En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
oscar1895
Takipçi
133 değerlendirmeler
Takip Et!
5,0
19 Mart 2006 tarihinde eklendi
Tıpkı diğer Trier filmleri gibi gözalıcı, etkileyici...Özellikle Emily Watson’ın kendisiyle hesaplaştığı sahneler uzun süre hafızalardan çıkmayacaktır.Dancer in the Dark’dan sonra izlediğim en iyi Trier filmi!...
Trier dehasının nedense engelli bir şekilde geç izlediğim filmi. Değişen bir şey yok belki biraz olgunluk sebebiyle etkisini dahada koyulaştırmışımdır. Fazlasıyla kanırtıcı bir senaryo. Emily Watson için diyecek hiçbir şey yok zaten. Tüm o sahteliklerden uzak, hissettiriş açısından çok ama çok etkili filmlerden biri. Sorgulatıcı ve sansasyonel. 9.5/10
Tek kelimeyle ifade etmem gerekirse "tuhaf" bir film.. zaman zaman etkili zaman zaman ok sama.. fazlasyla "sapkn" durumlar ve ifadeler olduu iin itici geldi bana.. ama yine de sonuna kadar kendini izlettiren bir film.. emily watson muhteem oynam.. genel olarak dndmde filmin olumsuz yanlar daha ar basyor.. fakat emily watson performans ve baz etkili sahneler gz ard edilemez.. bu nedenle ne ok dk bir puan verebilirim ne de yksek bir puan.. 6/10
saf,katışıksız aşk nasıl olabilir sorusunu cevaplıyor sanki film.aşkın tutkudan çıkıp saplantıya dönüştüğünü de düşünebilrisiniz.filmin bölümlere ayrılması da senaryoyu daha anlaşılır ve derli toplu hale getirmiş.bölüm geçişlerindeki kartpostallık görüntüler güzel,aynı yerde kullanılan müzikler ise vasat.filmin ana karakterine yani bess e ayrı bir pencere açmak lazım aslında.oyuncunun yarattığı karakter ve oyunculuk kabiliyeti takdire şayandı.böylesine sorunlu bir karakterin altından ziyadesiyle kalkmış.sonuç olarak güzel ve izlenesi bir film var ortada.10/10
senaryonun oluşum sürecine bakınca;"acaba senaryo ilk hali ile çekilse idi tepkiler nasıl olurdu?,insanlar bu filmden ve Trier'den nefret-belki de daha cok nefret-ederler miydi?" sorusu geliyor aklıma..Cok iyi bir film yapmış Trier,oyuncu seçiminden,kamerasına kadar cok değişik bir film olmuş..Hele ki chapterlar arası seçilen müzikler..Hayatımın her evresinde izleyecegim bir film..
breaking tehe waves bence trier’in en iyi ilk 2 filmine girer hatta biraz daha ileri giderek en iyi filmi olduğunu söyleyebilirim.tam anlamıyla trier tarzını yansıttığını düşünüyorum.filmin omuz kamerasıyla çekilmesi çok daha fazla inandırıcılık ve etkileyicilik katmış.her sahnede acaip bi sona gittiğinizi haber veriyor adeta.hele sonundaki çan sahnesi yok mu ağlamamak için kendimi zor tuttum. emily watson’un inanılmaz oyunculuğuna da zaten diyecek pek birşey yok akademi gerekeni söyledi zaten ama trier’in tarzına hakim olamayan ya da hala ısınamamış olanlar için ne kadar dayanılır bir film olur tartışılır.trier’in ahlak,ahlaksızlık,muhafazarlık,cinsellik,sapkınlık takıntıları(ayrıca trier çok absürd bir porno yönetmeniidir de) iyice ayyuka çıkıyor.genel olarak unutulmazlar kategorisine girebilecek bir film kesinlikle.ama eğer filmi izlemediyseniz ve izlemek istiyorsanız biraz sabırlı ve tahammüllü olmaznız gerecek.trier hazmı zor bir adam kesinlikle...
