Bir suç filmiydi. Finaliyle beni bir hayli şaşırtmayı başardı. Sürükleyici bir yapısı vardı filmin. Filmde sevdiğim oyuncular yer alıyordu. En sevdiğim oyuncu da Edward Norton idi. İzlediğim en az 7-8 filmi olmuştur. Burada da çok iyi performans sergilemiş. Bir bedende iki farklı karakteri canlandırmış. Film bana birkaç defa ters köşe yaptırdı. Aaron karakterinin ilk önce kişilik bölünmesi hastalığından muzdarip biri olduğunu aktardı bize, sonra da böyle bir hastalığının olmadığını, Aaron'un kendisinin bilerek iki farklı karaktere dönüştüğünü aktardı. Adının da Aaron değil Roy olduğunu söyledi. Roy'un mahkemede suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışan avukat Martin de bunu öğrendikten sonra doğal olarak kahroldu. Martin, Aaron'un suçsuz olduğuna inanıyordu çünki Aaron kekeme ve çok saf biri gibi gözüküyordu. Onun böyle bir cinayeti işleyeceğine inanmadı. Daha sonra Aaron'un arkadaşından bir kaset aldı. Aaron dini bir tarikata üyeydi. Bu kasette başpiskopos, Aaron ve arkadaşına cinsel ilişki yaptırtıyordu. Bu kasedi izledikten sonra Aaron'un yanına gitti. Kasedi izlediğini anlattı ve Aaron kişilik dönüşümü yaşayarak Roy'a dönüştü. Martin'in işi zorlaşmıştı çünki başta Aaron'un suçsuz olduğunu kanıtlamaya çalışırken şimdi hastalığını kanıtlamaya çalışmak zorundaydı. Son sahnede Venable Aaron'un hastalığının varlığını test etmek amacıyla ona aşırı yüklenir ve Aaron yine kişilik değiştirerek Roy'a dönüşür. Son sahnede Aaron kendini ele verir ve hasta olmadığı burada anlaşılır. Film burada ikinci ters köşesini yapar. Film bu şekilde sona erir. Filmin gerçekçilik olarak biraz zayıf kaldığını düşünüyorum.
Film, insana senaryosuyla ters köşe yaptıran sürükleyici bir suç filmiydi.
Filme verdiğim puan= 7,5