Senaryosunu da, Perulu kauçuk baronu Carlos Fermín Fitzcarrald'ın 1890'lardaki gerçek yaşam öyküsünden esinlenmek yoluyla kaleme alan Werner Herzog'un yönetmen koltuğunda oturduğu “Fitzcarraldo”; "destansı (epic)" bir anlatım üslubuna sahip olan ve finalinde olacaklar merakla beklenen ilgi uyandırıcı bir macera filmi olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, vakti zamanında 14 milyon Alman Marklık (DEM), küçümsenemeyecek bir bütçeyle çekilen ve sahadaki prodüksiyonu esnasında; yerel figüranlara ilişkin olarak ölüm, yaralanma, felç, yılan sokması vs. gibi kimi aksiliklerin de yaşanmış olduğu, Cannes Film Festivali'nde Werner Herzog'a "En İyi Yönetmen" kategorisindeki ödülü de kazandırmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...
***
Açılış:
"Ormanda yaşayan Kızılderililer 'in deyimiyle, Cayahuari Yacu ülkesi; 'Tanrı'nın yaradılışı sonlandırmadığı diyar'... İnançlarına göre; eserini tamamlaması ancak, insanoğlu tarihe karıştıktan sonra gerçekleşecektir..."
Şeklindeki ifadeler içeren bir giriş ile yapılır...
***
Peru'daki Amazon Havzasında, And Dağları'nın doğusundaki küçük bir şehir olan Iquitos'ta yaşayan İrlandalı Brian Sweeney "Fitzcarraldo" Fitzgerald (Klaus Kinski) ile başarılı bir genelev işletmecisi olan sevgilisi Molly (Claudia Cardinale), iki gün iki gece boyunca kürek çekmek suretiyle; tamı tamına 1.200 mil yol kat ederek, özellikle de Fitzcarraldo'nun hayranı olduğu ünlü İtalyan tenor Enrico Caruso'yu (Jean-Claude Dreyfus) izlemek üzere (gerçi filmde açıkça belirtilmiş olmamasına karşın) Buenos Aires'e gelmişler ve şimdi de, kapıdaki görevliyi (Milton Nascimento) ikna ederek operanın sergilendiği salona girmeye çalışmaktadırlar...
Ki, girerler ve her ne kadar yer bulup oturamasalar da; hayranlıkla son bölümü izleme şansını da bulurlar...
Peki biz neden mi durup dururken, lokasyon olarak bu sevimli çiftin; yöneticisiyle (Peter Berling) oturup konuştukları bu opera binasının, Buenos Aires'de yer aldığını düşündük?
Tabii ki de, büyük usta Enrico Caruso'nun sahne programını; büyük bir "titizlikle" göz önünde bulundurmuş olmanın verdiği cesaretle...
Üstelik de Arjantin'in, Amazon nehrinin havza ülkelerinden biri olmamasına rağmen...
***
Bu arada:
Trans-Andean demiryolları işinde iflas etmesinden sonra buz imalatçılığıyla uğraşan Fitzcarraldo'nun en büyük hayali; Iquitos'ta bir opera binası inşa ettirip, açılışını da Enrico Caruso'ya yaptırmak olduğunu da öğreniyoruz...
Fitzcarraldo bunu, neredeyse delicesine bir takıntı haline getirmiştir...
Öyle ki, kapısını içeriden kilitlediği kentin kilisesinin çatısına çıkıp çanını çalarak bu niyetini; kendisini şaşkınlıkla izlemekte olan halka da haykırarak duyurunca, polis tarafından göz altına alınarak bir kodese tıkılıverecektir...
***
Derken...
İki gün içeride tutulmasının ardından serbest bırakılan Fitzcarraldo, çıkar çıkmaz soluğu Molly'nin evinde alacaktır...
Zira birlikte; Fitzcarraldo'nun opera saplantısı sebebiyle, kendileri açısından onur kırıcı bir biçimde neticelenecek olan, Don Aquilino'nun (José Lewgoy) davetine katılacaklardır...
***
Neyse...
Molly'nin Fitzcarraldo'ya önerisi, buz işini bırakarak daha fazla para kazandıracak olan kauçuk işine girmesidir...
Fakat bunun için ufak bir buharlı gemi ve her şeyden önce geniş bir toprak ile çalıştırılacak yüzlerce işçi lazımdır...
***
Bunun üzerine, bölgenin en büyük kauçuk üreticilerinden Don Aquilino'nun da desteğiyle harita üstünde kısa bir araştırma yapan Fitzcarraldo; ulaşım zorluğu nedeniyle kimsenin ilgilenmediği, sahipsiz bir araziyi gözüne kestirir kestirmez, ortağı olacak olan Molly'nin de maddi desteğiyle söz konusu araziyi Peru hükümetinden kiralarken Don Aquilino'nun eski buharlı gemisini de satın alırlar...
Hemen hemen bir hurdayı andıran geminin mekanik onarımını, Don Aquilino'nun bulduğu ustalardan Cholo (Miguel Ángel Fuentes) ve ekibi üstlenecektir...
Elbette SS Molly Aida adı verilen gemiye, Orinoco lakaplı Paul Resenbrink (Paul Hittscher) kaptan olarak işe alınır...
Huerequeque'de (Huerequeque Enrique Bohorquez) aşçıları olacaktır...
***
Çok geçmez...
Şampanya şişesi patlatılarak denize indirilen gemi ile yola çıkılır...
Ancak umulanın aksine ve Don Aquilino'nun şaşkın bakışları arasında, akıntıya karşı ters bir yöne doğru...
***
Tam da bu noktada, muhakkak sorulması gereken soru; Fitzcarraldo'nun başarı sağlayarak, opera hayalini gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğidir...
Çünkü bu işte de Fitzcarraldo'nun iflas edeceğinden, hiçbir şüphe duymamaktadır Don Aquilino...
Zaten başka türlü de, ne diye Fitzcarraldo'ya yardım etmiş olsun ki; kendisine rakip çıkmasını istemeyen, Don Aquilino tarzındaki bir adam...
Dakika 54...
Filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımız ile Don Aquilino'ya yönelik; beklenmedik "ters köşe" sürprizleri bünyesinde barındırmasının yanı sıra müziklerinin de kulakların pasını sileceği, 104 dakikalık şahane bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,