En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
KaliteTAKİP
Takipçi
873 değerlendirmeler
Takip Et!
1,5
19 Şubat 2013 tarihinde eklendi
Öncelikle söylemeliyimki kesinlikle 1. filmle uzaktan yakından ilgisi yok sadece para için çekilmiş devam filmlerinden biri liam neeson bile kurtaramamış birde türkiyedeki görsel manzara içler acısı kesinlikle uzak durun bu filmden aklınızda taken 96 ın anılarıyla yaşayın...
bence senaristin kafası istanbulun kalabalığı kadar karışık,öyle iki manzara göstererek istanbulu göklere çıkartamazsın yada sürekli çarşaflı insanları objektife alarak irana benzetemezsin,istanbulu bu derece tanımayan insanların gelipte buraya anlatmaları sinirimi bozuyor.
Öncelikle filmin geçtiği yerin İstanbul'la hiç bir alakası yok. İstanbul'u bilmeyen bir yabancı filmi izlese herhalde İstanbul'a gelmeyi hiç istemez. İstanbul gibi bir şehri resmen Suriye gibi göstermişler. Filmin tamamı İstanbul'un bilinmeyen ara sokaklarında çekilmiş, insanlar tamamen Arap gibi gösterilmiş, sokaklarda hiç başı açık kadın yok hatta hepsi kara çarşafa bürünmüş, aksiyon, gerilim deseniz sıfıra yakın izlerken sıkılıyorsunuz ve sinirleniyorsunuz. Liam Neeson kendini bu filmde ziyan etmiş. Berbat bir film. 2,0/10
Bayrağımızın vurguları dışında hiç bir şeye o kadar da iyi diyemeyeceğim.. İstanbul sadece gösterilen şeylerle ibaret değil.. Kafadaki kurguyu canlandırıp İstanbul u öyle sunmuşlar.. Hele ki o polis arabaları ne büyük rezalettir.. Masraftan kaçmak için ne yapacaklarını şaşırmışlar.. Film keşke Türkiye de çekilmeseydi belki daha az gözümüze batardı.. Boş bir vakit de , birinciyi izledim ikinciyi de izleyeyim demek için izlenebilir..
Senaryo ilk bölümdeki kadar güzel olmasa da, aksiyon filmi olarak idare eder. Ancak film Türkiye ve İstanbul'u karalama üzerine kurgulanmış. Sınır kapımız çiftlik kapısı gibi gösterilmiş. Tüm istanbul kara çarşaflı insanlarla dolu. Her sahnede özellikle çarşaflı koymuşlar ki, akılda o şekilde yer etsin. Hatta bir sahnede özellikle tekrar tekrar izledim, uzun boylu erkeğin birine çarşaf giydirmişler. Tüm istanbul'da başı açık bir tek kadın yok. Her yer oryantalist bir hava içerisinde. Sanırsınız Kahire veya bir orta doğu şehri. Her yer nargileci, yıkık dökük binalar, harabe dükkanlar, hamamlar. Polis arabaları murat 131. Türkiye'yi hiç görmemiş bir yabancı için kesinlikle kötü bir tanıtım. Özellikle yapılmış olduğu belli. Filmin sonunda Amerika'ya dönüyorlar, kafede herkes şık, herkes beyaz tenli hanımefendi. Sanki medeniyete dönüş şeklinde yorumlanmış sonu.
Bunu film yapmak için değil, Türkiyeyi kötülemek için yapmışlar... Bu ne ardniyetliliktir??? Yüzyıllardır siyahilere köle gözüyle bakan ve orta çağda kadınları katleden bir medeniyet gelmiş burda henüz Türkiyeyi bile doğru dürüst gezmeden, hiç bi şey bilmeden sanki tamamen çarşaflı kadınlardan örülü bir iran ülkesi izlenimi vermeye çalışıyor. filmin sonunda da kendi ülkesinde sanki herşey güllük gülistanlık bir hava varmış gibi bir izlenim yaratmışlar... Tamamen kötü niyetle yapılmış bir film, bence bu mantıkla yapılan böyle bir filme ülkemizde buna göz yuman ilgili kişilere yazıklar olsun....!!!
