En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
freeprince-22
Takipçi
1 değerlendirme
Takip Et!
1,0
9 Haziran 2013 tarihinde eklendi
Son 6 yılda izlediğim en berbat bilim kurguydu. Resmen rezaletti harcadıkları paraya yazık. Çok saçma sapan akıl oyunları yapmaya çalışmışlar ama tutulacak hiçbir yeri yok. Esas oğlanın gemiyi depikleyerek düzeltmesinden tutun da o teknolojide şehrin üzerine dev bir uzay gemisi düşüyor kimsenin haberi yok ulan herşeyi yaptınızda hava kontrol sistemi, radar filan için para ayarlayamadınız mı? Eleman iyileşsin diye illa khan denen kardeşimizin mi kanını almanız lazım? Orda 70 tane vatandaş buzdolabında duruyor açın birini çekin kanını hepsi aynıymış zaten. Arkadaşlar paranızı ve zamanınızı sizlerin zekasına hakaret eden bir filme vermenizi tavsiye etmiyorum.
Ve yıllardır yolunu gözlediğim film gösterime girdi. Film geleceğin atmosferini oldukca iyi yansıtmış gercekten de kendinizi bazen 23. yy da hisettiğiniz oluyor. Lakin ner de FBI, CIA, FSB yokmu kardeşim bir güvenlik teşkilatı polis bile beli belirsiz. Neyse esas oğlan yeter dünyayı, hata bilinen evreni kötülükten kurtarmaya. Kötü adam Polat Alemdar vari sağa sola ateş ediyor bir attığıyla 5 kişi bazen koca savaş gemilerini indiriyor "hadi len ordan" dememek için kameranın görselliğin çok ii kullanılması gerekli fakat bu sahnede birden 70 lerin uzay filmlerine geri dönüyorsunuz. Birde cam arkasında iki yavuklu gibi bir birlerine ellerini aynı hizaya getirmeleri hali hazırda magazin basınında Zachary Quinto cinsel tercihleri sorgulanırken bir anda çüşşş bu ne şimdi ağlıyak mı star treke geldi yaaa moduna giriyorsunuz. Herşeye rağmen muhteşem bir film mutlaka izleyin bu yılın en iyisi diyebilirim gönül rahatlığıyla.
Senaryo özünde skyfall filmiyle büyük benzerlikler göşkilattan kovulan bir ajan,kovulduğu teşkilata saldırıyor ve teşkilatın önemli üyelerinden birini öldürü hikayelerin önemli bir bölümü Londra'da geçiyor. Bunun dışında yeni nesil serinin ilk filmi kadar başarılı olmasada fena değil.[spoiler]
Filmi ne kadar kötülesem az kalır. Gene Rodenberry'nin kurguladığı star-trek evreniyle uzaktan yakından bir alakası yok. Karakterlerin isimleri dışında hiçbir benzerlik son 2 abrams filminde yer almamakta.
Senaryo hataları inanılmaz. Birkaç örnek vereyim:
spoiler: -Star trek voyager'dan yada first contact filminden bildiğiniz gibi herhangi bir düşman gemi dünyaya yaklaştığında intercept etmek için yörüngede ve yörüngedeki istasyondaki bir filo karşılamaya gider. Onlarca gemiden oluşan bir filo koruma amacıyla yörüngede beklemektedir herzaman. Bu filmde enterprise ve düşman gemiden başka hiçbir gemi yoktu, dünya sadece bu ikisine kalmış.
-Star trek evreninde şeffaf yönetim ve demokrasinin askeri ölçüde de içselleştirildiği uygar bir yapı vardır. Yani bir amiral gidip gizli bir süpersilah ürettiremez. ürettirse bile onu mürettebatı ile alıp kendi gemilerine karşı kullanamaz.
-İlk sahnede olduğu gibi bir uygarlığa prime directive çiğnenerek zırt pırt müdahale edilemez.
-Enterprise bir el bile ateş etmedi.
-Kalkanları açık geminin içerisinde dışardan ışınlama yapılamaz. Khan nasıl son sahnede mürettebatını ışınlamak için kalkanların indirilmesi istedi gördünüz. Ancak nedense yine kalkanlar açıkken amiral kızını ışınlayabildi. Tamamen tutarsız.
