Drakula: Son Yolculuk eleştirileri

Senaryosunu, Bram Stoker'un "Dracula" (1897) isimli efsanevi nitelikteki romanının "The Captain's Log / Kaptan'ın Seyir Defteri" kısmından uyarlayarak Bragi Schut Jr. ile Zak Olkewicz'in kaleme aldıkları ve yönetmen koltuğunda da...

Yeterince başarılı olduğunu düşündüğümüz...

Türünün ideal örneklerinden, "The Autopsy of Jane Doe" (2016) ve "Scary Stories to Tell in the Dark" tan da (2019) yakından tanıdığımız Norveçli sinemacı André Øvredal'ın oturmakta olduğu "The Last Voyage of the Demeter"; son derece kanlı, bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...

***

Gelin isterseniz, 45 milyon dolarlık bütçesinin sağladığı avantajla, yeşil perde ve görsel efekt teknolojileriyle başarılı makyaj uygulamalarının yanı sıra zorluk derecesi yüksek sahnelerindeki koordinatörlüklerini; Mike Li ile Casey O'Neill'in üstlendikleri dublör oyuncuların performanslarına yaslanılarak çekilerek...

Son derece haksız bir biçimde; brüt 19.8 milyon dolarlık bir hasılat rakamı ile de, gişeye çakılmış olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

***

Film...


"1897'de elli ahşap sandıktan oluşan özel kargoyu taşımak üzere bir Rus gulet kiralandı...

Romanya'dan İngiltere'ye...

Gemi geldiğinde terk edilmiş durumdaydı...


Geminin adı Demeter'di...

Ve bu, onun mürettebatının hikayesidir...


Dracula romanındaki kaptanın günlüğüne dayanarak..."


Şeklindeki, bir bilgi notuyla başlar...

***

Derken...

Karaya vurmuş ve sağ olarak da, kimseciklerin kurtulamamış olduğunu gören genç polis memuru Fletcher (Christopher York) hurdaya dönmüş haldeki Demeter'den...

Elindeki Kaptan Elliot'un (Liam Cunningham), aşağıdaki satırlarının yazılı olduğu seyir defteriyle fırlar...


"Bu defter, hem bir kayıt ve hem de uyarıdır...

Sizi bulursa, Tanrı yardımcınız olsun... Çünkü Demeter'den artık ayrılmış demektir...

Onu durdurmayı denedik...

Başarılı olamadıysak, Tanrı ruhlarınıza merhamet eylesin..."

***

- Dört hafta önce -

Aynı seyir defterine göre Kaptan Elliot...

6 Temmuz günü, Bulgaristan'ın Varna limanına çıktıklarını ve bir kaç mürettebata daha ihtiyaçları olduğunu belirtmektedir...

***

Kaptan'ın yakın arkadaşı...

Hatta...

Bir anlamda, geminin ikinci kaptanı da olan Wojchek (David Dastmalchian) ile birlikte seçerek alacağı yeni üç mürettebat için nihai durak Londra'dır...

Ve...

Ödeme de kendilerine, altın olarak yapılacaktır...

***

Gemiye alınacak bu üç kişiden biri olmaya talip olanlardan birisi de...

Cambridge Üniversitesi'nde tıp eğitim almış...

İlk Afrika kökenli bir siyahi olan doktor Clemens'tir (Corey Hawkins)...

***

Ancak Wojchek tercihini...

Irgat gibi çalıştırabileceği, güçlü kuvvetli insanlardan yana kullandığı için...

İlk etap da Clemens, istediğini elde edemeyerek elenir...

***

Bu arada...

Demeter'e yüklenecek olan ahşap sandıkları, Transilvanya Romanya'dan getirenlerin başındaki adam (Rudolf Danielewicz) Wojchek'e, tercümanlık yapan Olgaren'in (Stefan Kapicic) aracılığıyla...

Gün kararmadan, geri dönecekleri için...

Yüklemede, kendilerine yardımcı olamayacakları gibi "varacakları yere ulaşmaları dileğiyle iyi şanslar da diler"...

***

O an için...

Kimsecikler bu temenniye, hiç bir anlam veremese de...

Böyle olunca da yükleme işi...

Demeter'in mürettebatına kalır...

***

İşte o işlem gerçekleştirilirken, sandıkların üzerinde...

Dracula'nın "ejderha" sembolünü fark eden yeni mürettebatlardan birisi (Noureddine Farihi) panikleyerek; elindeki halatı bırakıp, sandığı limana doğru salarken...

Sandık neredeyse, Kaptan Eliot'un küçük torunu Toby'nin (Woody Norman) üzerine düşmekteyken...

Üzgün ve dalgın bir şekilde yüklemeyi izleyen Clemens; ani bir hamle yaparak, Toby'nin ezilerek ölmesinin önüne geçer...

***

Aslında bu son olay...

Artık şans mıdır yoksa büyük bir talihsizlik midir...

Şimdiden bilinemese de, Clemens'in gemiye mürettebat olarak alınmasına vesile olmuştur...

***

Ardından da...

Yola çıkılır çıkılmaz...

Hayatını kurtardığı Toby, Clemens'e gemiyi gezdirirken...

Onu...

Köpeği Huckleberry ile tanıştırmayı da ihmal etmez...

Dakika 15...

Spoiler vermek suretiyle, fırsat bulup da filmi henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemememiz nedeniyle; anlatımımızı burada noktalıyoruz...

***

Aralarında, Dracula (Javier Botet) ve Anna'nın da (Aisling Franciosi) bulunduğu yepyeni karakterlerin de mevzuya dahil olacakları filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik sürprizleri de bünyesinde barındıran, 103 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

***

Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...

"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...

Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...

25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...

Keyifli seyirler,

Dracula filmleri içerisinde karakteri en korkunç görünen film olmuş. Filmde iyi ve kötü birçok nokta olsa da detay vermeden izlenebilir, ortalama üstü olduğunu belirtmem yeterli olacaktır.

Başlangıç olarak kötü bir ilk yarım saate sahip olsada güzel devam eden ve belli bir noktaya kadar güzel giden bir film olsada işler finale doğru yaşanan kısımlara ve finale gelince bittikten sonra bu film kötüydü ya dedirten bir filmdi. Güzel yanlarıda vardı fakat maalesef ki film olmamış umarım devam filmi daha iyi olur

Çok beğendim umarım devamı gelir Dracula çok uzun zaman sonra gerçekten gerilim ve daha ciddi bir film halini almış