Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Dizici
Seriye her ne kadar yanlış bir şekilde başladığını düşünsem de filmin ilk 15 dakikasındaki hikâye kurma aşaması ilgi çekiciydi. Hikâye nereye doğru everileceğine dair umut vadediyordu. Fakat her şey yerine oturup olaylar patlak verdikten sonra umutlar kırıldı. Ayrıca film, nasıl bir film olmak istediği konusunda, son derece kafa karıştırıcıydı. Bazı anlarda gayet ciddi bir havaya girerken bazen yapmacık bir espri anlayışı ile dikkat dağıttı. Toparlarsak; Kara Kule averaj ikna edicilikte, korktuğum kadar kötü olmayan ama umduğum kadar da iyi olmayan bir film. Kısacası daha çok bir görevi yerine getirmek için çekilmiş gibi. Bu filmden tatmin olmayacağını düşündüğüm serinin fanları filmi aceleye getirilmiş ve çok kısa bulacaklardır. Kitaba dair en ufak bilgisi olmayanlar ise filmin kısalığından ve acelesinden dolayı pek çok olayı, karakteri anlamlandıramayacaktır.
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
Stephen King’in eserleri, sağlam simgeleri ve ana fikirleriyle öne çıkarlar. Burada ise çocukların sahip olduğu enerji ve zihin gücünün önemi dışında dişe dokunur bir tema yok. Öfke ve intikam hissinin kişide zayıflığa yol açtığı da vurgulanıyor. Ama bunlar dışında, kayda değer temalardan söz edilemez. ‘Kara Kule’den geriye, Silahşor’un bazen makineli tüfek gibi kullandığı ‘klasik altıpatlar kovboy tabancası’nın fevkalade marifetleri kalıyor bir tek... Yönetmen Arcel’in spagetti western’i fantezi ve bilimkurguyla birleştirdiği bu sahneler dışında filmin eğlenceli olabildiği yegâne anlar Silahşor ile Jake’in New York’taki halleri... Sadece aksiyon ve macera sevenlere önerilir.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Serinin belki de ilk adımı niteliğindeki film, doğrusu bana bir King uyarlamasından çok Arnold Schwarzenegger’in en sevdiğim filmlerinden biri olan ‘Last Action Hero’yu hatırlattı. Söz konusu yapımda minik bir çocuk, özel bir sinema biletiyle en sevdiği kahramanla aynı serüvenin içine düşüyordu, burada da bir kapıyla paralel bir evrene geçiyor ve hayalinde gördüğü kahramanla birlikte aynı safta mücadele ediyor (bir tek ‘Kara Kule’nin ‘Last Action Hero’ya göre az biraz ciddi kaldığını söylemek lazım). Sonuç? ‘Silahşor’ yerine, serinin üçüncü adımı olan Çorak Topraklar’da karşımıza çıkan Jake Chambers’ın ön planda olduğu ‘Kara Kule’, kötü Stephen King uyarlamalarından biri olmuş.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Arcel böylesi bir seriyi 98 dakikalık bir maceraya indirgemeye kalkınca kitaplarda anlatılan pek çok macerayı yok sayıyor. Bu tavrı, King'in hikayesini sığlaştırıyor. Arcel'in bir de çocuk kahraman üzerine eğilip Kara Kule'yi bir ergen filmine dönüştürme hamlesi her şeyin üzerine tuz biber ekiyor. Sonuçta vasat bir uyarlama çıkıyor ortaya. Arcel'in yarattığı karanlık atmosfer ve bu atmosfer içinde özellikle Idris Alba ve Matthew McConaughey'in karizmatik oyunculukları filmi belli ölçüde izlenebilir kılsa da Stephen King'in Kara Kule'si ile Arcel'in Kara Kule'si arasında epey sıklet farkı var. Yani Arcel beklentileri karşılayamayan bir uyarlamaya imza atarak King'den kötü uyarlama yapabilen yönetmenler kervanına dahil oluyor.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Doğrusu bu Amerikan usülü fantastik sinemadan fenalık geldi. İsterseniz futuriste, distopik veya bilim-kurgusal da diyebilirsiniz. Ama benim/bizim onca sevdiğimiz bu türün başyapıtları nerede, bu saçmalıklar nerede!... Metropolis’ten Solaris’e, Yıldız Savaşları serisinden Star Trek serisine, Maymunlar Cehennemi’nden 2001’e, İnception’dan İnterstellar’a, E. T.’den Avatar’a onların bir soyluluğu, bir felsefesi vardı. Alt-metinlerini araştırabilir, yorumlar çıkarabilirdiniz. Bu filmde bunlar yok. Ya da ben bulamadım. Ayrıca beton ormanı bir New York’la Kara Kule Doğası arasında hiçbir uyum olmadığı gibi, korku filmi ve fantastiği denese de sonunda western’de karar kılmış gözüken filmin belli bir uslubu da yok. Ve bu tür filmlerde ana tema olan iyilik ve kötülüğün mücadelesinde bile sağlam bir dayanak yok. İyilerin ne yapıp ettiği anlaşılmadığı gibi, kötülük de hemen sadece Matthew McConaughey’in, Allah için iyi becerdiği sadist tavırlara ve manyak bakışlara emanet edilmiş.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Seriye her ne kadar yanlış bir şekilde başladığını düşünsem de filmin ilk 15 dakikasındaki hikâye kurma aşaması ilgi çekiciydi. Hikâye nereye doğru everileceğine dair umut vadediyordu. Fakat her şey yerine oturup olaylar patlak verdikten sonra umutlar kırıldı. Ayrıca film, nasıl bir film olmak istediği konusunda, son derece kafa karıştırıcıydı. Bazı anlarda gayet ciddi bir havaya girerken bazen yapmacık bir espri anlayışı ile dikkat dağıttı. Toparlarsak; Kara Kule averaj ikna edicilikte, korktuğum kadar kötü olmayan ama umduğum kadar da iyi olmayan bir film. Kısacası daha çok bir görevi yerine getirmek için çekilmiş gibi. Bu filmden tatmin olmayacağını düşündüğüm serinin fanları filmi aceleye getirilmiş ve çok kısa bulacaklardır. Kitaba dair en ufak bilgisi olmayanlar ise filmin kısalığından ve acelesinden dolayı pek çok olayı, karakteri anlamlandıramayacaktır.
