En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
Amir Han
Takipçi
452 değerlendirmeler
Takip Et!
1,5
7 Ağustos 2015 tarihinde eklendi
65 milyon $ bütçe ile çekilen filmin Amerika'daki 2750 kopya ile sadece 19 milyon $ gişe yapması sanırım filmin başarısızlığının bir kanıtı olsa gerek. Ayrıca popüler eleştirmenler tarafından yerin dibine sokulması işin cabası. Aaron Eckhart'ın oyunculuğu mükemmel. Belli ki rolünün hakkını vermek için spor yaparak filme hazırlanmış. Kadro'da onun haricinde popüler oyuncu olarak sadece Bill Nighy'i görüyoruz. Kadroda memnuniyetle izlediğim bir de Türk oyuncu var. İzmir kökenli Avustralya doğumlu Deniz Akdeniz "Barachel" rolünde gargoyle savaşçısını oynuyor(sakallı, uzun saçlı). Alışılmışın dışında, hilkat garibesi olan Frankenstein karakteri bu filmde Aaron Eckhart'ın bünyesinde neredeyse iade-i itibar kazanıyor. Tipi düzgün bir Frankenstein'ımız da oldu artık:) Film de ki bu negatif unsurların dışında tek başarılı kısım ise efektler diyebilirim. Sinema da 3 boyutlu olarak bir nebze çekilir. Ama evde oturup izlenilecek tarzda bir yapım değil.
Konunun benzer filmlere göre daha iyi anlatılıp işlendiği bir film olmuş. Bazı arkadaşlar filmin ismine bakmadan gerçeklik arıyorlar galiba :) Bu filmi, Frankenstein hikayesinin şu ana kadar en iyi aktarıldığı film olarak görüyorum.
Kesinlikle harika!Film kesinlikle harika.Böyle Sinemada IMAX 3D ile izlerseniz filmi çok göre harika bir film. hiç sevmeseniz bile bu film 5.2 puanını kesinlikle haketmiyor.
Filmi izlemeden önce çok büyük beklentilerim vardı, hele ki ilkı zamanlar baya bir meraklıydım. Fakat filmin kötü eleştirilere maruz kalması ve sonuç olarak yapımı için elde edilen bütçeyide göz önüne alınca gayet bu standartlarda güzel bir film olduğunu ve yapımı itibariyle başarı elde edildiğini düşünmekteyim.
Kuşkuları olan ve filmi hala bekleten arkadaşlar için şunu diyebilirim ki "İyi bir film ve çekinmeden izleyin" ve söylediğim gibi, "Lakin büyük beklentileriniz olmasın" İyi sehirler.
Ünlü kadın hakları savunucusu Mary Wollstonecraft ile filozof William Godwin'in kızı olan, İngiliz yazar Mary Shelley tarafından kaleme alınan Frenkenstein, çizgi filmlerde dahil olmak üzere birçok kez çekilmiş ve birçok filme de ilham kaynağı olmuş bir hikayedir.
Tıp öğrencisi Victor Frankenstein, hastalıklara son vermek ve üstün bir insan yaratmak isteği ile araştırmalar yapmakta ve bunun için ceset parçalarını toplamaktadır. Ceset parçalarının birleşimi sonucu oluşan vücuda elektrikle hayat veren doktor, bir süre sonra yarattığı şeyden korkar. Kendisini yaratan babasının kendisinden neden korktuğunu anlamayan ve ondan hesap sormak isteyen canavar, doktordan kendisine bir eş bulmasını ister doktor; ama doktor bunu reddeder. Başlarda iyi huylu ve yumuşak olan canavar, doktora sinirlenir ve doktorun eşini öldürür.
Buraya kadar olan kısımda kitapla film birbiriyle büyük oranda eşleşmektedir. Canavarın babasının ölümünden sonraki kısım ise sonradan eklenmiş hikayeye, zira kitapta doktorun ölümünden sonra canavar ortalıktan kayboluyor. Filmde ise doktorun ölümünden sonra canavar (Aaron Eckhart) iblislerin saldırısına uğruyor ve bu saldırıdan onu gargoyle adındaki kılık değiştirebilen, bir tür meleğe benzeyen yaratıklar kurtarıyor. İblislerin prensi Naberius (Bill Nighy), yeraltına gönderilmiş olan iblislerin ruhlarını geri getirmek için Dr. Frenkenstein'ın kullandığı yöntemle cesetleri diriltmeyi ve içlerine iblislerin ruhlarını koymaya karar vermiştir. Cesetleri yeniden diriltmek için doktorun tutmuş olduğu kayıt defterine ihtiyacı vardır. Doktorun defteri ve insanlığın hayatı için iblisler ile gargoyle kraliçesi Leonore (Miranda Otto) arasındaki savaşın tam ortasında ise doktorun canavarı vardır.
