Hesabım
    Nokta
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Nokta

    Nokta

    Yazar: Melis Zararsız

    Bir üçlemenin ikinci filmi olan Derviş Zaim imzalı Nokta'dan bahsedebilmek için önce Derviş Zaim sinemasından bahsetmek gerek biraz. Çektiği beş filmden beşi de ödüllü olan Zaim, Tabutta Rövaşata, Filler ve Çimen, Çamur gibi filmlerinde sosyal sorunların üstüne gitmiş, kendi deyimiyle, içinde bulunduğu coğrafya ile yüzleşme cesaretini gösteren filmler yapmıştır.

    Üstelik filmlerinde genelde, örneğin Kıbrıs trajedisini konu alan Çamur'da, gerçeküstücü, fantastik bir dil kurmuştur, adeta masal anlatır gibi kurar filmindeki olayları. Sembol kullanmayı sever, örneğin Tabutta Rövaşata'daki tavus kuşu, birçok kültürde özgürlüğün sembolü olduğu için bu filmde yer almaktadır. Filler ve Çimen'de kullandığı ebru sanatı, klasik sanatlardan farklı olmasıyla yer edinmiştir bu filmde.

    Üçlemenin ilk filmi olan Cenneti Beklerken'de ise birşeylerin görüneninden önce manasını önemseyen ve onları Allah'ın bakışıyla gösteren minyatür sanatını ve geleneğini kullanarak iktidar eleştirisi yapmak gibi büyük ve cesaret isteyen bir işe girişir. Cenneti Beklerken'den sonra Nokta'da, hat sanatını konuşturmuş Zaim. İktidar ve güç ilişkilerini, suç ve ceza ilişkisini, gene sembolizmle, sürrealizmle anlatma yoluna gitmeyi tercih etmiş bu filminde de.

    Bellidir ki, kendi köklerimizden ilham alan, kendi ulusal kodlarımızdan etkilenen bir film yapma sevdasındadır Zaim. Bu yüzden ebru sanatı, hat sanatı, minyatür sanatı gibi öğeleri filmlerine taşıyarak, yeni bir atmosfer, yeni bir mekan, yeni bir coğrafya yaratan değişik filmler yapmaktadır. Değişik sorular sorarak başlar işlerine, acaba Osmanlı minyatür sanatı, sinemaya yardımcı olabilir mi, bu sanatın üzerine inşa edilen yeni bir dil oluşturabilir miyiz diye girişir Cenneti Beklerken'e. Görsel kültürümüzün kökenlerini iyi bilen Zaim, imge-söz ilişkisinin üzerine kafa yoran bir yönetmendir.

    Belki de, batı dünyasının sanatçıları için geniş görsel malzeme veren İncil'i düşünmüş, bizim görsel coğrafyamızın hat ve nakıştan ibaret olmasının sınırlarını kanırtmak istemiştir. Çünkü sinema, resimlerle hikaye anlatma sanatıdır ve Kur'an resimlenemez bir kutsal kitap olarak tanımlanagelmiştir. Fakat Zaim, Tuz Gölü'nün sınırsızlığını almış, onu bembeyaz boş bir kağıt olarak önüne açmış, kamerasını kalem olarak kullanmış, oyuncularını mürekkep yapmış, hat sanatındaki gibi elini hiç kaldırmadan, tek planda bir film çekmiştir.

    Filmin adı bana kalırsa Azap da olabilirmiş ama elbette hat sanatı ile olan ilişkisinden dolayı Nokta da başarılı bir isim olmuş zira filmde hatla yazılmış bir cümlenin konmamış noktasından, filmdeki çatışmayı oluşturan konunun noktasının konmamasına doğru güzel bir gönderme var. Azap niye, çünkü aslında çektiği azaptan kurtulmaya çalışan bir adamın öyküsünü izliyoruz beyaz Tuz Gölü'nün üzerinde. Film, bir suç ve ceza ekseni üzerinde ilerliyor ve daha önce de değindiğimiz gibi filmin tek ve kesintisiz bir plandan oluşuyor olması gene hat sanatına bir gönderme olup, inanılmaz zor bir işi başarması adına da takdir uyandırıcı.

    Tabutta Rövaşata her ne kadar ödüllü bir film olsa da, bir ilk film için iddialı bir bağımsız filmdi. Sinemanın heyecanlı ve keyif verici yanını çok fazla kullanan bir film değildi, temposu itibariyle seyirciyi kazanmak anlamında çok başarılı olmadığı da söylenebilirdi. Zaim'in, bunu takip eden filmlerinde de keyif aldırmaktan ziyade düşündürmek istediği açıktı fakat bu üçlemede sanki bu kadar ağır işlerin altına girerken, kitle sanatı olan sinemanın keyif verici boyutunu da düşünür olduğunu hissettiren tempoda işler yaptığını söyleyebiliriz. Her bir yeni filmde seyircisiyle daha barışık filmler çektiğini gözlemlediğimiz Zaim'in, üçlemenin son filmi Gölgeler ve Suretler'ini merakla bekliyoruz.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top