Habertürk
Stephen King’in eserleri, sağlam simgeleri ve ana fikirleriyle öne çıkarlar. Burada ise çocukların sahip olduğu enerji ve zihin gücünün önemi dışında dişe dokunur bir tema yok. Öfke ve intikam hissinin kişide zayıflığa yol açtığı da vurgulanıyor. Ama bunlar dışında, kayda değer temalardan söz edilemez. ‘Kara Kule’den geriye, Silahşor’un bazen makineli tüfek gibi kullandığı ‘klasik altıpatlar kovboy tabancası’nın fevkalade marifetleri kalıyor bir tek... Yönetmen Arcel’in spagetti western’i fantezi ve bilimkurguyla birleştirdiği bu sahneler dışında filmin eğlenceli olabildiği yegâne anlar Silahşor ile Jake’in New York’taki halleri... Sadece aksiyon ve macera sevenlere önerilir.
Hurriyet
Serinin belki de ilk adımı niteliğindeki film, doğrusu bana bir King uyarlamasından çok Arnold Schwarzenegger’in en sevdiğim filmlerinden biri olan ‘Last Action Hero’yu hatırlattı. Söz konusu yapımda minik bir çocuk, özel bir sinema biletiyle en sevdiği kahramanla aynı serüvenin içine düşüyordu, burada da bir kapıyla paralel bir evrene geçiyor ve hayalinde gördüğü kahramanla birlikte aynı safta mücadele ediyor (bir tek ‘Kara Kule’nin ‘Last Action Hero’ya göre az biraz ciddi kaldığını söylemek lazım). Sonuç? ‘Silahşor’ yerine, serinin üçüncü adımı olan Çorak Topraklar’da karşımıza çıkan Jake Chambers’ın ön planda olduğu ‘Kara Kule’, kötü Stephen King uyarlamalarından biri olmuş.
Sabah
Arcel böylesi bir seriyi 98 dakikalık bir maceraya indirgemeye kalkınca kitaplarda anlatılan pek çok macerayı yok sayıyor. Bu tavrı, King'in hikayesini sığlaştırıyor. Arcel'in bir de çocuk kahraman üzerine eğilip Kara Kule'yi bir ergen filmine dönüştürme hamlesi her şeyin üzerine tuz biber ekiyor. Sonuçta vasat bir uyarlama çıkıyor ortaya. Arcel'in yarattığı karanlık atmosfer ve bu atmosfer içinde özellikle Idris Alba ve Matthew McConaughey'in karizmatik oyunculukları filmi belli ölçüde izlenebilir kılsa da Stephen King'in Kara Kule'si ile Arcel'in Kara Kule'si arasında epey sıklet farkı var. Yani Arcel beklentileri karşılayamayan bir uyarlamaya imza atarak King'den kötü uyarlama yapabilen yönetmenler kervanına dahil oluyor.
T24
Doğrusu bu Amerikan usülü fantastik sinemadan fenalık geldi. İsterseniz futuriste, distopik veya bilim-kurgusal da diyebilirsiniz. Ama benim/bizim onca sevdiğimiz bu türün başyapıtları nerede, bu saçmalıklar nerede!... Metropolis’ten Solaris’e, Yıldız Savaşları serisinden Star Trek serisine, Maymunlar Cehennemi’nden 2001’e, İnception’dan İnterstellar’a, E. T.’den Avatar’a onların bir soyluluğu, bir felsefesi vardı. Alt-metinlerini araştırabilir, yorumlar çıkarabilirdiniz. Bu filmde bunlar yok. Ya da ben bulamadım. Ayrıca beton ormanı bir New York’la Kara Kule Doğası arasında hiçbir uyum olmadığı gibi, korku filmi ve fantastiği denese de sonunda western’de karar kılmış gözüken filmin belli bir uslubu da yok. Ve bu tür filmlerde ana tema olan iyilik ve kötülüğün mücadelesinde bile sağlam bir dayanak yok. İyilerin ne yapıp ettiği anlaşılmadığı gibi, kötülük de hemen sadece Matthew McConaughey’in, Allah için iyi becerdiği sadist tavırlara ve manyak bakışlara emanet edilmiş.