Dünyanın en uç noktadasındaki aşk hikayesiydi bu filmde anlatılan. Hollywood'un elinde çerezlik hüzünlü bir aşk filmine rahatlıkla dönüştürülebilecek bir senaryosu olan fakat Lars Von Trier'in tüm çıplaklığıya ve doğallığıyla resmedip seyircinin karakterle kendisini özdeşleştirmesini engelleyerek sunduğu harikulade bir filmdi "Breaking the waves"...
insanı rahatsız eden bir film. cinsellik üzerine kurulu bir konu. psikolojik rahatsızlıkları olan isterik bir kadın ile onun normalliği şüpheli kocası arasındaki tuhaf ilişkiyi konu alıyor. birbirlerini sevip sevmediklerine, yalnızca cinsellik için mi beraber olduklarına, kendi içlerindeki boşlukları doldurmak için mi birbirlerine tutunduklarına karar vermek zor. izlerken sürekli her ikisinin de durumunu, içinde bulunduklarını ruh hallerini ve aralarındaki ilişkiyi sorgulayacaksınız. Holywood filmlerinden hoşlananların kesinlikle uzak durmaları gereken bir film.
Bu film hakkında söylenebilecek pek çok şey olsa da,bunlar filmin muhteşem "sinema" duygusunun yanında kifayetsiz kalacaklardır.Sadece Jan ve Bess arasındaki o sımsıcak telefon konuşması sahnesi bile bu filmi klasik yapmaya yeterli,oyuncuların ruh hallerini fazlasıyla zorlamış olduğunu düşündüğüm performanslarına değinemem bile,hatta bu film hakkında yorum yapacak yeterliliğe bile sahip değilim belki,ama bildiğim birşey varsa;bu filmin yaydığı gücün hiçbir "dalgakıran" tarafından soğurulup yok edilemeyeceğidir.Saygılar.
tanrı aşk ve diğerleri... cinsellik diğerlerini giriyor elbette... bu kadar güzel işlenmiş, duygusal tutkulu gerçek samimi içten yırtıcı bir aşk filmi daha önce izlemiş miydim bilmiyorum...insanın kendini sevgiyi aşkı ve inancını sorgulamasıyla son buluyor film... aşk için sevgi için ne kadar ileri gidebilirsiniz? cevabı sizde ama basse ’nin cevabını göz yaşları içinde seyrettiğimi itiraf etmeliyim... 10/9..
Dalgaları aşmak kült statüsüne erişmiş;içinde barındırdıgı hüzünlü hikayesiyle insanı içten içe ele geçiren yerinde imgelerle,yanılsama ve gerçeklik arasındaki uçurumun şonuçlarını,Kalvinist ögretileri sorgulayan,güçlü kurgusuyla,filmin vuruculugunu serleştiren oyunculuklarıyla,inanç üzerine sert bir o kadarda sarsıcı anlatımıyla etkili bir fılm.
Trierin dehasına hayranlık duyduracak yine bir Trier klasiği...O kadar çok olumlu en yüklenebilecek bir film ki, hangisi söylenmeli bilemiyorum. İzlediğim en iyi aşk filmlerinden biri yada aşk ekseninden yola çıkarak, varolan tüm ahlakilik ve normallik standartlarını karşısına alan en iyi aşk filmi...Dini yargılamanın günahkarı,bilimsel yargılamanın anormali, ahlaki yargılamanın kötüsü olan Bessin eylemleri,yıkılması gerekenleri, insanı her türlü iyi ve kötü yargılarının ötesinde tavır aldıran, her türlü kutsala darbe vurma olanağı sunan kutsalla, yani aşkla yıkar. Yıkıcı ve yeniden kurucu nitelikler sergilemesi bağlamında aşka ancak bu kadar insansal bir anlam yüklenebilirdi, bunu da bu kadar iyi ancak Trier yapabilirdi...
gelenekler,bağnazlık,yobazlık ve karşılarında yine Lars VON Trier.insana ve onun en temel gereksinimlerini karşılamasına kimin engel olmaya hakkı olabilir?cevap:tabii ki toplumun veya onun tiksindirici ve insanı daha çok insan olmanın doğallığından uzaklaştıran baskısı.açıkçası bu film benim için gerizekalılar ile birlikte en beğendiğim eleştirel lars VON trier filmi.toplumu ve gelenekleri bu kadar çarpıcı anlatan çok az sayıda film var ve ne kadar şanslıyız ki lars VON trier bu konuda bizim yanımızda.ama tabii ki sadece film çekmek veya onu izlemek yeterli değil,insanın kendini gerçekleştirmesi,hayır diyebilmesi en kutsal ''evet''e bile.bunların çok üstüne çıkmalı ve öyle yaşamalı ve buna ilk olarak tüm ahlaki normları reddederek başlamalı.çünkü ahlak,din ve erdem en büyük düşmanıdır insanın kendini gerçekleştirmesine...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.