydi ezici bir çoğunluk 'sıkıcı' derdi.
1985 yılında en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo, en iyi müzik, en iyi ses dahil olmak üzere 7 dalda oscarı kucaklayan bir şaheser. Arşivlerde kesinlikle yerini bulmalı...
Pollack'ın pişman olduğu tek filmi budur... Öyleki bu filmi sinema formatına göre çekseydi çok daha harika bir film izlerdik. Bu film televizyon için çekilmiş bir filmdir dvd'deyken bu kadar sevilmesinin nedeni de budur filmin tek kusuru görüntüler küçük planlanmış ve kareler küçük oluşturulmuş başka bir sorununun olmadığını düşünüyorum.
Bu filmin televizyon için çekildiğini biliyordum ama böylede olabilirmiş...Durgun,aksiyonsuz ama dinlendirici bir film olmuş. Filmin büyük bölümünü sıkılarak izledim...10/7
Çok daabartılmaması gereken bir film. Film Kadıcağızı başından geçen talihsiz olayların seyrine dayanıyor. Bir insan bu kadar mı şansız oluyor yahu bir kör olmadığı kaldı diyesi geliyor insanın.Yine de seyirlik bir film oyunculuk ve mekan çok iyi. Velhasıl kadınların erkekleşme savaşı hiç bitmeyecek!?
aşagıda yazan sişirilmiş film yorumuna sonuna kadar katılıyorum.Cok klişe ve yapmacık duran insanlık mesajlarına oscar verilecekse cok işimiz var film inatla ilerlemiyor 3/10
Pollack övgüye değer bulduğum bir yönetmen fikrimce.Yönetmenin en sevdiğim filmi akbabanın üç günü’dür.Ama atları da vururlar filmini izleyemedim,hiçbir yerde bulamadım.Gecen sene bir kanal gösterdi ama fırsatım olmadı.Benim Afrikam filmi de yönetmenin filmografisinde sağlam bir yeri olan çok önemli bir eserdir.Muhalif tavrıyla tanınan dev aktör Robert Redford ile en sevdiğim bayan oyuncu Merly Streep’i buluşturan bir film olması sebebiyle de benim için ayrı bir önem tasıyor.Ağır temposuna rağmen güçlü romantizmi ile görülmeyi hakeden bir yapım.Filmde şahane afrika görüntüleri de mevcut.
"benim afrikam" arkadaşın da belirttiği gibi sinemada değil de televizyonda seyredilmeye daha çok uygun bir film. Bu filmde en çok beğendiğim Afrikanın tahrip edilmemiş doğası ve esere hakim olan özgürlüktür. romantik sahnelere rağmen dikkati dağıtmadan seyeredebildiğim ender film.
out of africa gibi kaliteli ve üstelik 7 oscar almış bir filmin hiç bir şekilde konusu hakkında bilgi eleştiri yazılmamış olması çok üzücü...umarız artık arşiv editörümüz bu duruma bi el atar...
ilk başta çok sıkıldım.konuyu bir türlü toparlıyamadım.çok yawaş ilerledi.ama bi vakitten sonra güzelleşti sanki.gerçek hayat hikayeleri hep etkilemezmi zaten.çok hoşuma gitti.sonuda güseldi.ama neden o kadının gerçekten afrikaya bir daha dönmemesini anlamadım..
Film ağır işliyor olabilir ama sıkıcı değildir. Bir kadının özgürlük ve yeni bir hayata başlama arzusu ve bunu afrikada araması, sorunlu aşkları ve araya sıkıştırılmış olsa da masahilerin yaşadıkları çok iyi işlenmiş. Final sahnesi ise (spoiler olacağınan yazmıyorum) bitirici darbeyi vurmuş bir filmdir.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.