Toprak Altında
Yazar: Oktay Ege KozakToprak Altında, sinema okulunda aldığım hikaye geliştirmesi derslerinde verilen küçük ödevleri hatırlattı. "Sadece bir mekanda iki karakterin başından geçen, bu karakterlerin ikisinin de kendisi için istediği ortak bir eşyanın o mekanda saklandığı yirmi sayfalık bir kısa senaryo yazın" gibi. Hikaye yaratımında ortaya atılan bu kısıtlamaların amacı belli sınırlara bağlı kalarak ne kadar yaratıcı olabileceğimizi sınamaktı.
Toprak Altında, bu tür bir yaklaşımın en ekstrem versiyonunu temsil ediyor. Eldeki tek mekan bir tabutun içi, ve tek karakterimiz tabutun içinde bir adam. Karakterimizin tek isteği ise tabuttan çıkmak. Bu sınırlarda 90 dakikalık bir film yaratın. Haliyle bu tür bir sınırlamanın en büyük kozu bu konseptin seyircide yaratacağı klostrofobi hissi olacaktır. Fakat dürüst olalım ki 90 dakika boyunca bir kutu içinde bir adamın mücadeleleri ne kadar gerilim dolu olursa olsun bir süre sonra seyircinin sabrını zorlayabilir.
İtiraf etmeliyim ki, Toprak Altında'nın yönetmeni Rodrigo Cortes ve yazarı Chris Sparling, imkansızı başarıyor ve baştan sona ilgimizi koruyan, coğunluğu boyunca kısıtlı mekanını fark ettirmeyen, yer yer nefes kesen eski usül bir gerilim yaratıyor. Testere serisi gibi pahalı kan efektleri bombardımanlarından kendisine gına gelmiş korku severler bu film ile bayağı tatmin olacaklardır.
Irak'ta sürücülük yaptığı konvoya yapılan bir saldırı sırasında şuurunu kaybeden Paul Conroy, kendini bir tabutun içinde gömülü bulur. Başına ne geldiğini anlayabilmek ve bu kabustan kurtulabilmek için elindeki tek kaynaklar bir çakmak, bir bıçak ve bir cep telefonudur.
Yönetmen Cortes, mekan kısıtlamasını avantajına kullanarak hem yakın çekimlerle dolu klostrofobik bir his yaratıyor, hem de tabutun etrafı kapkaranlık toprak ile sarılı olduğunu gördüğümüz geniş çekimlerde Paul'un yukarıdaki dünyadan ne kadar kopmuş olduğunu gösteriyor. Ayrıca filmin çoğunluğu çakmaktan çıkan alevden kaynaklanan doğal ışıklandırması, hikayenin karanlık tonuna yardımcı oluyor.
Tabuttaki ışığın söndüğü, sadece Paul'un nefes alışını duyduğumuz bazı uzun sekanslar seyircide yaratılan boğulma hissi ile mükemmel bir biçimde oynuyor. Toprak Altında, kesinlikle karanlık bir sinema salonunda izlenmesi gereken bir deneyim. Işıkların açık olduğu, kendimizi daha güvende hissettiğimiz oturma odası gibi bir mekanda, DVD'de izlendiğinde aynı etkiyi yaratacağından şüpheliyim.
Şu ana kadar pek de hayranı olmadığım Ryan Reynolds ise, açıkcası bayağı güçlü bir performans ortaya koyuyor. Her ne kadar tavsiye etsem de, klostrofobiden yakınan seyircinin uzak durması kanımca doğru olur.