İlki 15 sene önce çekilen ve her devam filminde daha da kabak tadı veren bir seriyi devam ettirmek ilk etapta nafile bir çaba gibi görünebilir. Ancak Tom Cruise'un elleriyle büyüttüğü bebeğini yarı yolda bırakmaya hiç niyeti yok. Tamam, aslında bu durumu işin içine "bebek" katarak duygusallaştırmaya gerek yok. Cruise'un 100 milyon dolar barajını aşan son filminin Görevimiz Tehlike 3 (Mission: Impossible III) olduğu gerçeği bile herşeyi açıklamaya yetiyor.
1996 yılında Brian De Palma'nın -kendi karakteristiğinden biraz uzakta seyretse de- komplolar ve casus gerilimiyle ördüğü ilk filmiyle başlayan macera, farklı geleneklerden sinema anlayışına sahip olan yönetmenlerin koltuğu devralmasıyla devam etti. 'Aksiyon sinemasının paşası' olarak nitelendirebileceğimiz John Woo'nun imza attığı ikinci film, komplo ve gerilimi çöpe atıp, Uzakdoğu alışkanlıklarını alabildiğine abartılı bir şekilde gözümüze sokuyordu. Çoğu seyirci ve eleştirmen bu açıdan yaklaşmadı ama John Woo, Görevimiz Tehlike 2 (Mission: Impossible II)'de aleni bir şekilde kendi parodisini yapıyordu. Belki de tek hatası başrolde Chow Yun-Fat yerine Tom Cruise olduğunu unutması oldu. Bu kıyafet Tom Cruise üzerinde o kadar iğreti durdu ki film geniş kitlelerce yerden yere vuruldu. Yine de televizyondan gelen ve istemese de sinemacılık kimliğine etkileri sinen J.J. Abrams'ın kolayca unuttuğum Görevimiz Tehlike 3 (Mission: Impossible III)'ünden daha kişilikli bir filmdi. İşin ilginç yanı Tom Cruise'un başrolünde olduğu bir Alias bölümünden hallice olan 3. film, serinin yeniden doğuşu olarak resmedildi. Bu resme benim gibi inanmayan insanlar arasında Tom Cruise ve bizzat J.J. Abrams'ın da olduğunu düşünüyorum. Zira aldıkları yerinde kararla dördüncü film için Brad Bird'ü yönetmenlik koltuğuna oturtan yapımcı ikili, bu sayede serinin asıl yeniden doğuşuna zemin hazırladılar.
The Iron Giant, İnanılmaz Aile (The Incredibles) ve Ratatuy (Ratatouille) gibi işleriyle animasyon sevmeyenleri dahi bir kez daha düşünmeye sevkeden Oscarlı yönetmen Brad Bird, ilk kanlı canlı filmine sahip olduğu animasyon ruhunu katıp harikalar yaratıyor. Tüm eski casus filmi klişelerini barındıran senaryoyu hiç kafaya takmayan ve oluşabilecek dezavantajları yönetmenlik kabiliyetleriyle avantaja çeviren bir anlayış var Brad Bird'ün filminde. Yönetmen filmin başında duyduğumuz ' nükleer silah, nükleer silah kodları, kötü Ruslar' gibi isim ve sıfat tamlamalarının, bize ' beyninizi iki saatliğine bekleyemeye alın, kafa yormaya gerek yok' açıklamasını yaptığını varsayıyor ve bu hareketle bünyemizde kalan fazla enerjiyi duyu organlarımız için kullanmamızı rica ediyor.
Usta yönetmen Howard Hawks'ın iyi bir filmi tanımladığı ' Üç harika sahne çek, geri kalan sahneler de kötü olmasın yeter' düsturunu kaynak olarak alırsak – ki yeterince güvenilir bir kaynaktır- Görevimiz Tehlike 4 (Mission: Impossible - Ghost Protocol) iyi bir film. Dean Martin'den 'Ain't That A Kick in the Head' eşliğinde izlediğimiz, olabildiğine eğlenceli bir hapishaneden kaçış sahnesiyle açılan film, bu dakikadan sonra arada vasat ama kötü olmayan bağlamalar yaparak aksiyon sekanslarını sıralıyor. Açık bir biçimde hissedilen James Bond dokunuşunun da etkileriyle Budapeşte, Moskova, Dubai ve Mumbai arasında mekik dokuyan Ethan Hunt ve ekibi, her ülkede 'kötü adamı dize getirecek' bir aşama kaydediyorlar. Bütün bu gezinti içerisinde özellikle Dubai bölümü şovu çalıyor. IMAX sayesinde etkisi ikiye katlanan Burj Khalifa'daki (dünyanın en yüksek binası) 'bir yerlere tırman ve içeri sız' sahnesi, sırf görselliği daha da coşturmak için kotarılan kum fırtınası içinde takip anları bu yılın en iyi aksiyon filmini izlediğiniz konusunda şüpheye yer vermiyor.
Ghost Protocol'ü öncüllerinden ayıran en büyük farkı karakterlerinin geçmişlerine göz ucuyla da olsa bakması. Bir önceki filmde gönül ilişkisine girdiği kadınların sonraki bölümde kayıplara karışmasına alışık olan(!) Ethan'ın eşiyle ilişkisi sizin hayalgücünüze bırakılmıyor mesela. Aynı şey ekip elemanları için de geçerli. Bütün karakterlerin geçmişle hesaplaşmak, intikam almak, saha ajanı olmak gibi 'amaçları' var.
Filmin en yetersiz seçimi ise maalesef kötü adam konusunda yaşanıyor. Para ya da gizli bir silah gibi spesifik şeyler peşinde kendini heba eden Mission Impossible kötülerinin yerini, nükleer bir savaş sayesinde gezegenimizin yeniden yapılanabileceğini düşünen bir fanatik alıyor. Ejderha Dövmeli Kız (Män som hatar kvinnor)'dan hatırlayacağımız Michael Nyqvist'ın oyunculuğunda problem yok ama karakterin yetersiz işlendiği çok açık bir şekilde ortada. Jeremy Renner (her ne kadar Tom Cruise'den sahne çalmasına izin verilmese de), Paula Patton ve Simon Pegg'in rollerinde gerekeni yaptığı filmin kutlanması gereken ismi ise -ne kadar kasıntı bulsak da- Tom Cruise... Sırf Hollywood aksiyon sinemasını tek başına ayakta tutmaya çalıştığı için değil, sonunda Ethan Hunt karakterini ve filmin tonunu tam olarak özümseyerek Brad Bird'ün işini kolaylaştırdığı için...
firat_atac@hotmail.com / firatatac.tumblr.com