Evet, iki grup arasındaki çatışmaların işlendiği onlarca film izlemişizdir. Vampirler, cadılar, kurtlar, melekler, şeytanlar hep birbirleri ile çatışır ve bu çatışma içinde genelde insanlar hedeftir. 30 Gün ve Gece, Karayip Korsanları, G.I.J filmlerinin yönetmeni olan Stuart Beattie, daha önce izlediğimiz bu türden filmlere yeni birisini eklemiş; ama üzerine bir artı koyamamış. Oldukça iyi başlayan film gittikçe klasikleşmeye ve sıradanlaşmaya başladı. Bilmem kaçıncı kez kötüler tarafından yapılan planlar, sayıca çok az olan iyiler tarafından son anda yıkılacak; ama birilerinin artık bu konu akışını değiştirmesi gerektiği açıkça ortada durmaktadır.
Frenkenstein: Ölümsüzlerin Savaşı, hoş vakit geçirebileceğiniz, teknolojinin tüm imkanlarından faydalanılarak yapılmış, aksiyonu ve temposu yüksek; ama sonunun belli olması ile de pek te heyecanı olmayan bir yapım olmasına rağmen, IMDB'den 5,4 puan alacak kadar da kötü bir film değil.
Film bence başarısızdı. Senaryo saçma ve bir sürü kopukluklar var. Frankenstein'ın önce iyilerin tarafında oluyor, sonra öldürmeye çalışıyor, sonra yine barışıyorlar gibi. Onun dışında filmin süresi çok kısa (80 dakika). Bu sürenin de yalnızca 15 - 20 dakikasında aksiyon sahneleri (görsel efektler) var. Yani tatmin edici değil. Ama tüm bunlara rağmen film izlettiriyor. Büyük beklentiye girmeden aksiyon sevenlerin sıkılmadan izleyebilecekleri, onun dışında bir tür izle-sil filmi olmuş. 2.5/5
İlk 2 hafta sonunda 108 salonda gösterimi devam eden film totalde 182.145 izleyiciyi sinema salonlarına çekmiş durumda. Pek bi gişe başarısı göstermiş gibi görünmüyo dursa da film izlenebilir düzeyde. Yönetmenler ve yapımcılar artık IMAX teknolojisini kullanarak o kadar çok iyi film pazarlıyolar ki artık bu durum bi furya halini almış durumda. Doğal olarak da genel anlamda seyirci filmin görselliğini çok daha tatmin edici buluyor. Tabii ki IMAX 3D olarak izlenen filmlerin tadı 2D olarak izlenen filmlere göre çok daha tesirli oluyor. Fakat klasikleşmiş olan konuları tekrar ve tekrar yenileyip yenileyip önümüze sunmaları artık biraz kabak tadı veriyor sanki. Çötenmelekler ve iblislerin savaşına dahil olan karakterimiz işini yapıyor, iyi ve kötünün bu süregelen amansız çarpışmasında yine iyinin kazanmasını takdire şayan bi şekilde tasavvur ediyor. Sonuç olarak filmin IMAX 3D olması seyirciyi vizyona iten ana sebep ve bu sebebe bağlı olaraktan izlenir diyorum ...
Öncelikle ne fragmanını izledim, ne konusunu dorğru düzgün okumadan filme gittik. Filmi beğenmeyenlere anket. Filmi İmax 3D olarak izlediniz mi, filmi sahnenin ne önlerinden nede en arkalarından değil de ideal yer ve orta kısmdan mı izlediniz, genede sevmediyseniz siz bu türü sevmiyor olabilirsiniz diyeceğim. Filmde high-end sinema teknikleriyle , ÇötenMeleklerdeki taşheykel havası(buzmavi ışık) ve İblislerdeki ÇR maskesi olayına takılmazsanız ki bilinçli abdrürt yapılmış bence makyaklar. İblislerin ateşimsi değişim ve yokoluşumları gibi efektler süper ötesi hissediliyor. Biz istinye park İmax 3d olarak izledik ve beklentimizin üzerinde bir senaryo konu yapım efekt vs vs ile karşılaştık. Türünü sevenlere, çok çok aşırı klasik konusuna bağnazcasına bağlı değilseniz, moderneştirlmiş, Sanki IF serisi mantalitesiyle böylede olurdu denilerek senaryonun eğilip bükülüp size paralel evrendeymişcesine sunumu çuk oturmuş. İzleyin meraklıları sakın kaçırmayın. Sakın ola ki evde divx falan heleki kötü kopya izlemeyin sevemessizniz. Sinemada imax 3d ile keyfine varacağınız bir film.
COK SUPER BI FILM GITMEK ICIN SABIRSIZLANIYORUM ne guzel iste bu filmlerin olmasi umarim yenileri cikar harikaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa ama sapikliga yer yok buna cok seviniyorum bunu izleyen koleksiyoncu ve bloody maryi izlesin bastardolu gunler
Büyük bir beklentim vardı belkide fragmanların etkisindendir ama fragmanlarından öteyi geçememiş..hızlı ilerleyen bir film,görselliği iyi ama film okadar kısa ki başlıyor ve bitiyor....sıkılmadım ama hayalimdeki gibi çıkmadı.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.