-Gemilerde ışınlama özeliği varken, neden khan ve kirk torpido yuvasından ateşlendi? Karşı geminin kapısına en yakın yere ışınlanabilirlerdi. Hadi onuda geçtim, torpidonun motoru kendi üzerindedir. Öyle torpido tüpünden insan ateşlenemez. ateşlenseydi bile çamura dönerdi basınçtan. Çöp atım sistemi deseniz onuda yemem, replicator teknolojisine göre gemi içinde geri dönüşüm var, atık yok.
-Geminin warp reaktörüne girip aletleri tekmeleyerek çalıştırmak kadar komik birşey olamaz. Wrath of Khan da benzer bir sahne olmuştu. O filmde spock içerde kalmıştı. Ona gönderme yapmaya çalışmışlar ama ben beğenmedim. "needs of the many, outweights the needs of the few" sözcüğü spock'a ait. Transformers filmlerinden birinde de geçmişti.
Bunun gibi onlarca örnek verebilirim. Benim için bir aksiyon filmiydi, hemde başarısız bir filmdi. Beyazperdeye teşekkür ederim.
60’lı yıllardan bugüne uzanan bir uzay macerası olan Star Trek ya da bizdeki adıyla Uzay Yolu; dostluk, fedakarlık ve onur gibi kavramların altını çizen ve kainatın dört bir köşesinde yeni maceralara yelken açan Atılgan ve ekibinin birbirinden bağımsız heyecan dolu hikayelerini perdeye taşır. 1994’te başlatılıp 2002’de son verilen ve adına yeni nesil denilen Star Trek’te Kaptan Kirk, Mr. Spock ve Scotty gibi bir Star Trek filminin olmazsa olmazı ana karakterlerin yer almamasıyla gelen başarısızlık, Star Trek’in 3. Kuşak sinema serüveninde efsanenin köklerine döndürülmesini sağlayıp, yepyeni bir serinin de fitilini ateşlemiş oldu. J. J. Abrams’ın yönetmenliğinde 2009’da karşımıza çıkan Star Trek, Kaptan Kirk’ün, Mr. Spock’un kısaca tüm Atılgan ve ekibinin bugüne dek hiç anlatılmamış olan gençliklerine ışık tuttu. Ve o filmin getirdiği başarı, yine Alex Kurtzman, Robert Orci ve David Lindelof üçlüsünün elinden çıkma senaryosuyla ‘Bilinmeze Doğru’ yoluna devam ediyor.
Aksiyon sinemasına olan hakimiyetiyle Star Trek filmlerine yeni bir soluk getiren Abrams, 2009’da çektiği Star Trek’le aynı çizgide seyreden yeni macerada aksiyonun dozunu iyice artırmış. Ancak, Abrams’ın Star Trek filmlerinde uyguladığı aksiyon, filmin dahil olduğu uzay operası alt türünün -örneğin Star Wars filmlerinin- o kıvrak ve eğlenceli aksiyonundan oldukça uzakta. Aksiyon sahneleri daha çok gerilim yaratıyor ve bu alanda da oldukça başarılı. Abrams’ın zaten seride eksik olan heyecanı getirme vaadiyle yönetmenlik koltuğuna oturduğunu biliyoruz. Abrams’ın türe ve Star Trek filmlerine yaklaşımının bu yönde olması, hedef alınan kitleyi memnun edecektir mutlaka.
Yaklaşık 10 dakika süren açılış sekansı adeta kısa bir Star Trek filmi havasında. Oldukça heyecanlı ve kendi içinde bir finale sahip. Ve işlevsiz de değil. Kaptan Kirk’ün ve Mr. Spock’un olaylara bakış açılarındaki farklılığı ve nasıl karakterlere sahip olduklarını kısa yoldan seyirciye geçirebiliyor. Bununla birlikte görselliği ve efektleriyle filmin iddiasını ortaya koyuyor.