"Taken"da şu vardı; gösterimi öncesi sükse yapmamış, tüm dünyanın merakla beklemediği, büyük ihtimalle sıradan bir vurdulu kırdılı aksiyon olacağı tahmin edilen bir filmin, yani izleyicinin izlerken beklentilerini düşük tuttuğu bir filmin fena olmayan ve Liam Neeson'ın karizmasından da destek alan bir performans sayesinde gönüllerde yer etmesi. Gerçi, bu yer etme inanılmaz seviyelerde değildi belki, ama yine de devam filmi çekilmesine imkan sağlayacak kadar da gişe yapmıştı demek ki film. Biz filme iki pencereden bakıyoruz doğal olarak; film ve İstanbul. Sinemasal anlamda ilkinin üzerine koyamayan, daha önce defalarca kez izlediğimiz bazı sahneleri bize tekrar izleten, önceki gişesinin ekmeğini yemeye çalışan ve vasatın üzerine fazla çıkamayan bir aksiyon filmi görüyoruz. Sıkıcı değil. Zaten kısa süresinde sıkılmaya vakit de kalmıyor pek. Ama 2012 yılında hatta 2013 yılına geçeceğimiz şu günlerde, ben kendi adıma aksiyon, korku, gerilim, romantik komedi gibi filmlerde de tatmin edici bir altyapı, yenilikçi şeyler bekliyorum. Bu gibi 90 dakikalık karbon kopyadan ibaret aksiyonların devri bence 90lı ve 2000li yıllarda kaldı. Fazla uzatmadan şunu söyleyeyim aslında; "Taken 2"nin çekilmesine ve dağıtılmasına gerçekten hiç gerek yoktu! Sanırım bu cümle yeterli bir özet oldu. İstanbul'a gelelim. Aslında genel olarak fena değil diyebilirdim. Ama aralarda öyle bazı sahneler var ki, hem sizi filmden soğutuyor, hem de "böyle yapacaklarsa bir daha İstanbul'da film çekmesinler" dedirtiyor. Bu mükemmel şehir, onlara hala yalnızca "oryantalist" şeyler ifade ediyor demek ki. Sürekli izbe nargilecilerde değil de, şöyle hem yerli hem yabancı izleyicileri kendisine hayran bırakacak sayısız İstanbul köşesinde neden çekmezler bu aksiyonları? Gerçi hakkını verelim! Skyfall'da yalnızca şantiye halindeki bir sokak gözüküyordu İstanbul'a dair. Taken 2'de en azından bir iki tane helikopter çekimi var! Filmin girişindeki Arnavutluk sahneleri bile daha karakteristik olmuş diyeceğim neredeyse...Yapacak bir şey yok, boynumuz bükük, birileri gelsin iki dakika çekim yapsın da bütün dünya bizi görsün, hayran kalsın diye beklemeye devam edeceğiz...En azından vapurda çay içme sahnesi var, şimdilik bununla idare edelim...
Tabiki ilk filmin yanına yaklaşmaz;ama bu puanda bence gerçekten düşük olmuş.Yani tabiki istanbulumuzu gerektiği gibi tanıtamamışlar olduğundan farklı göstermişler falan ama sonuçta yine bir heyecan,kovalamaca ve sürükleyicilik var o yüzden bence 7/10
Birinci film de fikir olarak yeni bir şey değil aksine klişe bir konu üzerineydi herkesin hemfikir olduğu ş hızlı kurgu ve çok iyi hazırlanmış dövüş koreografisiyle bir çırpıda izletiyordu ikinci ayak ise yine aynı formülü takip eden ancak daha çok video filmi havasına sahip,çiğ bir film.Böylesi basit senaryolardan izlenir bir şey çıkartabilmek için ilk filmdeki gibi sadece iyi bir dövüş koreografisi ve ortalama bir yönetmenlik becerisi bile yeterli olabilecekken ''Taken 2'' hepsinden sınıfta kalıç Hollywood filmlerinde İstanbul görmekse de daha eli yüzü düzgün filmler tercih edilebilir.
Bir yönetmen filmini İstanbul'da çekmek istiyorsa bunun sebebi modernliği ya da doğal güzellikleri değil,mistik havası ve tarihidir.O yüzden Megaton'un İstanbul'u bizim bildiğimiz gibi değil de kendi kafasındaki gibi kullanmasını yadırgamadım.Ama bunu abarttığında ciddiyetten uzak sahneler ortaya çıktı,eski tip polis arabalarını kullanması gibi.Onun dışında ilk filmin başarısını doğru kullanamadığını görüyoruz.Tamamen aynı kurgu üzerine kurulu,yeni diyebileceğimiz hiçbirşey içermemesinin yanı sıra eski filmin heyecanını ve temposunu mumla aratıyor...5/10
Filmi izlemeden önce bir programda yorumları dinlemiştim.Luc Besson İstanbul'u tanıtan film çekmiyoruz demiş eleştirilere cevap olarak..Ben de merak ettim ve filmi izlemeye başladım..Eleştiriler bence az bile...Yani İstanbulun artık tanıtılmasına gerek yok muhtesem bir şehir zaten ama bari gelip te film çekicez diye tamamen ırkcı ve kötü niyetli yaklaşarak yaşadıgımız muhteşem şehrimizi kasti olarak çirkinleştirmeye çalışmayın.. Sahteliğinize alet etmeyin...Sanki İstanbulda Eminönüden başka yer yok.Sanki tüm şehir kara çarşaflı ve biz çok fakir bir ülkeyiz..Luc Besson ki Derinlik Sarhoşlugu ile çok sevmiştim yönetmenliğini sevmemeliymişiz demek ki..Biz de mi ırkcı olalım Fransız filmi diye seyretmeyelimmi yani.Bir de çıkmış tanıtım filmi çekmedim demiş...Yüzsüzlüğün de bu kadarı pes..Hani bu ünlüler gelip te Reina ya Boğaz manzaralı en güzel otellere eğlence yerlerine gidiyorlar ya çok merak ediyorum acaba gittikleri yerlerde kaç tane çarşaflı görmüşlerdir..kesinlikle Türk kadını değildir onlar olsa olsa İranlıdırlar...Reina ya zaten başörtülü almıyorlar:) Filmi izlemeyin lütfen benim gibi sinirlenirsiniz...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.