Red
Yazar: Oktay Ege KozakEşimle beraber gayet eğlenceli bir "date night"ın sonunda RED'i izlediğimiz salondan çıkınca eşim şu gözlemde bulundu: "Eğer bu film farklı bir oyuncu kadrosuna ait olsaydı, bu kadar eğlenceli olmazdı".
Her ne kadar kendimi bir şey zanneden züppe bir sinema yazarı olsam da (ki internette hakkımda okuduğum bazı yazılar bu yönde) genel sinema seyircisinden bu tür yerinde bir gözlem geldiğinde tabii ki yoksayacak değilim, özellikle eğer bu seferki "genel sinema seyircisi" ile aynı evi paylaşıyorsam...
Evet, RED bütün senaryo, hikaye yapısı, ton ve yönetim problemlerine rağmen gayet eğlenceli bir aksiyon/komedi sunuyor. Filmi kolayca unutulur bayat bir aksiyon olmaktan bir gıdım yukarı çıkaran tek büyük kozu muhteşem oyuncu kadrosunda saklı.
Sonuçta emekli olmuş bir kaç eski CIA ajanının geçmişte parçası oldukları gizli bir görev yüzünden Amerikan devleti tarafından avlanmaları etrafında kurulu hikaye, eğer emekli ajanlar değilde bir grup genç ajan hakkında olsaydı film, bütün ilginçliğini bir anda kaybederdi.
DC Comics'in ünlü bir grafik romanından uyarlanan RED'de, hoşlandığı bir devlet çalışanı Sarah (Weeds dizisinden tanınan, RED'e muazzam bir tazelik aşılayan Mary Louise-Parker) ile telefonda konuşmak için bahane arayan emekli ajan Frank Moses (Bruce Willis), kendini gizli ajanlar tarafından öldürülmekten gayet eforsuzca kurtarır.
Eğer Moses karakteri Bruce Willis dışında her hangi başka bir aktör tarafından canlandırılsaydı, 60 yaşında bir adamın bir ordu genç ajanı nasıl bu kadar kolayca alaşağı ettiğini sorgulardık, ama işin içinde Bruce Willis olunca tabi ki bu olağanüstü durumu baştan kabul ediyoruz.
Moses, Sarah'yı da benzeri bir saldırıdan kurtardıktan sonra diğer emekli ajan arkadaşları, 80 yaşında Viagra'nın ise yaradığının kanıtı Joe Matheson (Morgan Freeman) ve yıllar süren LSD kullanımı yüzünden kafayı tamamen tozutmuş Marvin Boggs (John Malkovich) ile hükümetten gelen bu saldırının sebeplerini araştırır. Devletin neden durup dururken emekli ajanları neden öldürmeye çalıştığının sebepleri ve senaryoda bu sebeplerin önümüze serilme biçimi gayet alışılagelmiş ve bayat aksiyon klişelerini birbiri ardına sıralıyor ne yazık ki.
Fakat RED'e ne kadar uğraşsa da görsel bakımdan bir tazelik getiremeyen yönetmen Robert Schwentke (Zaman Yolcusunun Karısı), en büyük kozunun oyuncu kadrosunda saklı olduğunu biliyor ve gereksiz patlamalara ve çatışma sahnelerine çok ta fazla ağırlık vermeden kadronun özgürce yeteneklerini göstermelerine izin veriyor.
Bruce Willis, bilindik karizmasını ilerleyen yaşına getirdiği taze ve dürüst bir espri anlayışı ile birleştiriyor. Morgan Freeman, her ne kadar gayet komik bir açılış ile başlasa da, ne yazık ki yeterince etkileyici bir biçimde kullanılmıyor. Helen Mirren ve Brian Cox, bir aksiyon filminde hemen hemen hiç görülmeyen, gayet şirin bir "yaşlı romantizm" ortaya koyuyorlar. Fakat filmin asıl yıldızı ve en akılda kalır karakteri paranoyak teşhisine yeni bir tanım getiren John Malkovich. RED, sırf Malkovich'i izlemek için bile bilet parasına değer.