Abrams, ilk filmi sıfır noktasında başlatıp, Kirk-Spock dostluğunun temellerini atarken, serinin geçmişine ihanet etmek şöyle dursun, sıkı bir bağ kurup Star Trek hayranlarını mest etmişti. Star Trek: Bilinmeze Doğru’da yine yapacağını yapmış. Kötü karakter olarak Kirk‘ün ezeli düşmanı Khan’ın seçilmesi, 1982 tarihli The Wrath of Khan’ı izlemiş seyirciler için bu filmi daha özel kılıyor. Abrams’ın yönettiği iki Star Trek filminin de birer ön bölüm (prequel) olduğunu düşünürsek, bu ön bölümlerde atılacak adımların orijinal seriyle herhangi bir çelişkiye düşmeme zorunluluğu olduğu gibi o filmlerde anlatılan hikayeleri ve karakterleri geliştirmek ve altını doldurmak gibi bir misyonu da var. Star Trek: Bilinmeze Doğru, bu misyonu layığıyla yerine getirirken, özellikle Star Trek evrenine hakim olan fanları hedef aldığını söyleyebiliriz. Bu bakımdan Star Terk: Bilinmeze Doğru, eski filmlere mesafeli olan seyirci için özel bir anlam ifade etmeyecektir.
Star Trek: Bilinmeze Doğru, klasik bir Star Trek filminde olması gereken tüm özelliklere sahip. Evet, belki bir “Işınla beni Scotty” repliği yok ama onun dışında her şey olması gerektiği gibi. İyi yazılmış senaryosunda yaratıcı fikir eksikliği göze çarpsa da Kirk ve Mr. Spock’un birbirlerini tamamlayıcı yanlarının üzerine gidip, karakterlerini biraz daha derinlemesine işleyerek bir fark yaratabildiğini ve dozunda mizahıyla seyrine doyum olmadığını belirtmekte fayda var.
Abrams’ın Star Trek filmlerini birlikte değerlendirirsek, set ve kostüm tasarımları, görsellikleri ve düşmeyen tempolarıyla yeni neslin tüm beklentilerini karşıladığını söyleyebiliriz.
J.J. Abrams, çoğunluk tarafından beğenilen ama benim beğenmediğim, Star Trek filminden sonra, yine basit ama Star Trek'den daha akıcı, heyecanlı ve yaratıcı bir bilim-kurgu olan Super 8'e imza atmıştı. Şimdi ise tekrar bir Star Trek filmiyle karşımızda. Bilinmeze Doğru Star Trek filminin fragmanını gördüğümde beklentilerimi düşürmüştüm. Ama vizyona girdiğinde, Abrams'ın ilk Star Trek'in üstüne fazlasıyla koyduğunu ve o filmde yaptığı hataları tekrarlamadığını öğrendim. Böylece, düşük beklentilerim yükselmiş oldu.
Tabii sonuçta bildiğimiz bir hikayenin üstüne ne katılabilir ki? Günümüz teknolojisi ile yapılmış müthiş görsel efektler ve harika aksiyon sahnelerinden başka bir şey katılamayacağını bildiğim için bu açıdan fazla umutlanmadım. Gerçi Abrams, ilk Star Trek'de bunu bile başaramamıştı. Ama bu sefer dersine daha iyi çalışmış. Çok iyi bir geçmişi olan hikayeye harika aksiyon ve görsel efektler katarak, izlemesi çok daha rahat, akıcı bir Star Trek yaratmış.
Bundan sonraki çalışmalarında bu filmin de üstüne koyması gereken (seyirciyi fazla düşünmediği) bir kaç unsur var, onlardan da bahsedeceğim.
2009 yapımı Star Trek filminin sonunu getiremediğim için bu filmle arasında olan bağlantıyı kuramadım. Ama çok önemli bir bağlantı oluşturduklarını da sanmıyorum. Atılgan gemisi mürettebatıyla dünya dışındadır. Fakat dünya, ileri bir terör örgütünün saldırısına maruz kalmıştır. Bu yüzden dünyaya geri çağrılırlar. Dünyaya saldıran bu yenilmez düşmanla Kaptan Kirk'ün şahsi bir hesaplaşması da vardır. Bu intikam yolunda ailesi olarak gördüğü mürettebatına karşı bazı fedakarlıklar yapması gerekecektir. Kirk'ün, bu fedakarlıkları göze alırken yaşattığı dramatik sahneler ne kadar akıllıca olmuş, o da tartışılır.
