Senaryosunu, Daphne du Maurier'nin aynı isimli bir kısa hikayesinden (1971) uyarlayarak Allan Scott ile Chris Bryant'ın yazdıkları ve Nicolas Roeg'un da yönetmen koltuğunda oturduğu “Don't Look Now”; insanı derinden etkileyen, "doğaüstü güçlere olan inanç" ile kabullenilmesi pek de kolay olmayan "ölüm" olgularının ana tema olarak kullanıldığı, psikolojik bir gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, vizyona girdiği yıl sinema salonunda izlediğimiz bu filme; Julie Christie ile Donald Sutherland'in, "Last Tango in Paris" deki (1972) Marlon Brando ile Maria Schneider'ınki kadar etkileyici olan sevişme sahnelerinin "sansürlenmediği", 1080p formatındaki pırıl pırıl bir Criterion Collection Blu-ray'i aracılığıyla biraz daha yakından bakalım...
***
Laura (Julie Christie) ve John Baxter (Donald Sutherland) çiftinin küçük kızları Christine (Sharon Williams), erkek kardeşi Johnny'nin de (Nicholas Salter) gözleri önünde; içine kaçan topunu almak isterken, ailenin İngiltere'deki kır evlerinin yakınındaki gölet de boğularak hayatını kaybeder...
Hikayenin bu kısmında, dikkatlerden kaçmayan husus; sanki bu beklenmedik kaza, birden kendisine malum olmuşçasına, John'un evden dışarıya fırlayarak doğrudan gölete koşmasıdır...
***
Bu elim kazadan aylar sonra, bir hayli yıpranmış olan Aziz Nicholas Kilisesini restore ettirmek isteyen Piskopos Barbarrigo'nun (Massimo Serato) açtığı ihaleyi kazanarak; mimar olan John ile karısı Laura, oğulları Johnny'i İngiltere'de bırakarak Venedik'e giderler...
Yemeklerini yedikleri restoranda Laura ile John; Heather (Hilary Mason) ve pencereler açıldığında aniden çıkan rüzgarda gözüne bir kum tanesi kaçmış olan Wendy Baxter (Clelia Matania) isimli, iki yaşlıca kız kardeşle karşılaşırlar...
Telaşla söz konusu nesneyi, Wendy'nin gözünden çıkartmak amacıyla restoranın tuvaletini arayan kardeşlere Laura yardımcı olduğunda, kardeşlerden her iki gözü de görmeyen ama medyum olduğunu iddia eden Heather Laura'ya; restoranda kocasıyla oturduğu masada, ölmüş olan kızı Christine'i gördüğünü söylemesinin yanı sıra bu tespitini, Christine'in üzerindeki kırmızı renkteki kısa yağmurlukla güçlendirerek kanıtlama uğraşındaki Heather, onun çok mutlu olduğunu da belirtir...
Duydukları karşısında iyice sarsılan Laura; yeniden masaya döndüğünde, fenalaşarak masanın üzerindekilerle beraber yere düşer...
***
Deniz ambulansıyla, yakınlardaki bir çocuk hastanesine kaldırılan Laura kendine geldiğinde; restoranın tuvaletinde yaşadıklarını, John'a da anlatır...
Bu durum başlangıçta, John'u biraz endişelendirse de; Laura'ya tebessüm ettirdiği için çok da üstelemeyerek kendi haline bırakıverir...
***
Derken...
Hastaneden ayrılan Laura ile John, bir motorlu tekneyle otellerine dönmekteyken; kanalın üzerindeki köprülerden birindeki polis, teknenin durdurularak güzergahının değiştirilmesini ister...
Zira gittikleri yöndeki binalardan birisinde, bir cinayet işlenmiş olup polis dedektifleri kanıt toplamaktadırlar...
***
Neyse...
Bu olayın etkisini de kolaylıkla atlatan Laura kocasına; kendisini dua edip, kızı için mumlar yakabileceği bir kiliseye götürmesini söyler...
Ve...
İtalya'nın ünlü Rönesans mimar ve heykeltıraşlarından Antonio Rizzo'nun (1430 - 1499), 1490 yılında yaptığı "Madonna / Meryem" heykelinin de bulunduğu tarihi "Madonna dell'Orto" Kilisesine giderler...
***
Durup dururken ortaya çıkan bu kilise ziyareti mevzusu; Piskopos Barbarrigo ile olan randevularına gecikmelerine yol açsa da ilk buluşma, restore edilmekte olan kilisenin önünde gerçekleşecektir...
Bunlardan John'un teknik bir sunum da yapacağı ikincisi ise, mutabık kalındığı şekilde Piskoposun odasında olacaktır...
***
Çok geçmez...
Nihayet otellerine dönen Laura ile John, duş ve diş fırçalama fasıllarının sonrasında yataklarına uzandıklarında; karı koca olduklarını ve cinselliği, "oldukça zor ama bir o kadar da başarılı sevişme sahnelerinde", bir kez daha anımsarlar...
Ardından da, akşam yemeği için yöneticiliğini Alexander'ın (Leopoldo Trieste) yaptığı otelin restoranı yerine bir başkasını tercih eden çifte kumrular; kentin yabancısının bakış açısından, tam anlamıyla bir labirenti andıran Venedik sokaklarında yola koyuluverirler...
Laura'nın su içindeki kanal farelerinden ürkerek geri çekildiği bir an John'un gözüne, Christine'in üzerindeki yağmurluğun benzerini giyen bir çocuk ilişir...
***
Ertesi sabah...
John ile Laura, restorasyon sahasına gittiklerinde; John, Wendy ile Heather'ın kendilerini uzaktan süzmekte olduklarını fark eder...
Ki sıkılarak, kilisenin yer aldığı meydandan yürüyerek uzaklaşan Laura'da, takipteki kız kardeşlerin ayırdına varacak ve Heather'ın ağzından; kocası John'un da, altıncı his biçimindeki çok özel bir ruhani yeteneğe sahip olduğu görüşünü duyacaktır...
***
Yetmez...
Bu kız kardeşlerle tanıştırmak gayesiyle Laura, John ile kendisi için bir seans da ayarlar...
Böylelikle de biricik kızlarına, yeniden kavuşabileceklerdir...
Fakat kapağı bir meyhaneye atacak olan John'u ikna edemeyen Laura, seansa tek başına katılmak zorunda kalır...
***
Laura'nın Heather'dan edindiği bilgiye göre, Venedik'ten ayrılmadıkları sürece John'un başı dertten kurtulmayacaktır...
O sebeple de John'un Piskopostan, en azından birkaç haftalığına izin almak suretiyle derhal İngiltere'ye dönmeleri gerekmektedir...
Dakika 50...
Fırsat bulup da bugüne kadar, her bir karesi özenle tasarlanmış olan bu sinema şaheserini izlememiş olan sinemasever dostları; mevcut gizemin de giderek arttığı, ters köşe sürprizleri bünyesinde barındıran, 60 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,