Kristen Stewart, Bella'nın sevgi, korku ve kararlılık dolu duygularını ekrana taşımakta başarılı olsa da, zaman zaman yüz ifadelerindeki donukluk karakterin derinliğini yitirmesine neden oluyor. Robert Pattinson, Edward'ın içsel çatışmalarını yansıtmakta etkili bir performans sergilerken, Taylor Lautner ise Jacob'ın karmaşık duygularını ve çaresiz öfkesini inandırıcı bir şekilde sunuyor.
Filmin yan karakterleri olan Cullen ailesi, hikâyeye gerekli derinliği katmak adına önemli bir rol oynuyor. Alice (Ashley Greene) ve Rosalie (Nikki Reed) gibi karakterler, Bella'nın yaşadığı zor durumu anlamaya çalışırken verdikleri destekle hikâyeye farklı bakış açıları ekliyor. Ancak, bazı yan karakterlerin yeterince derinlemesine işlenmediği ve sadece arka planda kaldığı söylenebilir.
Bill Condon'un yönetmenliğinde,*Breaking Dawn - Part 1 daha karanlık bir tona bürünüyor. Bu, serinin önceki filmlerine kıyasla daha olgun bir atmosfer yaratıyor.
Ancak, doğaüstü olayların ve sürecinin tasviri sırasında kullanılan özel efektler zaman zaman gerçeklikten uzak ve yapay hissedebiliyor. Özellikle kurtadamlarla ilgili sahnelerde kullanılan CGI, izleyiciyi hikâyeden koparacak derecede eksik kalmış.
Serinin önceki filmlerinde olduğu gibi, müzik bu filmde de hikâyeyi destekleyen önemli bir unsur. Carter Burwell'in bestelediği film müzikleri, karakterlerin yaşadığı duygusal değişimleri güçlendiriyor ve izleyiciyi olayların içine daha fazla çekiyor.
Breaking Dawn - Part 1, Twilight serisinin hayranları için tatmin edici bir geçiş filmi olarak değerlendirilebilir. Bununla birlikte, bazı anlarda ağır ilerleyen tempo ve CGI eksiklikleri, filmin genel kalitesini düşürüyor. Serinin hayranları için izlenmesi gereken bir yapım olsa da, Twilight evrenine aşina olmayanlar için hikâye yeterince güçlü ve sürükleyici olmayabilir. Öncelikle diğer filmlerin izlenmesi tavsiye edilir.