Zaten konusu bakımından da 2009 Star Trek'inden daha üstün olan Bilinmeze Doğru Star Trek, yılın en eğlenceli bilim-kurgu macerası olmayı başarıyor. Zaten Abrams'ın, gişe başarısından da elde etmek istediğini aldığını görüyoruz.
Fakat bilimsel konular ve fizikle ilgilenmeyen arkadaşların filmin bazı yerlerini anlamakta güçlük çekeceği ortada. Ben de zaten bazı yerlerde zorlandım. Abrams, anlamayan kişilerin de sıkılmaması için her şeyi yapmasına rağmen bazı noktalarda sıkılmamak elde değil. Mesela 2009'da bunu hiç düşünmemişti ve bizi sıkıntıdan patlatmıştı. Gelecekteki filmlerinde bize bu sıkıntı yaşatan yerleri daha iyi kurgularsa çok daha fazla beğeni toplar.
Eğer bilim-kurgu seviyorsanız bu filmi beğenmemeniz çok zor. Sevmiyorsanız da filme gitmeniz mantıksız ve saçma olur zaten. Sonuçta Bilinmeze Doğru Star Trek, bu yaz fazlasıyla izleyeceğimiz, patırtılı gürültülü (dünyanın tehlike altında olduğu ve birilerinin dünyayı kurtardığı) filmler arasında en iyilerden biri hatta belki en iyisi olmayı fazlasıyla hak ediyor. 8,4/10
Filmi ‘un ön gösterim daveti ile izledik. Uzaydaki heyecanlı seyahatine 1966 yılında bir TV dizisi olarak başlayan Star Trek (Uzay Yolu) ve Atılgan, yüzlerce kez roman, video oyunu, hikâye 6 TV dizisi ve 12 filmden sonra 13. sinema filmiyle beyaz perdeye geldi. Hem de ne gelmek! Bir çok film sitesinin 8 ve üzeri notlar verdiği Bilinmeze Doğru: Star Trek’i mutlaka izleyin.
En az bir önceki film kadar başarılı olan "Star Trek Into Darkness" (Bilinmeze Doğru Star Trek), 2013'ün en iyi filmleri listesine girmeyi tam anlamıyla hak eden ilk film. Ufak tefek klişelerine rağmen karakter gelişimine verdiği önemle serinin temelini güçlendiren yapımın sanat yönetimi, makyaj tasarımı ve görsel efektleri de bir o kadar şahane. Şaşırtmacaları ve olay analizleriyle seyirciyi zinde tutmasını başaran filmin en önemli özelliği ise kuşkusuz Benedict Cumberbatch'ın harika performansı.
Film güzeldi. 3D'siyle, aksiyonuyla ve görsel efektleriyle. Zaten aksiyon bitmek bilmiyor bir türlü. Film zaten iyi bir aksiyon sahnesi ile açılıyor. Sonra biraz durgunlaşsa da aksiyon devam ediyor. Zaten görsel efektleri de güzel. Aslında bu filmin tek zayıf yanı senaryosu. Senaryo güzel ama 1. filminki daha iyidi senaryo. Burada ise aksiyona daha çok odaklanılmış ve bir de sonunu biraz çabuk bitirmişler. Biraz daha uzatılabilirdi aslı de bir ara sinemada elektrikler gitti ve yaklaşık yarım saat bekledik ama film başlar başlamaz beni hikayenin içine götürdü. Bence bu film şu ana kadar bu yılın en iyi blockbuster filmi. Tavsiye ederim. 4.5/5
Atılgan gemisinin şövalyeleri yine keskin bir biçimde kahramanlığa soyunuyorlar. Bu zorlu sınavda tüm mürettebat fedakarlık adına her şeyini ortaya koyuyor. Uzay Yolu'nun devam filminde aynı oyuncu kadrosu ve yönetmen J.J Abrams yerini korumuş. İzleyiciye mükemmel ötesi Bilim Kurgu Aksiyon Drama üçlemesi sunulmuş. Orijinal diziye sadık kalınarak yaratılmış olan filmde geçişler ve efektler müthiş. Dev bütçesi buna en büyük örnek. J.J Abrams bu filmdeki yönetmenliğiyle kendisini ispatlamış ve Star Wars filmi için neler yapabileceğini göstermiş, kitlelerde merak uyandırmıştır. Bay Spak mantık ve hırs arasında sıkışmadan ustaca tavırlar sergiliyor. Kaptan Kirk ise geminin asi çocuğu olmaya devam ediyor. Serinin en iyi filmini izlemek için sabırsızlanın, okuduğunuzda ilk işiniz bu filmi izlemek olmalı. İyi görsel şölenler. Hızlı geçişler, fizik ötesi sahneler, aksiyonlu açılış, üst düzey kalite...
