Hesabım
    Soraya’yı Taşlamak
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Soraya’yı Taşlamak

    Soraya’yı Taşlamak

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Kızım Olmadan Asla (1991) ayarında bir dram olan Soraya'yı Taşlamak, Batılı gözüyle Doğu'ya dair hikayeler anlatmaya çalışan özensiz yapımların yeni bir örneği. İran kökenli Amerikalı sinemacı Cyrus Nowrasteh yönetmenliğindeki film, 1986 yılında İran'ın küçük bir köyünde zina yapmakla suçlanan masum bir kadının köyün erkekleri tarafından taşlanarak öldürülme olayını anlatıyor. İlk bakışta şeriat kanunlarının hüküm sürdüğü İslami faşizan yönetimlerde kadınlığa, kadının toplumda var olma çabasına ve yaşanan yasal vahşete dair çok çarpıcı bir hikaye anlatırmış gibi görünen Soraya'yı Taşlamak'ın etkileyici bir yapım olduğu söylenemez. Soraya’nın hikayesinin geçtiği topraklarla en ufak bir empati bile kuramayan film, derinliksiz, didaktik, önyargılı ve süreçten çok sonuca odaklanan bir gidişata sahip.

    Öncelikle Soraya'yı Taşlamak'ın anlattığı hikaye ile empati kuramama problemine odaklanalım; filmin Soraya'nın hikayesinin bir türlü tam anlamıyla içine girememesinin en önemli sebebi dile getirdiği öykünün kültürel ve politik açılımlarını hiçe sayarak, Soraya'nın başına gelen acı olayları bir aldatılan kadın-katil koca denklemi içine yerleştirmeye çabalaması. Bu haliyle yerel öğelerle ve yerli duygularla ilişiğini keserek neredeyse düşük bütçeli bir Hollywood gerilimine dönüşen Soraya'yı Taşlamak, her ne kadar yaşanan olayları köyün içinden bir kadının ağzından anlatıyor olsa da tam anlamıyla didaktik bir Batılı bakış açısına sahip. Dolayısıyla, filmin İran kökenli sinemacılardan oluşan kadrosuna rağmen pek de iyi niyetli olmayan, müsamere estetiğinde bir Hollywood yapımı olduğunu ve anlattığı hikaye ile hiçbir duygusal bağ kurmadığını ileri sürebiliriz.

    Bununla beraber, Soraya'yı Taşlamak'ın anlatımını etkisi altına alan mesafeli ve didaktik tavrın en çok hikayenin kahramanlarına zarar verdiğini söyleyebiliriz. Filmin senaryosunda da imzası bulunan yönetmen Cyrus Nowrasteh gidişat süresince Soraya’nın hikayesinin yeterince çarpıcı, şok edici ve ders niteliğinde olması için canla başla savaşıyor. Bu çabanın içine gömülmüşken karakterlerin geçmişlerine, kim olduklarına, birbirleriyle ilişkilerine dair hiçbir bilgi vermeden kuvvetli bir karakter dramı yaratmak istiyor. Ancak bu arzu malum sebeplerden dolayı filmin her sahnesinde giderek daha da imkansızlaşıyor.

    Nowrasteh’in yarattığı karakterler, filmin başkarakteri Soraya da dahil olmak üzere son derece yapay ve tek boyutlu. Özellikle izleyenlere ayrıntılı bir biçimde tanıtılmayan şeytani karakterler Molla ve Ali’nin biraz da onlara hayat veren oyuncuların vasatın altında performansları sayesinde tam anlamıyla karton-bireylere dönüştüğünü söylemek mümkün. Soraya’nın hikayesini anlatan Zahra karakterinin de aynı dertten muzdarip olduğunu itiraf etmemiz gerek. Ülkemizde daha çok 24 dizisi aracılığıyla tanınan Shohreh Aghdashloo’nın Zahra’yı canlandırırken ortaya koyduğu acılı-öğretici kadın performansı öylesine itici ki Zahra yer yer tek boyutlu, karton bir karakter olmaktan da çıkıp, bağlamdan kopuk davranışlarıyla hikayeyi beslemek yerine sabote eder hale geliyor.

    Aslına bakarsanız, Soraya'yı Taşlamak'ın tüm bu sorunlu noktalarının kaynağına işaret eden en büyük problemi filmin İran’a dair, İran’ın içinden bir hikaye anlatmasına rağmen çekimlerinin Ürdün’de gerçekleştirilmesi. Sözde filmin ’tehlikeli’ içeriğinden dolayı İran’da çekim yapılamaması sebebiyle Ürdün’e taşınan film seti, izleyenlere set kokan yapay atmosferini kanının son damlasına kadar hissettiriyor. Bu durum filmin İran Sineması’nın sosyal gerçekçi sahiciliğinden uzaklaşmasına yol açtığı gibi kendi coğrafyasından kopan Soraya’nın hikayesinin de giderek daha da yapaylaşmasına neden oluyor.

    Bana kalırsa, İran’da yaşanan kadın taşlama olaylarına dair gerçekten etkili ve coğrafyanın içinden bir çalışma izlemek istiyorsanız size önerim Babak Payami yönetmenliğindeki 2003 yapımı İki Düşünce Arasındaki Sessizlik (Sokaate Beine Do Fekr) filmine bir göz atmanız. Film, idam mahkumu bir genç kızın, bakire olarak idam edilmesi halinde cennete gideceğinden endişe eden köy halkının, öncelikle genç kızı evlendirip, bekaretini bozmaya ve taşlama olayını evliliğin ardından gerçekleştirmeye karar vermesini anlatıyor. Soraya'yı Taşlamak'tan çok daha içten ve sarsıcı bir film olan İki Düşünce Arasındaki Sessizlik, konunun derinine inmesi ve izleyenlerin aklına kazınması açısından içeriğine hakettiği önemi veren bir çalışma.

    Soraya'yı Taşlamak ise özellikle Amerikan toplumunun İslam karşıtı pozisyonundan kendine fayda sağlamayı amaçlayan, bu amaç uğruna da tek boyutlu karakterler, yapay film setleri ve özensiz bir anlatımla son derece derin bir konuyu en derinliksiz biçimde iredelemeye uğraşan başarısız bir film. Dolayısıyla, hiçbir ilgiyi hak etmiyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top