2009 da başlayan yeni serinin ikinci filmi. Yönetmen ilk filmde olduğu gibi J.J. Abrams. Abrams yine başarılı bir film oraya çıkarmış. Yalnız bu film ilk filme göre biraz daha zayıf geldi bana. Görsel anlamda ve aksiyon anlamında inanılmaz, sınırları zorluyor. Lakin hikayesi ve kurgusu biraz zayıf kalmış. Mesela ilk filmden itibaren devam eden bir olaylar bütünlüğü yok. Her filmde farklı bir serüveni anlatıyor. Benzer bir seri olan Star Wars de mesela 6 filmin tamamı birbirinin devamı olan ve olayı anlamak için hepsini izlemek zorunda olduğunuz filmler. Burada biraz bunun eksikliği vardı.
Abrams çok popüler olmasının yanında aynı zamanda çok eleştirilen bir yönetmen. Bence bu filmde de daha sağlam bir hikaye olabilirmiş. Gerçi bu yönetmenin suçu değil aslında o işini yapmış. Burada senaristler biraz daha yaratıcı olabilirmiş. Her neyse film gayet izlenebilir, oldukça heyecanlı ve keyifli bir film. Özellikle favori oyuncularımdan olan Benedict Cumberbatch başrolde olmamasına rağmen filme damga vurmuş. Çok net ağırlığını koymuş filme. Ve yine genelde komik rollerin adamı Simon Pegg de oldukça başarılıydı. Diğer oyuncular zaten hep ön planda ben bu ikisine değinmek istedim.
Seneye gelecek olan filmden açıkçası daha da bir ümitliyim. Sebebi yönetmeni Justin Lin. Fast And Furious'u belli bir seviyeye taşımış olan yönetmen aksiyon dozunu çok iyi verebiliyor. Yani seneye güzel bir film daha gelecek. İyi seyirler... 7.4/10
Bu sene en çok beklediğim film olan Star Trek Into Darkness bugün vizyona girdi. Dün akşam ’un düzenlediği yarışma sayesinde İstinye Park Cinemaximum’da IMAX 3D olarak filmi izleme fırsatı buldum. Öncelikle söylemek isterim ki IMAX bambaşka. Gerek perdesi gerek salonu, gerek 3D’si gerek ses sistemi ile diğer tüm salonlardan üstün vasıflara sahip. Star Trek’i IMAX olarak izleyin mümkünse.
Film bir operasyonla başlıyor. Operasyonun amacı aktif volkanı -patlamasını önlemek amacıyla- deaktive etmek. Yaklaşık 10 dk. süren olaylar bütünü, başarılı bir görsellik ve kurguyla önümüze sunuluyor. Ardından gözüken Star Trek Into Darkness yazısı ise tüylerinizi diken diken etmeye yetiyor.
klişe olan "devam filmleri ilklerini aratır" cümlesi kült filmler için geçerli değildir aslında; ancak milenyum Star Trek'i biraz bu duyguyu yaşatmıyor değil. ilk filmde yakalanan aksiyon ve mantık dozu, aksiyonun ve kamera açılarının iyi yakalanması ile mantık hatalarını görmemenizi sağlıyor. görsel şölen ve müzikler yerine otursada filmin asıl senaryosunda eksiklikler olduğu bariz olarak belli olmakta..
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.